ÇEVRE TERİMLERİ SÖZLÜGÜ
ABS
1. Alkil benzen sulfonat: deterjanlara eklenen, biyo- bozulmaya dirençli,
kararli bir
yüzey
aktif madde. 2. Akrilonitril-butadien-stiren (bir tür plastik madde).
ACI
SU [ Brackish ] Hafif tuzlu su.
AÇIGA
ÇÖP DÖKME [ Open dumping ] Atiklarin rahatsiz edici kokulara, su,
toprak ve
hava
kirliligine yol açacak biçimde alanlara dökülmesi.
AÇIK
ALAN [ Open space ] Ya imar görmemis ya da konutlardan ve diger
yapilardan
nispeten
arinmis toprak parçasi; insanin faaliyet gösterdigi çevrenin karsiti olan arazi
de
bu
kavrama dahildir.
AÇIK
BOSALTIM [ Outfall ] Islem görmüs ya da görmemis atik suyu ya da
diger sivi
atiklari
dogrudan dogruya alici ortama ileten tasiyici ya da boru hatti.
AÇIK
MADEN OCAGI ISLETMECILIGI [ Open-cast mining= Strip mining ]
Kömürün
ya da diger madenlerin sig derinliklerden topragin ve kayanin üst katmani
kaldirilarak
çikarilmasi. Yüzey madenciligi olarak da adlandirilir.
AÇIK
YAKMA [ Open burning ] Atik miktarini (hacmini) azaltmak amaciyla
çöplük
alanlarinda
yakilmasi islemi.
ADIYABITIK
SAPMA ORANI [ Adiabatic lapse rate ] Yüksekligin artmasi ile
baglantili
olarak isidaki düsme (sapma) orani.
ADSORPSIYON
[ Adsorption ] Moleküllerin kati yüzeylere tutunmasi.
AEROBIK
[ Aerobic ] Serbest oksijenin varliginda yasayan ya da aktif
olabilen
organizma;
suda çözünmüs oksijenin oksitleyici olarak hareket ettigi durum.
AEROBIK
AYRISMA [ Aerobic decomposition ] Havali kosullarda faaliyet
gösteren
mikroorganizmalar
veya mantarlarin organik maddeleri ayristirmalari.
AEROSOL
[ Aerosol ] Havada asili parçacik biçiminde madde: sivi maddeleri
püskürten
basinçli
kap.
AFET
ALANLARI [ Hazardous areas ] Deprem, heyelan, çig, orman yangini ve
taskin
gibi
dogal afetlere yatkin alanlar.
AGIR
METALLER [ Heavy metals ] Kursun, civa, çinko vb. gibi çevre
açisindan
tehlikeli
nitelik tasiyan metaller.
AGIRLIKSAL
AKIS [ Gravity flow ] Asinmayi ve asiri basinci önleyecek azami
hizda
kesintisiz
akisa olanak saglamak amaciyla belirli bir asgari egimle yerlestirilmis
borulara
sahip
aritma ve su saglama sistemindeki sivi akisi.
AI
[ Active ingredient ] Aktif bilesen.
AKISKAN
ATIK [ Fluidized bed ] Içinden hava ya da bir gaz üflenen ince
parçaciklardan
olusan kati madde yatagi. Üflenen hava ya da gazin denetimi kati
maddenin
bir sivi gibi davranmasina yöneliktir.
AKISKAN
YATAK YANMASI [ Fluidized bed combustion ] Sivi yakit ya da küçük
kömürün
sivilastirilmis yatakta yakilmasi. Bu süreç daha düsük isida yanmanin
olusmasini
sagladigindan, daha az miktarda nitrojen oksit üretimine yol açtigi gibi,
sürece
kireçtasi
ilavesi ile de kükürt oksitlerin yatak izinde olusmayarak atmosfere atilmasi
olanagini
ortadan kaldirir.
AKISKANLIK
(KIVAM) [ Viscosity ] Sivinin akis hizini belirleyen özelligi.
AKIFER
[ Aquifer ] Suyun çok uzak mesafelere gitmesini saglayan, yer alti
sularini
pinarlara
ve kuyulara ileten gözenekli toprak ya da jeolojik olusum.
AKTIF
ÇAMUR SÜRECE [ Activated sludge process ] Atik su aritma
tesislerinde
kullanilan,
aerobik biyolojik aritma süreci.
AKTIF
KARBON [ Activated carbon ] endüstriyel baca gazlarindan kaynaklanan
kokularin
ve zehirli maddelerin giderilmesine yönelik adsorbsiyon sürecinde kullanilan
madde.
AKUSTIK
ÇEVRE [ Acoustical environment ] Belli bir ses kaynagini kusatan
çevre.
ALBEDO
[ Albedo ] Yeryüzünün günes isigini yansitma yüzdesi. Havadan alinan
bir
örnekteki
katilarin yansitici niteligiyle ilgili bir ölçü.
ALÇAK
ARAZILER [ Bottom lands ] Bir akarsi kanalina bitisik ve ondan biraz
yüksek
arazi.
ALD
[ Approximate lethal dose ] Yaklasik öldürücü doz.
ALDRIN
[ Aldrin ] Özellikle DDT'ye dirençli zararlilara karsi etkili olan,
klorlu
hidrokarbon
pestisit.
ALERJI
YAPICILAR [ Allergenics ] Alerjiye yol açan maddeler.
ALFA
RADYASYON [ Alpha radiation ] Nispeten düsük bir nüfuz gücüne sahip
radyasyon.
Bk. Beta radyasyon, Gamma radyasyon.
ALICI
[ Receptor ] Kirlilikten dolayi belirli risklere maruz bulunan canli
ya da cansiz
nesne.
ALICI
SULAR [ Receiving waters ] Islemden geçirdikten sonra sivi ya da
kati
kirleticilerin
içine bosaltildigi su olusumlari.
ALINTI
[ Borrow ] Bir baska alanda dolgu malzemesi olarak kullanilmak üzere
bir
yerden
(alandan) kazilip alinan malzeme.
ALISMA
[ Acclimatization ] Canli bir organizmanin yeni bir çevreye alisma
ya da o
çevreye
dayanikli hale gelme süreci.
AMONYAK
[ Ammonia ] Endüstriyel süreçlerde ve gübre üretiminde kullanilan
zehirli,
tahris
edici gaz.
AMONYAKLAMA
[ Ammonification ] nitratlarin ve nitritlerin bakterilerce amonyum
bilesiklerine
indirgenmesi.
AMONYAKLAYICI
BAKTERILER [ Ammonifying bacteria ] Atik sularda veya kati
atiklarda
amonyak açiga çikaran bakteriler.
ANA
KANAL [ Main sewer ] Büyük bir bölge için kollektör islevi gören
lagim kanali.
ANAEROBIK
[ Anaerobic ] Serbest oksijenin bulunmadigi kosullarda yasama ve
büyüme
yetenegine sahip organizma; serbest oksijenin bulunmadigi kosullar.
ANAEROBIK
AYRISMA [ Anaerobic decomposition ] Havanin bulunmadigi
kosullarda
faaliyet gösteren mikroorganizmalarin organik maddeleri ayristirmasi.
ANAEROBIK
ÇÜRÜME [ Anaerobic digestion ] Organik yükü yüksek atik suyun
havasiz
kosullarda aritilmasi süreci. Tarim topraginda kullanilmasini saglamak için
bazi
organik
atiklarin pis kokusunun giderilmesi süreci.
ANC
[ Acid-neutralizing capacity ] Asit etkisizlestirme kapasitesi.
ANHIDRIK
[ Anhydrous ] Suzus.
ANOKSIYA
[ Anoxia ] Oksijen yetersizligi.
ANTAGONISTIK
ETKI [ Antagonistic effect ] Ters sinerjistik etki. Bileskenin
birimlerinin
herbirine göre daha az etkili olmasi.
ANTIMIKROBIYAL
[ Antimicrobial ] Mikrobiyal büyümeyi önleyen kimyasal ya da
biyolojik
maddeler.
AOM
[ Active organic matter] Aktif organik madde
ARITMA
[ Treatment ] Atik su veya gazlarin kirleticilerden temizlenmesi
islemlerinin
tümü.
ARL
[ Annual release limit ] Yillik bosaltma siniri.
ARTMA
[ Accretion ] Cansiz maddenin dis yüzeyine dogal etkilerle çesitli
maddelerin
eklenmesiyle
olusan büyüme süreci.
ASBEST
KIRLILIGI [ Asbestos pollution ] Çimento sanayiinden ve
otomobillerdeki
fren
balatalarinin asinmasindan kaynaklanan emisyonlarin yol açtigi asbest kaynakli
hava
kirliligi.
ASIDOFILIK
[ Acidophilic ] Asitte ya da asitli kosullarda yasayan.
ASIT
TORTULLANMASI [ Acid deposition ] Normal düzeylerden daha fazla
asidite
tasiyan
yagisla toprak veya yüzey sularinda pH azalmasi ve asitlesme. Bk. ASIT
YAGMURU.
ASIT
YAGMURU [ Acid rain ] Esas olarak sanayi tesislerinden, konutlarin
isitilmasindan
ve otomobillerden kaynaklanan, sülfür ve azot oksitleri içeren su buhari
emisyonlarinin
yol açtigi asit çökelmesi.
ASITLENME
[ Acidification ] Topragin ve suyun asitli emisyonlarla kirlenmesi.
ASITLI
TEMIZLEYICI [ Acid pickles ] Metal yüzeyleri temizlemek için
kullanilan
endüstriyel
atik su.
ASITLILIK
PROFILI [ Aciditiy profile ] Belirli bir yerdeki degisen asitlilik
düzeylerinin,
geçmis egilimleri de gösteren kayidi.
ASKIDA
KATI MADDE [ SS =Suspended solids ] Suda ve lagim suyunda bulunan,
yaklasik
1 mikron büyüklügünde veya daha büyük olmakla birlikte, sözgelimi kum
tanesinden
daha küçük katilari ifade etmek için kullanilan terim.
ASINMA
[ Abrasion ] Yüzeylerin çesitli nedenlerle asinmasi.
ASINMA
(PASLANMA) [ Corrosion ] Genellikle kimyasal etkiyle, bir maddede
zamanla
olusan yipranma. Asinmaya yol açan etki maddeleri içinde en çok bilinenleri
sülfür
oksitleri ve klor, fluor vb. bilesikleridir.
ATIGIN
YENIDEN ISLENMESI [ Waste recycling ] Yeniden kullanmak amaciyla
atik
maddelerin
toplanmasi ve isleme tabi tutulmasi; kagidin, camin, alüminyumun ve
plastigin
yeniden islenmesi gibi.
ATIK
[ Waste ] Çevrede baskalasmaya yol açacak miktarda çevreye
bosaltilan, sivi, kati,
gaz
ya da radyoaktif istenmeyen her tür madde.
ATIK
GÖMME [ Landfill ] Atigin toprak katmanlari arasina gömülmesinden
ibaret,
kati,
atik tasfiyesinin en yaygin yöntemi; Atiklarin gömüldügü çukur.
ATIK
ISISI [ Waste heat ] Özellikle nükleer enerji santrallerince çevreye
birakilan
kullanilmamis
isi.
ATIK
KOLU [ Waste stream ] Çevreye bosaltilan ve isleme tabi tutulmasi
gereken sivi
ve
kati atiklarin miktari.
ATIK
ÖZÜMLEMESI [ Waste assimilation ] Dogal bir kaynagin bosaltilan
atiklari
özümleyerek
kendi kendisini temizleyebilmesi.
ATIK
SU [ Waste water ] Konutlarin pis su ve lagim sularindan,
endüstriyel sivi
atiklardan
ve sel sularindan kaynaklanan sivi atik.
ATIK
SU YÖNETIMI [ Waste water management ] Insan sagligini ve çevreyi
korumak
amaciyla,
atik suyun izlenmesi, islenmesi ve tasfiyesiyle ile ilgili sistemler
gelistirilmesi
ve
uygulanmasi.
ATIK
TASINMASI [ Handling ] Sivi ve kati atiklarin toplanmasi ve nakli.
ATIK
YAKIMI [ Incineration ] Yanabilen atiklarin denetimli biçimde yakilarak
zararsiz
bir kalinti haline getirilmesi islemi. Atik hacmi bu yolla yüzde 80-90 azalmis
olur.
ATIK
YÜKÜ TAHSISI ÇALISMASI [ Waste load allocation study ] Bir akarsuya
bosaltilabilecek,
özümsenebilir toplam azami günlük atik yükünü belirlemek için yapilan
çalisma.
ATMOSFER
KIRLILIGI [ Atmospheric pollution ] temelde insan faaliyetlerinin
sonucu
olarak, dogrudan dogruya atmosfere verilen ya da atmosferde kimyasal
tepkimeler
sonucu olusan gaz ve partikül maddelerin yol açtigi kirlilik orani.
ATMOSFER
BULANIKLIGI (TOZLULUGU) [ Atmospheric turbidity; dustiness ]
Belli
bir yerin havasindaki yogunlasmis toz parçaciklari.
ATMOSFERIK
SAPMA ORANI [ Atmospheric lapse rate ] Atmosferin alt tabasinda
yüksekligin
artmasi ile olusan isi düsmesi orani.
ATOM
ENERJISI [ Atom energy ] Nükleer tepkime sirasinda serbest kalan
enerji.
Nükleer
enerji.
ATOMIK
SOGURMA SPEKTROGRAFISI [ AAS=Atomic absorption spectrography
] Bir
sivi karisimindaki metal miktarlarini saptayan analiz yöntemi.
AYRISTIRICILAR
[ Decomposers ] Biyolojik bozulma yaratan, bakteriler ve mantarlar
gibi
ayristirici organizmalar.
AZALTMA
[ Abatement ] Kirlilik düzeyini düsürmek için uygulanan yöntem.
AZAMI
TALEP DÖNEMI [ Peak demand period ] Bir kamu kurulusunun ya da
topluluga
hizmet veren her hangi bir sistemin en fazla hizmet talebiyle karsilastigi
dönem.
AZAMILESTIRME
[ Maximization ] Atik olusturmadan kaçinma, buna karsilik
kaynaklardan
gerçeklestirilen üretimin niceligini ve niteligini arttirma çalismalarini
içeren
koruma önlemi.
AZGELISMIS
ALAN [ Depressed area ] Ekonomik ve fiziksel gerileme gösteren
bölge.
AZOT
DÖNGÜSÜ [ Nitrogen cycle ] Atmosferdeki azotun bitkiler tarafindan
özümlenmesi,
sonra topraktan geçerek atmosfere dönmesi süreci. Azot, proteinlerin
önemli
bir bilesenidir ve bu nedenle hem bitkiler hem de hayvanlar için gereklidir.
AZOT
OKSIT [ Nitric oxide ] Yanmadan olusan, havaya birakilinca zehirli
hale gelen
kirletici
madde.
BACA
ATIKLARI [ Stack effluents ] Sanayi bacalarindan yayilan gazlar ve
asili
parçaciklar.
BACA
DUMANI [ Plume ] Bacadan çikan degisik biçimlerde atmosfere dagilan
gözle
görülebilir
duman emisyonu.
BACA
ETKISI [ Chimney effect ] Isidaki degismenin gazlarda yol açtigi
yukariya
yönelik
hareket.
BACA
GAZI [ Flue gas ] Yanmadan sonra bacalardan çikan ve azot oksitleri,
karbon
oksitleri,
su buhari, sülfür oksitleri, parçaciklar ve birçok kimyasal kirletici madde
içeren
duman.
BACA
GAZI KÜKÜRTÜNÜN GIDERILMESI [ Flue gas desulfurization ] Bir çok
yöntem
kullanilmaktadir. En yaygini gazlarin kireçtasi çözeltisi ile yikandigi ve olusan
çamurun
ayrilarak bazi durumlarda içindeki kükürtü kazanmak üzere yeniden isleme tabi
tutuldugu
kireçtasi/alçitasi sürecidir.
BAHÇELI
KENT [ Garden city ] Baslica özellikleri bitisik yapi düzeni ve
çevresinde
yesil
kusak olan kent imari.
BAKIR
BÖLGELER [ Wilderness ] Insan yerlesimlerinin yada uygarliklarinin
ulasmadigi
topraklar. Karalarin üçte birinden fazlasi hala bakir bölgedir ve bunlarinen
genisleri
Grönland ve Antartika' da bulunmaktadir.
BAKTERI
[ Bacteria ] Klorofilsiz, tek hücreli yada ipliksi mikroorganizma;
bakteri
havada,
toprakta ve denizde ayrisan maddede olustugu ve bozunma sürecine yardimci
oldugu
için kirlilik kontrolü açisindan büyük önem tasir.
BALIK
KATLIAMI [ Fish kill ] Büyük miktarda baligin topluca imhasi.
BALYALAMA
[ Bailing ] Çöpü sikistirarak kati, yüksek yogunluk ta bloklar
haline
getirme
süreci.
BANKET
[ Berm ] Egimli bir yüzeyden gelen drenaji stabilize etmeye yada
denetlemeye
yardimci
olan, insan yapimi taraça.
BARAJ
[ Dam ] Suyun dogal akisina engel olusturarak bir nehrin yada
akarsuyun akis
yönünü
denetlemeye yönelik duvar, kiyi yada baska tür bir yapi.
BARIYER
[ Barrier ] Biyotanin göçme yada günlük hareketini engelleyen etken.
BAT
[ Best available tecnology ] En iyi kullanilabilir teknoloji.
BATAKLIGIMSI
ALAN [ Bog ] Yogun ötrofikasyon sonucu su kaynakla rinin zengin
organik
birikintilerle kaplanarak olusturdugu alan.
BATAKLIK
GAZI [ Marsh gas ] Batakliklarda ve turbaliklarda olusan gaz ( esas
olarak
metan
).
BATAKLIKLAR
[ Marshes ] En azindan bellli bir süre haliç ve kiyi sulariyla
kaplanan
kara-su
alanlari.
BATIRMA
[ Sinking] Petrol döküntülerini denetleme islemi; bu islem, kum,
tebesir,
islenmis
uçucu kül, çimento tozu vb. kullanilarak petrolün fiziksel olarak batirilmasi
ile
gerçeklestirilir.
BATYAL
[ Bathyal ] Göllerin ve okyanuslarin en derin tabakasiyla ilgili.
BDL
[ Below detection limit ] Saptama sinirinin altinda.
BEKLETME
HAVZASI [ Detention basin ] Taskini önlemek için sel suyunu
denetimli
biçimde
tutup birakmaya yönelik havuz yada depo.
BEKLETME
SÜRESI [ Detention period ] Birim hacimdeki bir sivi yada gazin akis
sürecinde
bir tank yada odada tutulma ortalama süresi.
BELEDI
KATI ATIK [ Municipal solid waste ] Kentsel alanlardaki konut ve
isyerlerinin,
lagim çamurunun da dahil oldugu, kati atiklari.
BELIRTEÇ
( INDIKATÖR ) TÜRLER [ Indicator species ] Bir ekosistemde, küçük
çevresel
degisimlere özellikle duyarli olmasi itibariyle, çevre kosullari konusunda
bilgi
saglayan
ve çevresel tehlikelerle ilgili erken uyarilarda bulunan türler. Bunun bir
örnegi
denizmaruludur;
deniz marulunun su içinde yogun olarak büyümesi bir ötrofikasyon
süreci
belirtisidir.
BENTOS
[ Benhtos ] Deniz dibi bölgesinde yasayan yada burada olusmus hayvan
ve
bitki
yasami.
BENZEN
[ Benzene ] Kanser yapan endüstriyel çözücü.
BENZESIM;
SIMULASYON [ Simulation ] Dogal bir sürecin laboratuvar kosullarinda
yada
bilgisayar modeli kullanilarak sinanmasi.
BENZIPIREN
Kömür ve sigara dumaninda bulunan kanser yapici bir hidrokarbon.
BPEO
[ Best practicable environmental option ] En kullanisli çevresel
seçenek.
BERILYUM
[ Beryllium ) Insanlar üzerinde zararli etkilere sahip metalik bir
eleman.
BESIN
AGI [ Food web ] Karsilikli baglanti içindeki besin zincirleri
dizisi.
BESIN
BÜTÇESI [ Nutrient budget ] Belli bir yasayan sistem açisindan,
alinan yada
kaybedilen
gerekli mineral besinlerin miktarlarini belirlemeye yönelik tahmin.
BESIN
GIDERME [ Nutrient stripping ] Alici sularda ötrofikasyonu yavaslatmak
amaciyla
yada atik suyun yeniden kullanilabilmesi için uygulanan üçüncü derece aritma
BESIN
ZINCIRI [ Food chain ] Her halkanin bir öncekinden beslendigi ve
enerji
sagladigi,
buna karsilik bir sonrakine besin be enerji aktardigi organizmalar zinciri.
BESIN
ZINCIRI BASAMAGI [ Trophic level ] Bir hayvanin besin zincirindeki
yeri.
BESINLER
[ Nutrients ] Bitkilerin ve hayvanlarin büyümesi için gerekli
maddeler.
BETA
RADYASYONU [ Beta radiation ] Yüksek hizda negatif elektron
radyasyonu.
BEZ
FILTRE [ Fabric filter ] Endüstrüyel emisyonlardan kaynaklanan tozu
ve
parçaçiklari
tutan, evlerdeki elektrikli süpürge torbasina benzer, kumastan yapilma aygit.
BIDON
[ Skip ] Büyük atik haznesi, konteyner.
BINA
BAGLANTISI [ House connection ] Atik suyu bir binadan sokaga
yerlestirilmis
hatta
ileten pis su borulari için kullanilan terim.
BIRIM
MÜLKIYETI [ Condominium ] Çok birimli yapida bireysel mülkiyet.
BIRINCIL
HAVA KIRLETICILER [ Primary air pollutants ] Atmosfere dogrudan
verilen
hava kirleticileri.
BIRINCIL
ISLEM [ Primary treatment ] Islenmemis lagim suyunun aritmanin en
yaygin
biçimi: kaba ve kati maddelerin ayrildigi ön islem.
BIRLESIK
ÜRETIM [ Cogeneration ] Elektrik üretiminde olusan atik isinin
isitmada,
sogutmada
ve atik su aritiminda kullanilmasi.
BIRLESIK
ISI VE GÜÇ [ CHP= Combined heat and power ] Elektrik ve isinin
birlikte
üretimi.
Terim, atik isi yada hava kullanan santraller içinde kullanilir.
BIRLESIK
KANALIZASYON [ Combined sewer ] Atik suyun ve sel suyunun
toplanmasina
yarayan tek bir kanalizasyon sistemi.
BIRLESIK
TASFIYE [ Codisposal ] Genellikle yanma gerektiren entegre bir islem
yoluyla
lagim çukurunun ve kati atiklarin birlikte tasfiyesi yöntemi.
BIRLESIK
ZARARLI ORGANIZMA DENETIMI [ Integrated pest management ]
Zararli
organizmalarin yayilmasini biyolojik, kültürel ve kimyasal yaklasimlari
birlestirerek
denetleme yöntemi. Özellikle, en azindan bir kimyasal ilaca karsi direnç
kazanmis
organizmalarla mücadelede kullanilir.
BITKI
ÖLDÜRÜCÜ [ Herbicide ] Zararli ot öldürücü ve yaprak dökücü olarak
kullanilan
kimyasal madde.
BIYOAKÜMÜLASYON
[ Bioaccumulation ] Biyoyogunlasma.
BIYOBOZULMAYA
UGRAMAZ [ Nonbiodegradable ] Bakterilerin ayristiramadigi
organik
madde.
BIYODENEME
[ Bioassay ] Potansiyel olarak zehirli bilesiklerin niteliginin ve
gücünün,
standart test organizmalariyla etkilesimlerini gözleme yoluyla laboratuvar
kosullarinda
denenmesi.
BIYOENERJETIK
[ Bioenergetics ] Bitkilerle hayvanlar, bitkilerle bitkiler
hayvanlarla
hayvanlar
arasindaki enerji aktariminin incelenmesi.
BIYOIZLEM
[ Biomonitoring ] Potansiyel olarak zararli bir durumda bitki ve
hayvan
yasamindaki
farklilasmalari degerlendirmek amaciyla dogal bir ortamin biyolojik
konumundaki
degisikliklerin izlenmesi.
BIYOJEOKIMYASAL
DÖNGÜ [ Biogeochemical cycling ] Kimyasal elemanlarin
fiziksel
çevre ile organizmalar arasindaki döngüsü.
BIYOKIMYASAL
OKSIJEN IHTIYACI [ BOD = Biochemical oxygen demand ]
Organik
kirliligin bir ölçüsü olarak kullanilan ifade. Bir su veya atik sudaki organik
maddelerin
biyokimyasal süreçlerle tam ayrismalari için bu islemi yapan
mikroorganizmalarin,
suyun birim hacimi basina gereksinim duyduklari oksijen miktari.
Evsel
atik su isleme süreçlerinin etkinligini ölçmede de kullanilir.
BIYOKÜTLE
[ Biomass ] Belli bir alan yada hacimdeki canli organizmalarin
toplam
kütlesi
yada miktari.
BIYOKÜTLE
ENERJISI [ Biomass energy ] Bir biyokütledeki organik atiklar,
bitkiler
yada agaç
gibi organik maddelerden üretilen enerji.
BIYOLOJIK
ARITMA [ Biological treatment ] Atik suyun mikroorganizmalar
kullanilarak
aritilmasi.
BIYOLOJIK
BÜYÜME (YÜKSELME ) [ Biological magnification ] Besin zincirinin
ardisik
düzeylerinde, maddelerin artan miktarlarda birikmesi.
BIYOLOJIK
ÇESITLILIK [ Biological diversity ] Organizmalarin çesitlerinin alan
yada
hacim birimi basina sayisi; belli bir zamanda belli bir yerdeki türlerin
bilesimi.
BIYOLOJIK
DENGE [ Biological balance ] Hayvanlarla bitkiler, bitkilerle
bitkiler ve
hayvanlarla
hayvanlar arasindaki denge.
BIYOLOJIK
POTANSIYEL [ Biotic potential ] Bir organizmanin varligini sürdürme
ve
üreme yetenegi.
BIYOLOJIK
KALKAN [ Biological shield ] Bir nükleer reaktörün personelini ve
çevresini
korumak amaciyla, nötronlari ve gamma radyasyonu absorbe etmek (sogurmak)
için
nükleer reaktörün merkezi etrafinda insa edilen koruyucu kalkan yada kalin
beton
duvar.
BIYOLOJIK
YAG DÖKÜNTÜ DENETIMI [ Biological oil spill control ] Sudaki yag
tabakalarini
ayristirmak için bakteri kültürlerinin kullanilmasi islemi.
BIYOM
[ Biome ] Belli bir dogal ortam ve iklimdeki bütün canli
organizmalardan olusan
karmasik
topluluk.
BIYOMETRI
[ Biometry ] Biyolojik sorunlarin incelenmesinde istatistik
yöntemlerin
uygulanmasi.
BIYOSFER
[ Biosphere ] Gezegenimizin ve atmosferinin yasam kaynagi bütün
bölümlerini
içeren alan.
BIYOSIDLER
[ Biocides ] Organizmalari öldürme yetenegine sahip kimyasal
maddeler;
sterilize
ediciler.
BIYOTA
[ Biota ] Belirli bir bölgede yada çevrede bulunan bitki ve hayvan
yasaminin
bütünü.
BIYOTIK
[ Biotic ] Bir çevredeki bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar
ile ilgili.
BIYOYOGUNLASMA
FAKTÖRÜ [ Bioconcentration factor ] Organizmalarda bazi
kimyasal
maddelerin birikme mertebesini ifade eden bir ölçü. Genellikle bu kimyasal
maddeler
besin zinciri içinde artarak bulunurlar. Örnek: DDT.
BOD
[ Biochemical oxygen demand ] Biyokimyasal oksijen ihtiyaci.
BOP
[ Blow -out preventer ] Kaçak önleyici.
BORU
ÇIKISI ARITMA [ End-of-pipe treatment ] Emisyon boru hattinin
bitiminde
kullanilan
aritma tesisi.
BORU
HATTI [ Pipeline ] Degisik maddeleri uzak mesafeler ileten,
pompalama
donanimi,
vanalari ve diger makinalari ile birlikte boru sebekesi.
BOSALTIM
[ Discharge ] Çevreye birakilan bütün kirleticiler için kullanilan
terim. Gaz
bosaltimlar
emisyon, sivi bosaltimlar ise sivi atik (effluent ) diye de adlandirilir.
BOZULMA
[ Impairment ] Bir dogal kaynagin kirlenmesi süreci.
BOZULMAMIS
ALAN Insan etkinlikleriyle degistirilmemis dogal alanlar.
BÖLGE
ISITMASI [ DH = district heating ] Belirli bir sayidaki konut yada
isyerine
isitma
saglamak üzere, merkezi olarak kurulan sistem.
BÖLGELEME
[ Zoning ] Belli amaçlarla bölgelere ayirarak toprak imarinin
denetlenmesi.
BRÜT
TABAN ALANI [ Gross floor area ] Bir binanin taban alani toplami.
BSO
[ Benzene soluble organics ] Benzende çözülebilen organik maddeler.
BUHAR
[ Vapor ] Atmosfer isi ve basincinda sivi yada kati durumda bulunan
maddelerin
gaz hali.
BUHARLASMA
HAVUZU [ Evaporation pond ] Lagim suyu tasfiyesinde kullanilan
sig
ve yapay havuz; bu sistemde atik genis araziler dagitilir ve buharlastirilir.
BULANIKLIK
[ Turbidity ] Suda ve havada asili bulunan maddelerin neden oldugu,
günes
isinlarinin ortama girme ve bitkilerin büyüme düzeylerini denetleyen, içme suyu
kalitesi
açisindan çok zararli ortam kosullari.
BUV
[ Backscattered ultraviolet ] Geri saçilmis morötesi.
BÜTÜNSELCI
[ Holistic ] Parçalarla bütünler arasindaki organik yada islevsel
iliskiyi
vurgulayan
ve bir konuyu karsilikli bagimlilik iliskisi içindeki parçalarin bütünledigi
tek
bir
sistem olarak gören yaklasim.
BÜYÜME
TEORISI [ Growth theory ] Kentlerde ve bölgelerde yerlesim, büyüme
ve
toprak
kullanimi modelleri konusunda kent bilimcilerinin olusturduklari teoriler.
CA
[ Carbon absorption or adsorption ] Karbon sogurmasi.
CANSIZ
ÇEVRE [ Abiotic environment ] Dogadaki fiziksel ve cansiz kimyasal
unsurlar.
Örnek: Toprak, su, atmosfer.
CBD
[ Central business district ] Merkezi is bölgesi.
CBSR
[ Carcinogen bioassay in small rodents ] Küçük kemirgenlerde kanser
yapici
biyo-denemesi.
CCC
[ Countercurrent chromatography ] Ters akim kromatografisi.
CFC
[ Chlorofluorocarbon ] Kloroflüorokarbon.
CIVA
[ Mercury ] Besin zincirlerinde, özellikle tatli su ve deniz
organizmalarinda yogun
olarak
bulunabilen ve zararli etkilere yol açan zehirli metalik eleman.
CNR
[ Composite noise rating ] Bilesik gürültü ölçümü.
CNS
[ Central nervous system ] Merkezi sinir sistemi.
COD
[ Chemical oxygen demand] Kimyasal oksijen ihtiyaci.
COH
[ Coefficient of haze ] Sis katsayisi.
COHb
[ Carboxhaemoglobin ] Karboksihemoglobin.
COM
[ Complek organic mixture ] Karmasik organik karisim.
CPOM
[Coarse particulate organic matter ] Büyük parçacikli organik madde.
C.Q.
[ Commercial quality ] Ticari kalite.
CÜRUF
[ Clinker ] Firinlardaki ergimis kalinti.
ÇALISMA
ORTAMI [ Work environment ] Isyerinin kosullari.
ÇALKANTI
[ Turbulence ] Gelisigüzel hava veya su sirkülasyonuna neden olan
inisli
çikisli
devinim. Nedeni genellikle akis alandaki pürüzlülük ve engebeliktir.
ÇAMUR
[ Sludge ] Atik suyun aritilmasi sirasinda süzme, çökeltme ya da
biyolojik
aritma
sonucu olusan yogunlasmis kati.
ÇAMUR
SIVISI [ Slurry ] Atik su isleme tesislerinde çamuru tasiyan sivi.
ÇAMUR
SINDIRIMI [ Sludge digestion ] Atik su çamurunun biyolojik oksijen
ihtiyacini
çevresel yönden kabul edilebilir bir düzeye indirmek amaciyla uygulanan
anaerobik
islem.
ÇAMUR
TASFIYESI [ Sludge disposal ] Atik su çamurunun nihai tasfiye
islemi.
ÇAMURUN
YAKILMASI [ Sludge incineration ] Atik su çamurunun hacim yönünden
küçültülüp,
islenerek tutusabilirlik kazandirildiktan sonra yakilmasi.
ÇAPRAZ-MEDYA
YAKLASIMI [ Cross-media approach ] Çevre sorunlarina,
sözgelimi
sadece hava kirliligini degil etkilesim içindeki bütün faktörleri göz önünde
bulundurarak
yaklasmak.
ÇENTME
(YONTMA) [ Spalling ] Yongalar ya da parçalar haline getirme.
ÇERÇEVE
YAKLASIM [ Bubble concept ] Kirletici emisyonlarinin denetimi
baglaminda
amaçlanan sinirlamalarin uygulanmasinda, belirli kirleticilerin çikis
kaynaklarindan
ziyade bunlarin etkiledikleri alanlarin ele alinmasi gerektigini savunan
yaklasim.
ÇEVRE
[ Environment ] Bir organizmanin var oldugu ortam ya da kosullar. Bu
çevre
dogal
fiziksel ögeleri, ayrica organizmanin etkilestigi insan ürünü kosullari içerir.
ÇEVRE
ANALIZI [ Environmental analysis ] Belirli bir arazinin topografik,
hidrolojik,
jeolojik
ve kültürel özellikleri gibi çevresel özelliklerinin incelenmesi.
ÇEVRE
DEGERLENDIRMESI [ Environmental assessment ] Bir eylemin ya da
projenin
çevre bakimindan yararli olup olmadigini ve çevresel etki raporunun
hazirlanmasi
gerekip gerekmedigini belirlemek amaciyla yapilan inceleme.
ÇEVRE
DOSTU [ Environment-friendly ] Ürünlerde normal olarak bulunan
zararli
ögelerden
bazilarini tasfiye etmek amaciyla tasarlanmis ya da degistirilmis ürünleri
ifade
etmek
için kullanilan terim.
ÇEVRE
KORUMA [ Environment protection ] Potansiyel olarak tehlikeli atik
maddelerin
çevreye bosaltilmasinin asgariye indirilmesi ya da önlenmesi amaciyla
kaynaklarin
yönetimi.
ÇEVRE
KORUMA AJANSI [ EPA= Environmental Protection Agency ] Kirleticiler
ile
ilgili tüm kanun ve yönetmelikleri uygulamak ile görevli Amerikan federal
kurulusu.
ÇEVRE
KALITE HEDEFI [ EQO = Environmental quality objective ] Çevrenin
belirli
bir
boyutu için amaçlanan kalite düzeyinin ortaya konmasi. Bu düzey ulasilir
olmayabilir
ve
nicelik olarak ifade edilebilir.
ÇEVRE
KALITE STANDARDI [ EQS = Environmental quality standard ] Bir
çevrede
bir
kirletici için izin verilebilir en yüksek düzey ya da çevrenin bazi vasiflari
için kabul
edilebilir
en düsük düzey.
ÇEVRE
MÜHENDISLIGI [ Environmental engineering ] Çevre mühendisligi,
çevrenin
korunmasina,
kirliligin azaltilmasina vb. elverisli teknoloji sistemlerinin tasarlanmasini
ve
çevre süreçlerinin incelenmesini, ayrica belirli binalarin bu açidan iç
tasarimlarinin
gerçeklestirilmesini
içerir.
ÇEVRE
SORUNLARI BILIMSEL KOMITESI [ SCOPE= Scientific Committee on
Problems
of the Environment ] Baslica ilgi alani çevreyi iyilestirmek ve kirlilikle ilgili
çesitli
sorunlari incelemek olan uluslararasi kurulus.
ÇEVRE
YOLU [ Beltway ] Kentsel bir alani çevreleyen, ana ulasim
arterlerine bagli yol.
ÇEVRE
YÖNETIMI [ Environmental management ] Toprak , su ve hava gibi dogal
kaynaklarin
çevresel açidan kabul edilebilir uygulamalar yoluyla kullanilmasi.
ÇEVRE
YÖNÜNDEN DUYARLI ALAN [ ESA= Environmentally senstive area ] Bir
ülkenin
dogal yerlesimleri ve süregelmekte olan tarimsal etkinlikleri korumak ya da
modern,
yogun tarimdan geleneksel olana geçmek için özel önlemler almak geregini
duydugu
alanlar için kullanilan terim.
ÇEVRESEL
ETKI DEGERLENDIRMESI [ ELA = Environmental impact assessment
]
Yeni gelisme ve projelerin çevreye olabilecek sürekli ya da geçici potansiyel
etkilerinin,
sosyal
sonuçlari ve alternatif çözümleri de içine alacak biçimde analizi ve
degerlendirilmesi.
ÇEVRESEL
ETKI RAPORU [ Environmental impact statement ] Çevresel etki
degerlendirmesi
çalismalarinin sonuçlarini içeren detayli rapor.
ÇEVRILME
(INVERSIYON) [ Inversion ] Atmosferin asagi tabakalarinda gerçeklesen
ve
soguk hava katmaninin daha yukaridaki sicak hava katmani tarafindan
tutulmasiyla
olusan
atmosfer olayi, Rüzgar olmadigi zaman, kirleticilerin dagilmasi olanagi
bulunamaz
ve büyük hava kirliligi olaylari gerçeklesebilir.
ÇIKIS
KANALI [ Outlet channel ] Sivi atigi toplayip götürmeye yarayan
su yolu ya da
drenaj
kanali.
ÇIKIS-YERIVARIS
YERI ARASTIRMASI [O-D Survey = Origin destination survey
] Bir
ulasim planlama teknigi.
ÇINKOLU
SU KIRLILIGI [Zinc water pollution ] Galvanizleme, polimer isleme ve
diger
uygulamalarin sonucu olarak end üstriyel atik suda ortaya çikan kirlilik.
ÇOCUKLARA
DOKUNMAZ [ Childproof ] Çocuklar için tehlikeli olmayan.
ÇOK
AILELI KONUT [ Multifamily dwelling ] Iki ya da daha fazla aile
birimini
barindiran
konut.
ÇOK
ÇIKISLI KIRLETICI KAYNAK [ Nonpoint source ] Su kirliligine katkida
bulunan,
yüzeysel su ya da yagmur akintisi gibi, yayilmis ve iç içe geçismis akintilar.
ÇÖKELME
[ Precipitation ] Elektrik alan etkimesi ya da isisal degisme
sonucunda,
parçaciklarin
içinde asili bulunduklari gaz akintisindan ayrilmasi islemi.
ÇÖKELTME
[ Sedimentation ] Katilarin yer çekimi nedeniyle çökelmesi dogal
süreci;
atik
suyun isleme tabi tutulmasinda, erozyon güçleri araciligiyla parçaciklarin
ayrilmasi
ve
tasinmasi süreci.
ÇÖKELTME
TANKI [ Sedimentation tank ] Çökeltilebilir katilarin atik sudan
ayrildigi
atik
su isleme tesisinin bir bölümü.
ÇÖLLESME
[ Desertification ] Genellikle asiri otlatma, yaygin
ormansizlastirma ya da
aykiri
tarim ve sulama uygulamalari sonucunda topragin çöl haline gelmesi sürece.
ÇÖP
[ Garbage ] Evlerden ya da ticari amaçla gida hazirlanmasi ve
kullanilmasindan
kaynaklanan
hayvan, sebze ve meyve atigi; genelde tüm atik ürünler için kullanilir.
ÇÖP
BOSALTMA [ Tipping ] Çöpün açik alanlara dökülmesi.
ÇÖP
ISLAHI [Refuse reclamation ] kati atigin yararli ürün haline
getirilmesi.
ÇÖPLÜK
[ Dump site ] Çöp gibi kati atiklarin bosaltilip üstü açik
birakildigi atik tasfiye
alani.
ÇÖZÜNMÜS
OKSIJEN [CD = Dissolved oxygen ] Su veya atik su içinde çözünmüs
halde
bulunan oksijen miktari.
ÇÜRÜME
[ Putrefaction ] Anaerobik haldeki maddenin organik ayrismasi; bu
süreç
sonunda
kötü kokulu gazlar ve oksitlenmesi tamamlanamamis ürünler olusur.
ÇÜRÜME
VE ÇÜRÜTME [ Digestion ] Enzimlerin etkisiyle organik dönüsmesini
ifade
etmekte kullanilan, atik su aritimiyla ilgili terim. Örnek: Lagim çamurunun
anaerobik
çürütülmesi.
DAGILMA
[ Dispersion ] sözgelimi, bir dogal kaynaktaki yogunlasmis
kirleticinin
yayilma
süreci.
DAGINIK
YAYILMA [ Sprawl ] Kentsel gelismenin civardaki kirsal kesime dogru
denetimsiz
yayilmasi.
DALGA
GÜCÜ [ Wave power ] deniz suyu devinimlerinin olusturdugu gücün
enerji
üretiminde
kullanilabilecegi, potansiyel yenilenebilir enerji kaynagi.
DALGAKIRAN
[ Jetty ] Bir limani akintilarindan ve gelgitlerden korumak amaciyla
gelgite
açik koylarda, göllerde ya da irmaklarda gerçeklestirilen yapi.
DAMITMA
TESISLERI [ Distillation plants ] Tuzlu suyu içme suyuna dönüstüren
büyük
ölçekli tesisler.
DAMLATMALI
FILTRE [ Trickling filter ] Atik suyun aritilmasi sürecinde ikincil
aritma
tesislerinde kullanilan biyolojik filtre. Filtre, atik suyun püskürtüp
serpildigi 5-10
cm
boyutunda taslardan olusan 1-2 m derinliginde ve 10-30 m çapinda bir yataktir.
Taslar
arasinda
büyüme olanagi bulan mikroorganizmalar, akis süresi içinde organik maddeleri
ayristirirlar.
DARBE
ÖLÇER [ Impactor; Impinger ] Maddeleri çarpma (darbe) noktasinda
toplayan
ve
ölçen alet.
DAYANIKLI
KIMYASALLAR [ Persistent chemicals ] Zararsiz hale getirilmelerini ya
da
giderilmelerini saglayacak biyolojik ve kimyasal süreçlere karsi dirençli
toprak ve su
kirleticileri.
Bunlara örnek olarak kursun, bakir, arsenik, ya da tarim ilaçlari, sert
deterjanlar
(biyolojik olarak bozunmayan) ve radyonüklidler (radyoaktif çekirdekler)
gösterilebilir.
DBA
[ Decibel A ] Desibel A.
DDT
[ DDT ] Diklorodifeniltrikloretan'in kisa yazilisi; son derece
kuvvetli bir böcek
öldürücü.
Kalintilari yaklasik 15 yil varligini sürdürür.
DEGISIM
DERECESI [ Gradient ] Isi, basinç, yogunluk, nem gibi çevreyi
etkileyen bir
niceligin
degerindeki degisme.
DEMOGRAFI
[ Demography ] Genellikle istatistik teknikler kullanilarak nüfusun
incelenmesi.
DEMOGRAFIK
GEÇIS [ Demographic transition ] Genellikle ekonomik ve toplumsal
gelismeye
bagli olarak, belli bir nüfusun dogum oraninda gözlenen düsme egilimi.
DENGELI
NÜFÜS [ Equilibrium population ] Degismeyen nüfus; belli bir sürede
dogum
sayisi ölüm sayisina esit olan nüfus.
DENIZ
DIBI BÖLGESI [ Benthic region ] Hem kiyi hem de derin deniz tabani
olmak
üzere,
bütün okyanus dibini kapsayan deniz bölgesi.
DENIZ
DIBI SONDAJI [ Offshore drilling ] Pahali donanim ve yüzer
platformlar
kullanarak
deniz altindan petrol ve gaz çikarilmasi.
DENIZ
EKOSISTEMI [ Marine ecosystem ] Okyanuslarin ve denizlerin
ekosistemleri;
pellajik
ve bentik bölümler olarak ikiye ayrilir.
DENIZ
ISI ENERJISI ÇEVRILMESI [ Ocean thermal energy conversion ] Deniz
yüzeyinde
günesle isinan su ile yüzeyin altindaki soguk su arasindaki isi farklarindan
yararlanmak
suretiyle enerji üretilmesi yöntemi.
DENIZ
KIRLILIGI SÖZLESMESI [ MARPOL = Marine Pollution Convention ]
uluslar
arasi Deniz Kurulusunun (IMO) önderliginde kabul edilen ve yakit tasiyan
tankerlerin
deniz kirliligine yol açmalarini önlemek amaciyla olusturulan sözlesme.
DENIZ
KIRLILIGINI ÖZLEME PROGRAMI (MARPOLMON) [Marine Pollution
Monitoring
Programme ] Deniz Kirliligi Sözlesmesinin bir uygulamasi.
DENIZ
SEDDI [ Seawall ] Sahili koruyan ve iç kisimlara yönelik taskinlari
önleyen,
sahil
seridindeki saglam duvar.
DENIZE
ÇÖP DÖKME [ Ocean dumping ] Lagim çamuru, taranmis materyal, sanayi
atiklari
ya da diger maddelerin de içinde bulundugu atiklarin denize dökülmesi.
DEPREM
ZARARLARININ AZALTILMASI [ Earthquake hazard mitigation ]
tahmin,
uyari sistemleri ve özellikle depreme dayanikli yapi insaasi gibi yöntemlerle,
depremlerin
insan yasamina ve mallara verebilecegi zararlarin asgariye indirilmesi.
DERIN
DENIZ DIBI BÖLGESI [ Abyssall-benthic zone ] Okyanusun en derin
yerleri.
DERME
ÇATMA KONUT [ Jerry built housing ] Genellikle hemen kâr etmek için
yetersiz
malzeme ve isçilikle insa edilen konut.
DESIBEL
[ Decibel ] Sesin siddetinin ölçülmesinde kullanilan uluslar arasi
birim.
Kisaca
dB olarak yazilir.
DETERJANLAR
[ Detergents ] Yaygin olarak kullanilan, yüzey aktif temizleme
maddesi.
Bakterileri ve organizmalari da yok eden deterjanlar su kirliliginin baslica
nedenlerinden
biridir.
DETRITUS
[ Detritus ] Göllerin dibini ya da ormanlarin tabanini
zenginlestiren ayrismis
madde.
DEVRI
SÜREÇ [ Circular process ] Atiklarin yeniden islenip kullanilir hale
getirilmesi;
atiklarin
yeniden kullanimi.
DEVRIDAIM
[ Flow through ] Kesintisiz dolasim.
DEZENFEKSIYON
(MIKROPSUZLASTIRMA) [ Disinfection ] Hastalik yapici
organizmalarin,
sözgelimi, klorlama yoluyla yok edilmesi.
DIS
KAYNAKLI KIRLILIK [ Imission ] Uzaktaki bir hava kirlilik kaynagi
nedeniyle
olusan
yerel hava kirliligi.
DIS
KITA SAHANLIGI [ OCS = outer continental shelf ] Bir ülkenin
kiyilarinda, birkaç
kilometreden
400 kilometre uzakliklara kadar uzanabilen; ve genellikle ait oldugu
ülkenin,
petrol, gaz ve mineral kaynaklari bakimindan yararlanma hakkina sahip oldugu
kabul
edilen deniz bölgesi.
DISKI
ORGANIZMALARI [ Fecal coliform organisms ] Insanlarin ve hayvanlarin
bagirsaklarinda
bulunan bakteri grubu; bu organizmalarin çevre sularindaki varligi,
hastalik
yapan organizmalarin da bu sularda varliginin isareti olarak kabul
edilmektedir.
DISSALLIKLAR
[ Externalities ] Baskalarinin etkinliklerinin bir sonucu olarak bir
toplumsal
grubun ödemek zorunda kaldigi sosyal maliyet ya da elde ettigi sosyal fayda.
DIELDRIN
[ Dieldrin ] Oktaloks diye de bilinen, klorlu hidrakarbonlar
sinifindan beyaz
kristalimsi
tarim ilaci. Birçok hasarat açisindan zehirli etkiye sahip ve bazi kuslar için
de
öldürücüdür.
DIFFÜZÖR
[ Diffuser ] Gaz veya siviyi karistirildigi ortama daha iyi dagitmak
amaci ile
kullanilan
ve besleme borusunun ucunda bulunan ince delikli aygit.
DIMETIL
SÜLFIT [ DMS ] Oksitlendiginde asit tortulanmasina katkida bulunan,
kirlilik
kosullarinda artan, planktonlarin ürettigi kimyasal madde.
DINLENME
SISTEMI [ Recreation system ] Topluluga dinlenme eglenme olanakla ri
saglayan
tesislerin ve programlarin bütününü ifade etmek için kullanilan terim.
DIOKSIN
[ Dioxin ] Bitki öldürücülerde bulunan, son derece zehirli maddeler
kümesi.
DIC
[ Dissolved inorganic carbon ] Çözünmüs inorganik karbon.
DIP
[ Dissolved inorganic phosphorus ] Çözünmüs inorganik fosfor.
DISTROFIK
GÖLLER [ Dystrophic lakes ] Çok düsük kireç içerigine ve yogun
humusa
sahip bundan dolayi da suyun kahverengi renk aldigi göller.
DIYALIZ
[ Dialysis ] Atik su aritiminda kullanilan, büyük organik
parçaciklari
küçüklerden
ayirma yöntemi.
DM
[ Dry matter ] Kuru madde.
DO
[ Dissolved oxygen ] Çözünmüs oksijen.
DOBSON
BIRIMI [ Dobson unit ] Ozon ölçümünde kullanilir; bir dobson birimi,
milimetrenin
yüzde birine esittir.
DOGA
KORUMA ALANI [ Nature preserve ] Dogal çevrenin koruma ve inceleme
amaçlariyla
korundugu alan.
DOGAL
AYIKLANMA [ Natural selection ] Bazi organizmalarin belirli bir
çevrenin
kosullarina
daha iyi uymalarindan ötürü çogalarak yasamlarini sürdürmesi.
DOGAL
GAZ [ Natural gas ] Yerkabugunun altinda, belli jeolojik olusumlarla
gerçeklesen,
metan ve hidrokarbonlar içeren yakit.
DOGAL
KAYNAK [ Natural resource ] Çevrede dogal olarak gerçeklesen su,
hava ve
gaz
gibi kaynaklar.
DOGAL
RADYASYON [Natural radiation ] Esas olarak toprakta ve kayalarda
ayrisan
uranyumun
yol açtigi, radon gibi gazlar çikaran radyasyon.
DOGRUSAL
KIRLETICI KAYNAK [ Line source ] Bir dogru boyunca kirlilik
emisyonu
ya da desarji. Tikanik bir çevre yolunda yol boyunca hareket halindeki trafigin
olusturdugu
hava kirliligi dogrusal bir kaynak olusturur.
DOGUM
HIZI [ Birth rate ] Belirli bir grubun birim zamanda olarak ifade
edilen dogum
orani.
Belli bir alanda her 1.000 kisilik nüfus basina yillik dogum sayisi ise
"kaba dogum
hizi"
olarak adlandirilir.
DOGURGANLIK
[ Fecundity ] Bir canlinin dogurabilme yetisi.
DOGURGANLIK
HIZI [ Fertility rate ] 15-44 yas arasinda, dogurma çagindaki her
1.000
kadin basina düsen canli dogum sayisi.
DOLGU
[ Riprap ] Set erozyonunu önlemek için düzensiz biçimde biraraya
konmus
kirik
kaya, tas ya da betondan yapilma duvar.
DOLGU
YAPILANMA [ Infill development ] Kent dokusunda yayilmis haldeki,
genellikle
küçük boyutta olduklari için bos kalmis arsalarin konut ya da konut -disi
amaçlarla
yapilanmasi.
DOLGU
KULE [ Packed tower ] Kirli havanin dolgu maddesi (seramik
parçalari, agaç
yongasi
vb.) doldurulmus bir kuleden geçirilmesi ve bu arada dolgu materyalinin üzerine
sivi
püskürtülerek kirleticilerin sogurulmasi esasina dayali kirlilik denetim
aygiti.
DOM
[ Dissolved organic matter ] Çözünmüs organik madde.
DMS
[ Dimethyl sulfide ] Dimetil sülfit.
DNT
[ Dinitrotoluene ] Dinitrotoluen.
DUMAN
[ Fumes ] Buharlarin yogunlasmasindan ya da kimyasal tepkimeden
olusan,
genellikle
5 mikrondan küçük, solunabilir ve bulut görünümündeki uçucu kati
parçaciklar.
DUMAN
[ Smoke ] Sözgelimi kömür gibi bir yakitin eksik yanmasi sonucunda
olusan,
minik
parçaciklardan ibaret, gözle görülebilir gaz halindeki süspansiyon.
DUMAN
ÖLÇER [ Smokemeter ] Baca ve egzos gazlarinin yogunlugunu ölçmeye
yarayan
aygit.
DURULTMA
[ Clarification ] Çökebilir nitelikteki yüzen kati maddelerin
çökeltme,
havalandirma
ve süzme yoluyla atik sudan ayrilmasi.
DURULTMA
ODASI [ Settling chamber ] Yakma bacalarinda ya da sinai islemlerden
çikan
gazlardaki partikül maddelerin ön arit iminda kullanilan ve dogal bir çekme
bacasiyla
çalisan oda. Bu oda da iri partikül maddeler yerçekimi etkisi ile çöktürülür ve
toplanir.
DURULTMA
TANKI [ Settling tank ] Damlatmali filtre veya aktif çamur süreci
sonunda
kismen aritilmis atik suyun, sivi ve kati bilesenlerin ayrilabilecegi biçimde
çökeltildigi
tank.
DUV
[ Dangerous ultraviolet ] Tehlikeli ultraviyole (morötesi)
DÜNYA
ÇEVRE VE GELISME KOMUSYONU [ WCED = World Commision on
Environment
and Development ] Ekonomik gelismeyi yadsimayan, ancak dünya çevresini
tehdit
etmeyen çevre ve enerji politikalarinin benimsenmesi gerektigini savunan
Brundtland
Raporunu hazirlayan, Birlesmis Milletler'in olusturdugu bir komisyon.
DÜSEY
KALKIS VE INIS [ VTOL = Vertical takeoff and landing ]
Havalanlarinda
alan
ekonomisi saglayan ve ayrica geleneksel kalkis ve inislerdeki belli tehlikeleri
gideren
düsey kalkis ve inise elverisli uçak.
DÜZEY
[ Grade ] Yer seviyesi.
EAA
[ Electrical aerosol analyser ] Elektrikli aerosol analizci.
EC
[ Effect concentration; environmental concentration ] Etki
yogunlasmasi; çevresel
yogunlasma.
Ecd
[ Electron capture detector ] elektron tutma detektörü.
EDAFIK
[ Edaphic ] Toprakla ve onun bitki ve hayvan yasami üzerindeki
etkisiyle ilgili.
EF
[ Emission factor; enrichment factor ] Emisyon etkeni.
EFEO
[ Environmentally favorable energy options ] Çevre yönünden
elverisli enerji
seçenekleri.
EIA
[ Environmental impact assessment ] Çevresel etki degerlendirmesi.
EIL
[ Environmental impairment liability ] Çevresel bozulmanin
sorumlulugu.
EKISTIK
[ Ekistics ] Insan yerlesimlerini inceleyen bilin dali.
EKMAN
TABAKASI [ Ekman layer ] Yakin atmosferde rüzgarin veya okyanuslarda
üst
akintilarin yükseklik veya derinlikle yön degistirdigi tabaka.
EKOLOJI
[ Ecology ] Organizmalarin birbirleriyle ve çevreleriyle olan
iliskileri
inceleyen
bilim dali.
EKOLOJIK
KONUM [ Niche ] Bir türün yasamini sürdürmesi için gerekli tüm
kosullari
saglayan ekolojik yasama ortamindaki yeri,
EKOSFER
[ Ecosphere ] Yeryüzünün canlilari içeren bölümü; biyosfer ve
karsilikli
etkilesimin
söz konusu oldugu atmosfer, hidrosfer ve litosfer kesitli.
EKOSISTEM
[ Ecosystem ] Birbirleri ile ve cansiz ortamla iliski içinde olan
kendi
içinde
yeterli bitki ve hayvan toplulugu.
EKOTON
[ Ecotone ] Yagmur ormani ile ona bitisik agaçlik ya da otlak gibi
iki ekolojik
topluluk
arasindaki geçis alani.
ELEKTRODIYALIZ
[ Electrodialysis ] Suyun tuzunun giderilmesinde kullanilan
elektro
kimyasal islem.
ELEKTROSTATIK
ÇÖKTÜRÜCÜ [ Electrostatic precipitator ] Yüklenmis
parçaciklarin
çöktürülmesi süreci ile bu parçalari tasiyan gazin atmosfere birakmadan
önce
tabi tutuldugu etkili temizleme yöntemi,
ELEME
[ Screening ] Yüzen ve asili duran iri kati maddeleri lagim suyundan
bir tür
elek
kullanarak gerçeklestirilen ayirma islemi; bir komposttan yabanci maddelerin
ayrilmasi.
EMISYON
[ Emission ] Gaz ya da gaz ve partikül karisimlarinin atmosfere
verilmesi.
EMISYON
ENVANTERI [ Emission inventory ] Belirli bir cografi alanda havaya
bosaltilan
baslica hava kirleticilerinin listesi. Listeleme miktar (gün/ton) ve kirlilik
kaynagi
göz önüne alinarak yapilir.
EMISYON
STANDARDI [ Emmission standard ] Belli kosullarda belli bir
kaynaktan
yasal
olarak bosaltilabilen azami kirletici miktari. Bosaltim standardi olarak da
adlandirilir.
EN
IYI KULLANILABILIR TEKNOLOJI [ BAT = best available technology ]
Maliyeti
göz önüne almaksizin ya da uygulanmasinin gerekliligi kanitlanmis, kirliligi
maksimum
azaltabilen teknoloji. Optimum teknolojik süreç.
EN
KULLANISLI ÇEVRESEL SEÇENEK [ BPEO = Best practicable environmental
option
] Belirli bir ortamda (deniz, hava, toprak ) bir kirleticiye karsi
getirilen çözümün
bir
diger ortamda kirlilige yol açabilecegi olasiligin göz önünde bulundurulmasi
gerektigini
vurgulayan kavram.
EN
OLASI SAYI [ MPN = Most probable number ] Kirlenmis sudaki
bakterilerin
sayisinin
olasilik formüllerine dayali olarak istatistiksel tahmini.
EN
YÜKSEK VE EN IYI KULLANIM [ Highest and best use ] Bir yerin
(yörenin)
optimal
kullanimi.
ENDEMIK
[ Endemic ] Belirli bir bölgenin yerli türü.
ENDRIN
[ Endrin ] Klorlu hidrokarbonlar sinifindan çok zehirli, genis
spektrumlu böcek
öldürücü.
ENDÜSTRIYEL
ATIK SU [ Industrial sewage ] Endüstriyel islemlerden olusan atik
su.
Ham maddelerden, ürünlerden ya da imalatta kullanilan maddelerden kaynaklanir.
ENERJI
DÖNÜSÜMÜ [ Energy conversion ] Bir enerji biçiminin digerine
dönüsmesi.
ENERJI
KORUNMASI [ Energy conservation ] Insaat yasalari, toprak kullanim
yönetmelikleri,
ulasim politikasi ve alternatif enerji kaynaklariyla ilgili olarak enerji
kaynaklarinin
denetimli kullanimi.
ENGELLEYICILER
[ Inhibitors ] Bir sistemin isleyisini durduran ya da yavaslatan
kimyasal
maddeler; bozulmayi önlemek için petrol ürünlerine eklenen maddeler.
ENTROPI
[ Entropy ] Yararlanilamayan enerjinin ölçümü; bir sistemdeki
düzensizligin
düzeyinin
ölçümü.
ENZIM
[ Enzyme ] Canli maddeye özgü katalizör.
EPA
[ Environmental Protection Agency ] Çevre koruma ajansi.
EPIDEMIOLOJI
[ Epidemiology ] Bir nüfus toplulugundaki hastaliklarin
sikliklarininve
yayginliklarinin
incelenmesiyle ilgili tip bilimi.
EQO
[ Environmental quality objective ] Çevre kalite hedefi.
EQS
[ Environmental quality standard ] Çevre kalite standardi.
ER
[ Endogenous respiration ] Iç solunum.
ERISIM
DISI ALAN [ Nonattainment area ] Herhangi bir hava kirletici madde
açisindan
ulusal hava kalitesi standartlarini asan alan.
EROZYON
[ Erosion ] Havanin ya da insanlarin müdahalesi sonucunda kaya
parçaciklarinin
ve topragin asil yerlerinden kopmalari, tasinmalari ve baska bir yerde
kalmalari
süreci.
ESA
[ Environmentally sensitive area ] Çevre yönünden duyarli alan.
ESER
ELEMENTLER [ Trace elements ] Havada, suda ve yiyeceklerde çok düsük
yogunluklarda
bulunan kursun, bakir, çinko, arsenik, civa ve vanadyum vb. gibi
elementler.
ESMER
KÖMÜR [ Brown coal ] Düsük kaliteli kömür; linyit.
ESNEK
ZAMAN [ Flexible time ] Degisken çalisma saatleri.
ESBASINÇ
EGRILERI [ Isobars ] Hava haritalarinda esit barometrik basinç
noktalarini
birlestiren
çizgiler; bu çizgiler, kirlilik dagilmasi için önem tasiyan hava akimi
detaylarini
olusturur.
ESIK
DOZU [ Threshold dose ] Bir maddenin ölçülebilir bir etki yaratmak
için
uygulanmasi
gereken asgari dozu. Ölçülebilir asgari doz.
ESIK
SINIRI DEGERI [ TLV = Threshold limit value ] Bir isçinin maruz
kalabilecegi
ve
kendisi için tehlikeli olmayan azami kirletici dozu.
ETEK
[ Boom ] Sudaki yag serpintilerinin yayilmasini önlemek için
kullanilan aygit.
ETOBUR
; ETÇIL [ Carnivore ] Et yiyerek enerji saglayan canli.
EV
IÇI ALERJI YAPICILAR [ Indoors allergens ] Hayvan ve bitki
artiklari, polen,
spor
ve alg (su yosunu) içeren ev içi tozlari.
EVSEL
ATIK SU [ Domestic sewage ] Evlerin ve islerlerinin olusturdugu ve
fabrikalarin
endüstriyel nitelik tasimayan pis sularinin da dahil oldugu atik su.
EVSEL
ATIK SU ARITIMI [ Sewage treatment ] Sagliga ve çevreye yönelik
tehlikenin
azaltilmasi amaciyla atik suyun aritilmasi islemi; ilkin mekanik islemlerin
kullanildigi,
daha sonra bunu biyolojik ve kimyasal islemlerin izledigi bütünsel bir süreç.
EVSEL
ATIK SU ARITMA TESISI [ Sewage treatment plant ] Içinde atik suyun
isleme
tabi tutuldugu ve nihai tasfiye asamasina hazirlandigi yan tesis.
FAUNA
[ Fauna ] Jeolojik bir dönemle ya da yöreyle ilgili, insanlar
disindaki
hayvanlarin
tümünün yasami.
FENOLLER
[ Phenols ] Tarim ilaçlarinin, eczaciliktaki ürünlerin, sepilemedeki
etki
maddelerinin,
reçinelerin ve boyalarin üretiminde kullanilan, insan ve su yasami
bakimindan
zehirli etki tasiyan endüstriyel atik suda bulunan aromatik bilesikler.
FERAL
[ Feral ] Yabani kosullarda yasayan hayvanlar ya da bitkiler.
FITOPLANKTON
[ Phytoplankton ] Bitkisel plankton.
FIZIKO-KIMYASAL
ARITIM [ Physico-chemical tretment ] Atik su aritiminda
pihtilastirma,
yumaklastirma ve çöktürme gibi fiziksel ve kimyasal süreçleri içeren aritim
basamaklarinin
tümü.
FLOR
[ Fluorine ] Klora benzer, tepkime yapan gaz.
FLORA
[ Flora ] Bir jeolojik dönem ya da yöre ile ilgili bitki yasami.
FLORIDLER
[ Fluorides ] Flor içeren bilesikler.
FOSFATLAR
[ Phosphates ] Bitkiler için gerekli besin niteligi tasiyan ve insan
ve
hayvan
gidasinin normal bileseni olan fosfor bilesikleri; ayni zamanda lagim suyu ve
tarimsal
yüzey akislarinda da olusur ve su olusumlarinda ötrofikasyona neden olur.
FOSIL
YAKITLAR [ Fosil fuels ] Kömür, petrol, dogal gaz vb. gibi dogal
organik
yakitlarin
tümü. Fosil yakitlar bitki ve hayvan maddesinin milyonlarca yil boyunca toprak
altinda
ayrismasindan olusur.
FOSJEN
[ Phosgene] Renksiz, tahris edici gaz.
FOTOKIMYASAL
DUMAN [ Photochemical smog ] Endüstriyel islemlerden ve
otomobil
egzis gazlarindan kaynaklanan hidrokarbon ve azit oksitleri emisyonlarinin
kirlettigi
havada kuvvetli günes isiginin etkisiyle gerçeklesen fotokimyasal tepkimenin
olusturdugu
duman ya da pus.
FOTOSENTEZ
[ Photosynthesis ] Klorofil içeren bitkilerin atmosferdeki
karbondioksitten
ve sudan, günes isigini enerji kaynagi olarak kullanarak karbonhidrat
olusturmasi,
serbest kalan oksijenin ise atmosfere birakilmasi süreci.
FOTOVOLTAIK
YÖNTEM [ Photovoltaics ] Günüs enerjisi örneginde oldugu gibi,
fotosel
kullanarak isiktan elektrik üretme yöntemi.
FPOM
[ Fine particulate organic matter ] Ince parçacikli organik madde.
FPC
[ Fish protein concentrate ] Konsantre balik proteini.
FREATIK
[ Phreatic ] Yer alti suyuyla ilgili.
FREON
[ Freon ] Yaygin biçimde kullanilan klorofluorokarbon.
GAC
[ Granular activated carbon ] Taneli aktif karbonu.
GAMMA
RADYASYON [ Gamma radiation ] Çok kisa dalga boyundaki
elektromanyetik
radyasyon.
GARP
[ Global Atmospheric Research Programme ] Global Atmosfer
Arastirmasi
Programi.
GAZ
KROMATOGRAF [ GC = Gas chromatograph ] Bir gaz veya sivi karisimin
içindeki
maddelerin ( gazlarin veya uçucu sivilarin ) oranlarini belirleyebilen analiz
cihazi.
GAZ
DEZENFEKTAN [ Fumigant ] Gazlastirilmis böcek öldürücü. Genellikle
yapilarda
yada seralarda kullanilir.
GCM
[ General circulation model ] Genel dolasim modeli.
GECEYARISI
ÇÖP DÖKME [ Midnight dumping ] Gizli, yasa disi çöp dökme.
GEMS
[ Global Environmental Monitoring System ] Global Çevre Izleme
Sistemi.
GEZEREV
[ Mobile home ] Su ve elektrigi bulunan, iç imde yasamaya mahsus
karavan.
GIDA
KATKI MADDELERI [ Food additives ] Gida maddelerine dayaniklilik,
çekicilik,
kivami tat yada hazirlama kolayligi saglamak için, hazirlanmalari yada
islenmeleri
sirasinda özellikle katilan maddeler.
GIRDAP
[ Eddy ] Havanin ve su akimlarinda türbülansin neden oldugu her
türlü boyutta
anafor
hareketi.
GIRDAP
YAYILMASI [ Eddy diffusion ] Çalkantili ( turbulant ) bir akis rejiminde
bulunan
yabanci maddelerin moleküler difüzyona kiyasla çok daha büyük bulutlarda
yayilimi.
GIRDI
[ Input ] Girdi, kirlilik baglaminda, bir ortamda bulunan ve çevre
için zararli
kirleticiler
içeren her tür gaz yada sivi atiklari ifade eder.
GIZLI
YAGIS [ Occult precipitation ] Potansiyel bir kirlilik nedeni
olusturan ve
agaçlarla
bitkileri etkileyen, yagmur disindaki nem durumu.
GOR
[ Gas/oil ratio ] Gaz/yag orani.
GÖLET
[ Pond ] Genellikle gölden küçük ve havuzdan büyük, dogal yada yapay
olarak
yapilmis
su olusumu.
GRAS
[ Generally recognized as safe ] Genellikle emniyetli kabul edilen.
GRI
ALAN [ Gery area ] Afet alani; ortalam alan-ekonomik açidan
gelismesi bazi
yörelerden
daha hizli, bazilarinda daha düsük seyreden ara alan.
GROYN
[ Groyne ] Kum hareketlerini önlemek, kum kaybini asgariye indirmek
ve belli
bir
kumsal kesimini korumak için kiyiya dik olarak insa edilen mendirek.
GRUP
[ Cohort ] Ortak bir istatistik nitelige sahip bireylerden olusan
bir grubu belirtmek
için
kullanilan demografik terim.
GRUP
DAVASI [ Class action ] Vatandas davasi diye de adlandirilir. Ortak
çikarlara
sahip
bir grubun temsilcisi olarak birden fazla kisinin dav açmalari yada haklarinda
dava
açilmasi
durumu. Genellikle çevre ile ilgili davalarda kullanilir.
GRUP
YASAMLILIK YÖNTEMI [ Cohort survival method ] Yas ve cinsiyete göre
ayrilmis
nüfus gruplarinin,ölümlülük, dogurganlik ve göç olasiliklari gözönüne alinarak
gelecekteki
bir tarih itibariyle yaslanmasini inceleyen nüfus projeksiyonu yöntemi.
GÜBRELER
[ Fertilizers ] Ekinlerin büyümesini saglamak için topraga eklenen
maddeler.
Dogal inorganik gübreler hayvan gübresi, kompost ve talas içerir; inorganik
gübreler
ise ezilmis kireçtasi,alçitasi,kükürt ve kaya fosfati içerir. Bunun yani sira
sentetik
olarak üretilen büyük miktarlarda azot, potasyum, fosfor ve sülfür bilesikleri
kullanilir.
GÜNLÜK
ÖRTÜ [ Daily cover ] Dökülen kati atigi örtmek üzere bir günde
serpilmesi
gereken
toprak.
GÜRÜLTÜ
KIRLILIGI [ Noise pollution ] Insanlar üzerinde olumsuz fizyolojik
ve
psikolojik
etkiler yaratan, arzu edilmeyen sesler. Gürültü kirliliginin baslica kaynaklari
arsinda
uçaklarin çalismasi, yol trafigi, insaat ve agir donanim bulunmaktadir.
GÜRÜLTÜ
VE SAYI INDEKSI [ Noise and number index ] Ingiltere'de Heathrow
hava
limani yöresinde yapilan bir arastirmaya dayanilarak gelistirilen, uçak
gürültüsünden
kaynaklanan rahatsizligin ölçülmesine yönelik indeks.
GW
[ Gross weight ] Brüt agirlik.
HALIÇ
[ Estuary ] Gel- git olayindan etkilenen genis irmak agzi.
HAREKETLI
KAYNAK [ Mobile source ] Otomobil, motosiklet, uçak, gemi gibi
hareket
halindeki hava kirliligi olusturucular.
HARITA
ÇAKISTIRMA TEKNIGI [ Map overlay rechnique ] Potansiyel deprem
tehlikesi
ve toprak geçirgenligi gibi etkenlerin saptanmasi da dahil, toprak kullanimi
planlamasinda
kullanilan mekansal verilerin sentezi yöntemi.
HASTALIK
YAPICI [ Pathogen ] Hastalik olusturan herhangi bir etki maddesi;
genellikle
bu terim, hastaliga yol açan canli bir organizmayi anlatmakla sinirli
tutulmaktadir.
HASTALIK
HIZI [ Morbidity rate ] Belli bir dönemde, belli bir alandaki belli bir
nüfus
açisindan,
belirli bir hastaligin beher 1.000 yada 100.000 kisi basina gerçeklesme orani.
HAVA
KALITE STANDARTLARI [ Air quality standarts ] Bir bölgede belirli bir
zaman
sürecinde asilmamasi gereken hava kirletici konsantrasyonlari.
HAVA
KALITESI YÖNETMELIGI [ Hava kalitesi standartlari ve diger tedbirleri
içeren
yönetmelik.
HAVA
KALITESININ IZLENMESI [ Air quality act. ] Hava kaynagindan sürekli
örnek
alinmasi ve analiz edilmesi.
HAVA
KIRLILIGI [ Air pollution ] Toz, gaz, sis, koku, duman yada buhar gibi
kirleticilerin
insan, bitki ve hayvan yasamina yada maddi nesnelere zara verecek , yada
yasamdan,
maddi nesnelerden rahatça yaralanmasina engel olacak miktar, yogunluk ve
zamanda
atmosferde bulunmasi.
HAVA
KIRLILIGI DENETIMI [ Air pollution control ] Temiz hav kriterlerinin ve
standartlarinin
saptanmasi ve uygulanmasi.
HAVA
KIRLILIGI OLAYI [ Air pollution epidose ] Hava Kirliligi Salgini diyede
adlandirilan
ve günlerce devam eden akut hava kirliligi olayi.
HAVA
KIRLILIGI SÜZGECI [ Air pollution filter ] Baca yada havalandirma
çikislarinda
belirligi büyüklüge kadar olan parçaciklari süzen aygit.
HAVA
KUSAGI [ Airshed ] Belli bir yörenin atmosfer kusagi ( bölgesi )
HAVA-YER
ARA YÜZEYI [ Air-ground interface ] atmosferin alt tabakalarinin yerle
tepkime
iliskisi içinde oldugu sinir.
HAVADAKI
VE SUDAKI AZOT BILESIKLERI [ Nitrogen compounds in air and
water
] Bunlar havayla suyun kalitesini önemli ölçüde etkiler ve kirliligin baslica
nedenlerini
olustururlar.
HAVALANDIRMA
[ Aeration ] özellikle atik su aritma sürecinin bir bölümü olarak,
havali
kosullarin yaratilmasi amaciyla suya hava verilmesi.
HAVALANDIRMA
TANKI [ Aeration tank ] Havalandirma islemini yapildigi tank.
HAVAYLA
TASINAN KALINTILAR [ Airborne residuals ] Havadaki duman ve toz.
HAYVANLARA
YASAK BÖLGE [ Livestock exclusio n zone ] Büyük ve küçükbas
çiftlik
hayvanlarina yasaklanmis bölge.
HEKSAKLORBENZEN
[ Heptachlor ] Klorlu hidrokarbon grubundan bir böcek
öldürücü.
HER
BESINI YIYEN [ Omnivore ] Hem bitki hemde hayvan tüketerek enerji saglayan
organizma.
HETEROTROF
[ Heterotroph ] Enerjiyi karmasik organik maddelerin kimyasal
ayrismasindan
saglayan organizmalar yada hayvanlar.
HGV
[ Heavy goods vehicle ] Agir yük tasiti.
HIZ
KESICI YÜKSELTICI ( KASIS ) [ Steeping policeman = speed bump ] Trafigi
yavaslatmaya
zorlayan yo l yüzeyindeki yapay degisme.
HIDROGRAFIK
ARASTIRMA [ Hydrographic survey ] Denizcilik, mühendislik
projeleri
yad a diger amaçlarla kullanilmak üzere, bir su olusumunun fiziksel özellikleri
ile
ilgili veri elde etmek için yapilan arastirma.
HIDROJEN
SÜLFÜR [ Hydrogen sulfide ] Organik materyalin anaorebik kosullarda
ayrismasi
ile olusan, çürük yumurta kokusunda, renksiz ve son derce zehirli gaz.
Hidrojen
sülfür ayrica petrol rafinerilerinde, sülfür aritma tesislerinde, bazi
metalurjik
süreçlerde
ve sülfür içeren bilesikler kullanan çesitli kimya sanayilerinde de olusur.
HIDROKARBONLAR
[ Hydrocarbons ] Genellikle fosil yakitlarda ve bu maddelerin
kismen
yanmasindan olusan ürünlerde, sözgelimi petrolle isleyen tasitlarin egzos
gazlarinda
bulunan ve yalnizca karbon ve hidrojenden olusan organik bilesikler.
HIDROLOJIK
DÖNGÜ [ Hydraulogic cycle ] Suyun yeryüzüyle atmosfer arasindaki
sürekli
dönüsümü.
HIDROLOJIK
INCELEME [ Hydraulogic study ] Bir alanin su varliginin nicel,iksel
degerlendirilmesi,
topragin korunmasi, taskin denetimi, barajlar ve su depolari tasarimi
yapilmasi
ve bir imar çalismasinin olasi etkinliklerinin belirlenmesi amaciyla cografi
bir
alandaki
sularin degisik yönlerinin sistematik degerlendirmesi nin yapilmasi.
HIDROSFER
[ Hydrospher ] Yeryüzünün okyanuslar, göller ve irmaklar gibi sudan
olusan
bölümü.
HIZMET
ALANI [ Catchment area ] Belirli bir programin, etkinligin, hizmetin
kullanicilarinin
çogunlugunun bulundugu cografik bölge.
IRMAK
HAVZASI [ River basin ]
drenaj
havzalarindan bir dagotom bendi ile ayrilan irmagin drenaj havzasi.
ISI
ADASI [ Heat island ] Birbirine yakin çok sayida isi kaynaginin
kentsel alanlarda
isinin
artmasina neden olarak bu alanlarla etraflari arasinda gece isis yönünden
farklilik
yaratan
ve dolayisiyla sicak havayi ve kirleticileri tutan bir sis kubbesi olusumuna
yol
açan
olumsuz durum.
ISKARTA
[ Spoil ] Madencilik çalismalarinin sonucunda ortaya çikan artik
materyal; su
olusumlarinda
taranarak çikarilmis materyaller içinde kullanilir.
ISIK
ALAN SU TABAKASI [ Euphotic zone ] Okyanusta fotosentezi ve bitkisel
planktonlarin
yasamasini saglayacak kadar isik alan açik deniz bölgesi.
IZGARA
MODELI [ Gridiron pattern ] Sokaklarin birbiriyle dik açisiyla
kesistigi
sokak
plani.
IÇ
SULAR [ Inland waterd ] Denizler ve okyanuslar disinda yeryüzündeki
tüm su
kaynaklari.
IÇSELLESMIS
ATIK [ Internalized waste ] Ayni tesis içinde yeniden islenip
kullanilan
atik.
IÇTEN
YANMALI MOTOR [ ICE = Internal combustion engine ] Içinde yakitin
belirli
bir alana hapsedilerek, mekanik enerji elde etmek amaciyla yakildigi aygit.
IKINCIL
HAVA KIRLIETICILERI [ Secondary air pollutants ] Atmosfer birakilan
birincil
hava kirleticileriyle atmosferde dogal olarak bulunan kimyasal maddelerin
tepkimeyegirmeleri
sonucu olusan hava kirleticileri. Bk. Birincil Hava Kirleticileri.
IKINCIL
ISLEM [ Secondary treatment ] Çökelmeden sonra, aktif çamur veya
çürütme
gibi
biyokimyasal islemlerle endüstriyel veya evsel atik suyunun aritilmasi.
ILAVE
( ÖNLEMLER, DONANIM ) [ Add-on (measures, equipment ) ] Kirliligi
denetlemek
ve sinirlamak için kullanilan ek önlemlere yada donanim.
ILAVE
SU [ Make-up water ] Sistemde sizinti, buharlasma,bosa akma, patlak
gibi
nedenlerden
kaynaklanan kaybin giderilmesi için saglana su.
ILERI
ARITMA [ Advanced treatment ] Biyolojik aritma sonrasi atik suyun
kalitesini
arttirmak
için kullanilan fiziko-kimyasal süreçlerin tümü.
IMARLI
ALAN [ Improved land ] Su saglanarak, kanalizasyon sistemi, yollari
ve diger
temel
donanimi olusturarak daha yararli hale getirilmis toprak.
IMHOF
TNKI [ Imhoff tank ] Kompakt yapida oldugu ve mekanik donanim
gerektirmedigi
için küçük aritma tesislerinde kullanilan, içinde hem çökelme hem de
anaerobik
çamur karistirma isleminin gerçeklestigi, iki asamali kagim suyu aritma tanki.
INSAN
EKOLOJISI [ Human ecology ] Bireylerin ve insan topluluklarinin
kendi
çevreleriyle
olan iliskisini inceleyen ekoloji dali.
INSAN
GÜBRESI [ Night soil ] Insan diskisi.
INSAN
YERLESIMI [ Human settlement ] Bir insan toplulugunun mesken tuttugu
yer.
Geçici
nitelikteki, kamp yeri gibi yerler bu tanimin disindadir.
INSAN
VE BIYOSFER PROGRAMI [ MAB= Man and the Biosphere Programme ]
Birlesmis
Milletler Çevre Programi'nin yürüttügü bir çalisma.
INSANDAN
KAYNAKLANAN [ Anthropogenically-emitted ] Insan faaliyetleri
sonucu
olusan
INSAATA
ELVERISLI ALAN [ Buildable area ] Potansiyel insaatlara uygun
toprak.
IOM
[ Inert organic matter ] Sabit organik madde.
IS
[ Smut ] Bacadan çikarak civardaki alana düsen küçük kurum parçasi;
sülfürük asit
içeren
isler asitli is olarak da adlandirilir.
ISLETIM
KAYIPLARI [ Operational losses ] Buharlasma ve sizintidan
kaynaklanan su
kayiplari.
ISYERI
HAVASI [ Occupational air ] Fabrikalardaki yada diger is
yerlerindeki kapali
mekanlardaki
hava.
IYON
DEGISMESI [ Ion exchange ] Sivi atik aritiminda kullanilan, sert
suyu yeniden
kullanmak
için uygulanan yumusatma islemi. Bu islemde sividaki istenmeyen iyonlar
sivinin
içinden geçirildigi reçinedeki zararsiz iyonlarla yer degistirir.
IYONLASMA
[ Ionization ] Nötr bir atomun yada atom grubunun elektron kaybi
yada
kazanilmasi
yoluyla elektrik yüklü hale gelmesi süreci.
IYONOSFER
[ Ionosphere ] Atmosferin yer yüzeyinden 80 kilometre ve daha
yukaridaki
tabakalari.
IYOT
131 [ Iodine 131 ] Bir gamma isini yayicisi ve genellikle inek
sütüyle insanlara
geçebilen
bir kirlilik kaynagi.
IX
REÇINE [ IX resin ] Iyon degistirici reçine.
IZ
BÖLGESI [ Footprint ] Uçak gürültüsünden akustik açidan etkilenen
alan.
IZIN
VERILEBILIR AZAMI YOGUNLUK [Maximum permissible concentration ]
Normal
ölçüde teneffüs edildiginde yada tüketildiginde, kritik bir organ için azami
makul
dozu
geçmeyen, havada , suda, sütte vb. bulunan radyoizotop yogunlugu.
IZLEME
PROGRAMI [ Monitoring program ] Herhangi bir kirletici maddenin
varliginin,
etkisinin yada düzeyinin nicelik yada nitelik yönünden saptanmasi yada
ölçülmesi
amaciyla ölçüm donaniminin karmasik bir sistemle devreye sokulmasi.
IZOTOPLAR
[ Isotopes ] Ayni elemanin degisik atom agirligindaki atomlari.
JEOLOJIK
HARITA [ Geologic map ] Kaya olusumlari ile fay hatlari gibi diger
fiziksel
özelliklerin dagilimlarini ve aralarindaki iliskileri gösteren harita.
JEOLOJIK
TEHLIKELER [ Geologic hazards ] Faylar, yanardaglar, heyelanlar,
depremler
ve toprak çökelmeleri gibi, dogal kökenli yada insan faaliyetinin yol açtigi
tehlikeli
jeolojik kosullar.
JEOSFER
[ Geosphere ] Yeryüzünün, atmosfer, hidrosfer ve biyosfer disindaki
kati,
cansiz
bölümü.
JEOTERMAL
ENERJI [ Geothermal energy ] Belli elemanlarin radyoaktif
ayrismasindan
olusan, yeryüzünün iç isisi; bu isi, potansiyel olarak büyük ve aslinda
ulasilmamis
bir enerji kaynagidir.
KABA
KIRLILIK [ Coarse pollution ] Agirlik yada yogun kirlilik; bir inçin
1/8 'inden
daha
büyük boyutlu, istenmeyen herhangi bir madde.
KABOT
DENETIMI [ Cabot control ] Yüzeye bir fitil sokup dökünt üyü tu
KAÇAK
[ Blow out ] Basinç kontrolü kayboldugunda ortaya çikan yag yada gaz
sizintisi.
KAHVERENGI
DUMAN [ Brown smoke ] Fosil yakitlarin nispeteb düsük isida
yanmasindan
olusan ve siyah dumandan daha az yogun duman.
KALINTI
[ Residue ] Kati atigin islenmesi sonucunda ortaya çikan nihai ürün;
yakma
isleminden
sonra firinda olusan kati maddelerden ibaret kalinti.
KALINTI
KLOR [ Residual chlorine ] Klorlama islemi sonrasi suda kalan klor
miktari.
KALMA
SÜRESI [ Residence time ] Incelenen bir maddenin bir havuzda yada
rezervuarda
kaldigi ortalama süre.
KALSIYUM
HIDROKSIT [ Calcium hydroxide ] Sönmüs kireç diye de bilinen, aritma
süreçlerinde
pH ayarlamasi ve pihtilastirma islemlerinde kullanilan kalsiyum bilesigi.
KANAL
[ Channel ] Suyun belirli bir dogrultuda akmasini saglayan dogal
yada yapay
olusum.
KANALIZASYON
ANA BORULARI [ Sewer mains ] Atik suyu kanallardan toplayan
ve
ana kanallara ileten, çapi genis lagim kanallari.
KANALIZASYON
ANA HAT KANALI [ Trunk sewer ] Atik suyu lagim ana
borularindan
toplayan ve aritma tesisine yada bir bosaltma menfezine ileten, genis çapli
ana
borusu.
KANALIZASYON
KAPASITESI [ Sewer capacity ] Bir kanalizasyon borusunun
tutabilecegi
azami atik su miktari; beher gün için kisi basina belli syida galon olarak
ifade
edilir.
KANALIZASYON
SISTEMI [ Sewerage system ] Atik suyun toplanmasinda,
islenmesinde
ve tasfiyesinde kullanilan donanim.
KANALLAMA
[ Channelization ] Büyük miktardaki suyun, su düzeyini tehlikeli
biçimde
yükseltmeksizin iletilmesini saglamak üzere akinti kanallarinin degistirilmesi.
KANSER
YAPICILAR [ Carcinogenes ] Kansere yol açan etki maddeleri.
KAPALI
AKIFER [ Confined aquifer ] Kaya katmanlari arasinda sikisip kalmis
yer alti
suyu.
KAPALI
SISTEM [ Closed system ] Disindaki nesnelerle madde alisverisi
olmayan
sistem.
KARADAN
ESEN RÜZGAR [ Land Breeze ] Izellikle karanin denizlerden daha hizli
sogudugu
bulutsuz gecelerde, karalardan denize dogru olan kara hareketi.
KARBOKSIHEMEGLOBIN
[ COHb = Carboxyhaemoglobin ] Kanda oksijen tasiyan
hemoglobin
pigmentinin karbon monoksit ile birlestiginde olusturdugu bilesik. Bu
madde,
oksijen tasinimini engelleyip, ölüme yol açar.
KARBON
DÖNGÜSÜ [ (Carbon cycle ] Karbon atomalrinin fiziksel, jeolojik,
kimyasal
ve
diger süreçler sonucunda atmosfet, okyanuslar, yeryüzü vb. arasindaki dolasimi.
KARBON
SOGURMASI ( ABSORBSIYONU YADA ADSORPSIYONU ) [ CA=
Carbon
absorption or adsorption ] Aktif karbon kullanilarak yapilan sogurma veya
adsorpsiyon.
KARBON
DIOKSIT [ Carbon dioxide ] Yeterli oksiyen kosullarinda fosil
yakitlarin
yanmasiyla
olusan, atmosferde mevcut bir bilesik. Soludugumuz oksijeni yayan klorofili
bitkiler
için gerekli olup kendi basina zehirli degildir, ancak yogun haldeyken bogucu
olabilir.
KARBON
MONOKSIT [ Carbon monoxide ] Fosil yakitlarin yeterince hava ile
yanmamasindan
olusan, gözle görülmeyen, tatsiz, kokusuzz ve son derece zehirli bir gaz.
KARISIK
IMARLI BÖLGE [ Mixed developing zone ] Farkli imar (gelisme)
tiplerinin
gerçeklestigi
alan.
KATALITIK
DÖNÜSTÜRÜCÜ [ Catalytic converter ] Bk. Katalitik susturucu (
catalytic
mufflers )
KATALITIK
SUSTURUCU [ Catalytic mufflers ] Katalitik dönüstürücü diye bilinir.
Içten
yanmali motoru bulunan tasitlarin egzos borularina takilan hava kirliligini
denetleme
aygiti.
KATI
ATIK [ Solid waste ] Kati özellikleri tasiyan her türlü atik madde.
KATI
ATIK YÖNETIMI [ Solid waste management ] Kati atiklarin
toplanmasini,
islenmesini
ve tasfiyesini, ayrica yeniden islenerek kullanilmasini planli biçimde
denetleme
sistemi.
KATISIK
GIDA [ Adulterated food ] Safligi giderilmis gida maddesi.
KATKI
MADDELERI [ Additives ] Istenen özellikleri islah etmek veya
istenmeyen
nitelikleri
gidermek için eklenen maddeler.
KATODIK
KORUMA [ Cathodic protection ] Metal bazli yer alti veya sualti
borularini
paslanmaya
( oksitlenmeye ) karsi koruyan elektrokimyasal yöntem.
KATRAN
[ Tar ] Kömür ve odunun damitilmasinda sonra geriye kelen siyah
yapiskan
madde;
petrol aritimi sonucunda olusan kalintiyi da ifade eder.
KELAT
[ Chelat ] Deniz suyunda organik materyali ayirmaya yaraya n
kimyasal ayirma
aygiti;
Kelatlamaya yönelik etki maddeleri, köpük olusumunu önlemek amaciyla
deterjanlarda
kullanilir.
KEMIRGEN
ÖLDÜRÜCÜ ILAÇLAR [ Rodenticides ] Kemirgenleri öldüren kimyasal
maddeler.
KENDI
KENDINE TEMIZLENME ( ÖZARITIM ) [ Self- purification ] Bir su
olusumunun
organik atiklarla kirlendikten sonra yeniden arinma konusundaki dogal
yönelimi.
KENT
MERKEZI [ City core ] Kentin en yogun ve genellikle merkezi is
alaninin
bulundugu
bölgesi.
KENT
PLANLAMASI [ Urban planning ] Kentsel bir alanin fiziksel altyapi,
konut ve
ulasim,
toprak kullanimi, kentsel büyüme de dahil, çesitli ögelerinin planlanmasi
süreci.
KENTSEL
YÜZEYSEL AKIS [ Urban runoff ] Yogun imar görmüs alanlarda olusan
ve
özellikle asili katilar, zehirli maddeler, bakteriler, besin maddeleri, asbest,
yag, gres
yagi
ve tuz gibi kaynagi kent sokaklari, insaat malzemeleri ve çöpler olan çesitli
kirleticilerin
bulastigi yüzeysel su akisi.
KIRMIZI
GELGITLER [ Red tides ] Kirlilik ve ötrofikasyon sonucunda, deniz
planktonu
tiplerinin zehirli olabilecek düzeyde yogunlasmasiyla kiyi sularinin renginin
bozulmasi
sekliyle olusan dogal olay.
KIRMIZI
KIL [ Laterite ] Nemli tropikal ve subtropikal bölgelere özgü, demir
ve
alüminyum
oksitleri bakimindan zengin, oldukça ince kirmizi renkli toprak.
KIRMIZI
VERI KITABI [ Red data book ] Nadir ve tehlike altinda bulunan
türlerle
ilgili
olarak IUCN' nin tuttugu bilgi dosyasi.
KIYI
BÖLGESI YÖNETIMI [ Coastal zone management ] Kiyi sularinin ve su
havzalarinin,
kirlilikten korumak ve azami yayari saglamak amaciyla yönetimi.
KIYI
BÖLGESI [ Littoral zone ] Köklü bitki örtüsünün ortaya çiktigi,
günes isiginin su
tabanina
nüfuz edebildigi yüksek düzeyde fotosentez olayina olanak veren tatli sulardaki
sig
kiyi bölgesi.
KIYI
SU BENDI [ Coastal watershed ] sel suyunu depolayip sonra kiyi
sularina
birakarak,
su denetim sistemi islevi gören arazi parçasi.
KIYI
SÜRÜKLENMESI [ Littoral drift ] Kirilan dalgalarin olusturdugu
akintilarla
kumlarin
denize çekilmesi. Bu durum kiyi koruma planlari açisindan önem tasir.
KIYISAL
[ Littoral ] Sahilde yada sahil yakininda bulunan; sahille ilgili.
KIMYASAL
ISLEM [ Chemical Treatment ] Zehirli, kokulu, yada asindirici
nitelikteki
gazlarin
ve emisyonlarin aritilmasinda kullanilan kimyasal yöntem.
KIMYASAL
KIRLILIK [ Chemical pollution ] Gaz, kati yada sivi haldeki kimyasal
maddelerin
etkisiyle havada, suda ve toprakta olusan kirlilik.
KIMYASAL
OKSIJEN IHTIYACI [ COD= Chemical oxygen demand ] Bir su
örnegindeki
organik ve oksitlenebilir inorganik bilesikleri yükseltgemek için gerekli
oksijen
miktarini ölçen, suyun kalitesi ile ilgili bir gösterge.
KIMYASAL
MUTAGENLER [ Chemical mutagens ] Daha sonraki kusaklarda
dogustan
gelen kusurlarin artisina yol açabilen, kimyasal kökenli potansiyel mutasyon
nadenleri.
KIRLETEN
ÖDER ILKESI [ PPP= Polluter pays principle ] Kirliligin üstesinden
gelmenin
bedelini kirleticinin karsilamasi gerektigini savunan ilke.
KIRLETICI
[ Contaminant ] Havayi, suyu, topragi yada çevreni herhangi bir
ögesini
kirleten
madde.
KIRLETICI
[ Pollutant ] Arzu edilmeyen etkilere yol açan kati, sivi yada gaz
halindeki
madde.
Birincil kirleticiler gürültü ve lagim suyu gibi dogrudan olusmus kirleticileri
içerir;
ikincil kirleticiler ise kirlenmis ortamla tepkimeye giren birincil
kirleticiler
tarafindan
üretilir, ör. Ozon.
KIRLETICI
SIZINTI [ Leachate ] Suyun topraga gömülü kati atiklarin arasindan
sizarken
mevcut asili ve çözünmüs kati maddeyi ve bakterileri emerek olusturdugu, bazen
yer
alti sularina da karisabilen kirletici.
KIRLI
SIS [ Skog ] Önceleri duman (Smoke ] ile sisin ( fog ] birlikle
tanimlanmasi için
kullanilmistir.
Daha sonra ise özellikle atmosferde fotokimyasal tepkimeye ugrayan
otomobil
egzoslarinin ve diger emisyonlarin yol açtigi kentsel alanlardaki fotokimyasal
bpupu
anlatmak için kullanilmistir.
KIRLILIK
( KIRLENME ) [ Pollution ] Çevrenin insan, bitki ve hayvan yasami
açisindan
tehlikeli yada potansiyel olarak tehlikeli olacak sekilde kirlenmesi;
bozulmayan
yada dagilmayan atik materyalin çevreye birakilmasi.
KIRLILIGIN
DÖNÜSTÜRÜLMESI [ Rendering pollition ] Sabunun ham maddesi
olan
donyagini ve hayvan yeminde kullanilan, protein orani yüksek, yagsiz bir ürünü
elde
etmek
için hayvan atiklarinin pisirilmesi islemi.
KIRLILIGIN
KAYDIRILMASI [ Translocation ] Kati atik toplanmasinda oldugu gibi,
kirliligin
bir alandan yada yöreden bir digerine kaydirilmasi.
KLOR
[ Chlorine ] Agartici, oksitleyici etki maddesi olarak su aritma
yada mikrop
giderme
amaciyla kullanilan halojen eleman; zehirli bir gaz.
KLOR
IHTIYACI [ Chlorine demand ] Belirli bir hacim pis suda bulunan
bütün
patojenik
bakterileri öldürmek için gerekli klor miktari.
KLORDAN
[ Chlordane ] Etkin maddesi klor olan uçucu nitelikteki böcek
öldürücü.
KLORLAMA
[ Chlorination ] Mikroplari giderme amaciyla içme suyu yada atik
suya
klor
eklenmesi.
KLORLANMIS
HIDROKARBONLAR [ Chlorinated hydrocarbons ] Organa klorlar
diye
de adlandirilirlar. Bu maddeler endrin heptaklor, aldrin, toksafen, dieldrin,
DDT,
klordan
ve metoksiklor gibi sentetik zehirler içerir. Bu sentetik zehirler toprakta,
akarsu
ve
deniz dibinde degismeden kalirlar.
KLOROFIL
[ Chorophyll ] Oksiyen üretmek içim isigi ve karbon dioksiti
kullanan,
bitkilerde
bulunan renk maddesi.
KLOROFLUOROKARBON
' lar [ CFCs= Chlrofluorocarbons ] Aerosol
püskürtücülerde,
sogutmada, plastik köpükte ve endüstriyel çözücülerde kullanilan, ozon
tabakasinin
tükenmesine yol açan ana faktör oldugu ve sera etkisine katkida bulundugu
düsünülen
son derece kararli ( kalici ) bilesikler.
KOBALT
60 [ Cobalt 60 ] Hem insanlara hem de hayvanlara zararli nitelik
tasimakla
birlikte
tipta kullanilan radyoaktif kobalt.
KOKU
GIDERME [ Deodorization ] Uygun olmayan kokularin ve gazlarin
giderilmesi
yada
önlenmesi.
KOKU
MADDESI [ Odorant ] Gazlara koku eklemekle kullanilan ve böylece
sizintilar
konusunda
uyarici olan madde.
KOLIFORM
BAKTERILER [ Coliform bacteria ] Insanlarin ve sicak anli
hayvanlarin
kalin
bagirsaklarinda yasayan ve sudaki konsantrasyonu patojenlerin de
bulunabilecegini
gösteren
indikatör bakteriler.
KOLLEKTÖR
[ Collectors ] Gaz, sivi yada katilardan kirleticileri ayirip
toplayan
kirlilik
denetleme aygiti.
KOLLOIDLER
[ Colloids ] Büyüklügü 10-1000 angstrom arasinda degisen, bir baska
madde
de asili, çok küçük parçaciklar.
KOMPOSTLAMA
[ Composting ] Kati atik ve çamur gibi organik maddeleri, anaerobik
çürütme
yoluyla bir tür gübreye dönüstürmekten ibaret biyolojik bir süreç.
KONTROL
BENDI [ Check dam ] Özellikle toprak erozyonunu denetlemek amaciyla
kullanilan,
suyun ve molozun kanaldaki akisini geciktirmeye yönelik küçük bent.
KONTUR
SERIDI MADENCILIGI [ Contour strip mining ] Kontur hatlari boyunca
yapilan
yüzey madenciligi.
KORIDOR
GELISIMI [ Corridor development ] Serit biçimindeki gelisim.
KORUMA
[ Conservation ] Dogal ve insanlarin olusturdugu çevre kaynaklarinin
(
madenler,
su, ormanlar, balik yataklari, vahsi yasam vb. ) tükenme ve israfa karsi ve
ayni
zamanda
güzelliginin bozulmamasi amaciyla korunmasi, yönetimi ve akilci kullanimi.
KORUMA
[ Preservation ] Özellikle geçmisten kalma yapilarin yararli
durumunun,
bakimla
mümkün oldugu kadar uzun süre korunmasi süreci.
KORUMA
SERIDI [ Shelter belt ] Topragi rüzgar erozyonundan korumak için
dikilen
agaçlar
ve çalilar.
KOZMIK
ISINLAR [ Cosmic rays ] Uzaydan gelen alfa, beta ve gamma isinlari.
Bu
isinlar
yeryüzünü etkileyen karmasik bir radyasyon ( isima ) sistemi olusturur.
KÖMÜR
KALITESI [ Coal rank ] Bir kömürün digerlerine göre kalite düzeyi.
KÖMÜR-SU
KARISIMI [ Coal-water mixture ] Boru hatlarinda, tankerlerde vb.
gerçekslesen,
kirlilige yol açmadan ayrilmasi zor olan karisim.
KÖPÜK
GIDERICILER [ Antifoamants, defoamants ] Köpürmeyi azaltmada
kullanilan
veya
köpük olusumunu denetlemek için deterjanlara eklenen kimyasal maddeler.
KRISTALLESTIRME
[ Crystallization ] Sivi atiklarin aritilmasinda atik maddeden
suyu
ayirmak için kullanilan yöntem.
KRITIK
ALANLAR [ Critical areas ] Bataklik ve su taskinlarina açik alanlar
gibi siki
gelisim
kontrolü gerektiren, çevresel yönden hassas yada tehlikeli alanlar. Bazen
tarihsel
ve
arkeolojik yönden özellik tasiyan yöreleri anlatmak için de kullanilir.
KRIYOSFER
[ Cryosphere ] Yeryüzündeki kar ve buz çökeltilerinin bütünü.
KULLANICI
DOSTU [ User friendly ] Nasil kullanilacagi konusunda açiklayici
bilgi
verilmeden
nispeten kolayca kullanilabilen makineler ve bilgisayar yazilimini ifade eden
niteleme.
KULLANILABILIR
BESIN [ Available nurient ] Büyüme için özümlenebilecek
durumdaki
besleyici eleman yada bilesik miktari.
KULLANMA
SUYU [ Potable water ] Asiri mineral yada tuz yogunlugu tasimaya n,
insan,
hayvan yada bakterilerle ilgili zararli madde birikimi içermeyen, insanlarin
tüketmesine
elverisli su.
KUM
FILITRESI [ Sand filter ] Atik suda askida bulunan maddeyi süzmeye
yarayan
kum
dolu yatak.
KURAKÇIL
BITKI [ Xerophyte ] Kurak kosullarda yasayabilen bitki.
KURSUN
[ Lead ] Biriken bir zehir olup küçük bir miktarlari bile ciddi
hastaliklara yada
ölümlere
yol açan, dogal çevrede bulunan inorganik bir eleman. Bilinen en eski su
kirleticilerinden
biridir ve kursun borulari su dagitim sebekesinde kullanilmalari sonucu
olusur.
Havada bulunan kursunun büyük bölümü benzine katki maddesi olarak konan
tetraetil
kursun ( TEL ] bilesiginden kaynaklanmaktadir.
KURSUN
ARSENAT [ Lead arsenate ] Bir böcek zehiri türü.
KURSUNSUZ
BENZIN [ Unleaded gasoline ] Organik kursun bilesikleri katilmamis
benzin.
KURUM
[ Soot ] Kismi yanmadan olusan ince karbon parçaciklari yada yüksek
karbon
içerigine
sahip parçaciklar.
KURUTMA
YATAGI [ Drying bed ] Birincil islemden sonra, suyun süzülüp
buharlastirilmasi
için lagim çamurunun yayildigi özel alan.
KÜKÜRTÜN
GIDERILMESI [ Desulfurization ] Fosil yakitlarin kükürt içeriginin
tasfiye
edilmesi yada azaltilmasi islemi.
KÜL
[ Ash ] Yanan maddelerin biraktigi kalinti.
KÜME
IMAR [ Cluster development ] Insaat alaninin aza indirmek amaciyla
kümeler
halinde
yapilan binalar.
KÜMEKENT
[ Conurbation ] Birlesmis kentsel topluluklar grubu yada agi.
LAER
[ Lowest achievable emission rate ] Gerçeklestirilebilir en düsük
emisyon orani.
LAGÜN
[ Lagoon ] Lagim çamurunun islenmesinde kullanilan oksitleme havuzu.
LAGIM
ÇUKURU [ Cesspool ] Konutlarin pis su depolama tanki.
LENITIK
[ Lenitic ] Kendi kendine temizlenen, hizla akan sular.
LENTIK
[ Lentic ] Göl, havuz, bataklik gibi kirlilige maruz durgun sular.
LHD
[ Litre/household/day ] Litre / hane / Gün.
LIDAR
(ISIK SAPTAMA VE UZAKLIK TAYINI ) [ Light detection and ranging ]
uzak
mesafeye yayilmis baca zerrelerini bulmaya yarayan hava kirliligiyle ilgili
teknik.
LIKEN
[ Lichen ] Kayalarda ve agaçlarda olusan, sülfür dioksit gibi
kirletici maddelerin
varligini
gösteren suyosunu ve mantar birlesimi.
LIMNOLOJI
[ Limnology ] Tatli sularin fiziksel, kimyasal ve biyolojik
durumlarini
inceleyen
bilim dali.
LINDAN
[ Lindane ] Klorlanmis hidrokarbonlar ailesinden dayanikli suda
çözünmeyen
bir
tarim ilaci.
LINYIT
(ESMER KÖMÜR) [ Lignite = brown coal ] Düsük kalorili bir kömür
cinsi.
LITOSFER
[ Lithosphere ] Genellikle yer yüzeyinden yaklasik seksin kilometre
derinlige
kadar uzanan yer kabugu katmani.
LIZIMETRE
[ Lysimeter ] Buharlasma sonucu su kaybi oranini ölçen alet.
LIZIZ
[ Lysis ] Hücrelerin tahribi (yikimi).
LNG
[ Liquefied natural gas ] Sivilastirilmis dogal gaz.
LPG
[ Liquified petroleum gas ] Sivilastirilmis petrol gaz.
LRT
[ Light rail transport; Long range transport ] Hafif rayli ulasim;
Uzun menzilli
tasimacilik.
LTC
[ Laboratory test chamber ] Laboratuar deneme odasi.
LV
[ Limit values ] Sinir degerleri
MAB
[ Man and the Biosphere Programme ] Insan ve biyosfer programi.
MAC
[ Maximum allowable concentration ] Izin verilebilir azami yogunluk.
MAD
[ ] izin verilebilir azami doz.
MADENCILIK
ATIKLARI [ Mining wastes ] Madencilik çalismalarinin
sonucunda,
bitki örtüsünü ve su kaynaklarini kirletici etkiye sahip materyal,
özellikle
kaya ve maden artiklari.
MAHALLE
[ Neighborhood ] Bir kentsel alandaki cografi veya yönetsel alt bölüm.
MAKROBESINLER
[ Macronutrients ] Organizmalarin nispeten büyük miktarlar
halinde
yararlandigi karbon, hidrojen, oksijen, azot fosfor, sülfür, potasyum ve
kalsiyum
gibi
mineral besinler.
MAKROKLIMATOLOJI
[ Macroclimatology ] En büyük (gezegensel) ölçekli rejimler
ve
fenomenlerle ilgilenen, klimatolojinin alt dali.
MAKROTÜKETICILER
[ Macroconsumers ] Parçaciklar halindeki organik
maddelerle
heterotrofik beslenme yoluyla enerjilerini saglayan organizmalar.
MAKUL
GÜNLÜK GIRIS [ ADI = acceptable daily intake ] Bir kaynagin
üstesinden
gelebilecegi günlük kirlilik miktari.
MALIYET
ETKINLIGI ANALIZI [ Cost-effectiveness analysis ] Belirlenmis bir
amaca
ulasmak için mevcut olasiliklarin maliyetlerinin karsilastirilmasi. Burada her
bir
olasiligin
dolayli ve dolaysiz tüm maliyetleri göz önüne alinarak toplam maliyeti en
düsük
olan seçilir.
MALIYET
FAYDA ANALIZI [ Cost-benefit analysis ] Alternatif programlari,
potansiyel
faydalari ve olasi maliyetleri açisindan degerlendirmeye yönelik bir analiz
yöntemi.
MAMUR
ÇEVRE [ Built environment ] Dogal çevre üzerinde insan eliyle
gerçeklestirilen
degisikliklerin, yapilar, parklar vb. dahil olmak üzere, bütünü.
MANYETIK
AYIRMA [ Magnetic separation ] Kati atiktaki metalleri, yeniden
kullanilabilir
hale getirmek için miknatis uygulama yoluyla ortamdan uzaklastirma.
MAP
[ Major air pollutants ] Baslica hava kirleticileri.
MARPOL
[ Marine Pollution Convention ] Deniz kirliligi sözlesmesi.
MARPOLMON
[ Marine Pollution Monitoring Programme ] deniz kirliligini izleme
programi.
MATC
[ Maximum allowable toxic concentration ] Izin verilebilir azami
zehir
yogunlugu.
MCE
[ Marginal cost-effectiveness ] Marjinal maliyet etkinligi.
MEDI
[ Marine environment Data Information System ] Deniz çevresi veri ve
bilgi
sistemi.
MEGALOPOLIS
[ Megalopolis ] Kümekent; birçok kentsel alanin daha büyük bir
bütün
halinde birlesmesi.
MEKANIK
TOPLAMA [ Mechanical collection ] Hava, su ve toprak kirliliginin,
daha
önceden
isleme tabi tutulmadan mekanik toplama yöntemiyle denetlenmesi ve önlenmesi.
MEPC
[ Marine Environment Protection Committee ] Deniz Çevresini Koruma
Komitesi.
MERKAPTANLAR
[ Mercaptans ] Petrol rafinerilerindeki bir süreçte olusan ve kostik
soda
ile ovularak (yikanarak) ayrilan, keskin kötü kokulu, sülfür içeren organik
bilesikler.
METALIK
HURDA [ Scrap ] Islenen metallerin kullanilmamis ve atilan
parçalari.
METAN
[ Methane ] Bataklik topraklarda, lagim sularinda ve ayrica kömür
madenlerinde
organik maddenin anaerobik kosullarda ayrismasindan olusan, genellikle
batakli
gazi olarak adlandirilan, dogal, renksiz gaz. Atmosferde yogunlugunun artmasi
"sera
etki"ne katkida bulunur.
METROPOLITEN
ALAN (ANAKENT ALANI) [ Metropolitan area ] Büyük sehir ve
ekonomik,
toplumsal ve siyasal- idari etkenler nedeniyle ona bagli civar yöreler.
METRUK
ARAZI [ Derelict land ] Terkedilmis, kullanilmayan arazi; bos kalan
arazi
(nadas
arazisi).
MEZOPOZ
[ Mezopause ] Mezosferin üst kismi.
MEZOSFER
[ Mesosphere ] Meteoritlerin (göktaslarinin) yanip yok oldugu
sanilan,
stratosferlerle
termosfer arasindaki bölge.
MIKROBESINLER
[ Micronutrients ] Organizmalarin çok küçük miktarlarda
yararlandigi
mineral besinler.
MIKROIKLIM
[ Microclimate ] Küzük bir alandaki yöresel iklim kosullari.
MIKROORGANIZMALAR
[ Microorganisms ] Biyolojik isleme tabi tutma
süreçlerinde
aktif etki maddesi islevi gören ya da indirgeme faaliyetine katkida bulunan,
sivi
atiklarda bulunan mikroskopik bitkiler ya da hayvanlar.
MIKROPLAR
[ Microbes ] Çok küçük bitkiler ve hayvanlar; hastaliga yol açan
bazilari
lagim
suyunda bulunur.
MIKROPSUZLASTIRMA
( DEZENFEKSIYON) [ Disinfection ] Hastalik yapici
organizmalarin
sözgelimi klorlama yoluyla yok edilmesi.
MONOKÜLTÜR
[ Monoculture ] tek bir ürün yetistirilmesi.
MP
[ Melting point ] Ergime noktasi.
MPN
[ Most probable number ] Bk. En olasi sayi.
MUCUR
[Slag ] Cüruf, ergimis metalin yüzeyindeki pislik.
MUTAGENLER
[ Mutagens ] Genleri degistirme yetenegine sahip etki maddeleri.
MUTASYON
[ Mutation ] Bir genin ya da kromozomun yapisindaki aktarilabilir
degisim.
MW
[ Megawatt ] Megawatt; bir milyon watt büyüklügünde, isi veya
elektrik üreten
tesislerin
kapasitelerini belirtmekte kullanilan enerji birimi.
NADIR
[ Rare ] Sayilar daha da azalacak olursa varliklari tehlike altina
girecek türleri
ifade
etmek için kullanilir.
NAP
[ Noise abatement procedure ] Gürültü azaltimi yöntemi.
NDSI
[Noise depreciation sensitivity index ] Gürültü kaybi duyarliligi
indeksi.
NEKTON
ORGANIZMALAR [ Nekton organisms ] Deniz ekosisteminin aktif olarak
yüzen
mürekkepbaligi, balik ve balina gibi hayvanlari.
NET
YENIDEN ÜREME HIZI [ Net reproduction rate ] Mevcut dogurganlik ve
ölüm
hizlari
sürecek olursa, ortalama bir kadin yasami süresince dogabilecek kiz çocuklarin
ortalama
sayisi.
NIHAI
ÖRTÜ [ Final cover ] Hijyenik kurallara uygun olarak düzenlenmis bir
kati atik
dökme
alaninda atigin üstüne serpilen en üst toprak örtü.
NIKEL
[ Nickel ] Normal olarak insana zarar vermeyen, fakat sicak karbon
monoksitle
tepkime
iliskisi içine girince öldürücü bir zehir olusturan eser element. Öldürücü
zehir
etkisi
otomobillerde yanma sirasinda gerçeklesir.
NITRAT
GIDERME [ Denitrification ] Nitrattaki azotu indirgemek yoluyla
ortamdan
uzaklastirmak.
NITRATLAMA
[ Nitrification ] amonyum iyonunun nitrosomonas ve nitrobakter
türünden
mikroorganizmalar tarafindan nitrit ve nitrat iyonlarina yükseltgenme islemi.
NOKTA
KAYNAK [ Point source ] Su kirliliginin bir su yoluna ulasabilecegi
bagimsiz
ve
farkli tasiyici; egzos bacasi gibi, bagimsiz nitelik tasiyan sabit hava
kirliligi.
NÖTR
ATMOSFER [ Neutral atmosphere ] Sapma oraninin beher 1.000 feetlik
yüksekli
için 5.4 F dereceden daha az oldugu troposferin en alt katmanindaki havanin
durumu.
NTP
[ Normal conditions of temperature and pressure ] Normal isi ve
basinç kosullari.
NUPLEKS
[ Nuplex ] Sakinlerinin sagligi ve yasamasi için gerekli her seyi
içeren,
nükleer
enerji ile çalistirilmasi düsünülen konut ve isyerlerinden olusan yapay
mekanlar.
NÜFUS
DAGILIMI [ Population distribution ] Topluma yönelik hizmet ve
etkinliklerin
yer
seçimini ve toprak kullanim biçimlerini etkileyen, nüfusun mekansal daglimi.
NÜFUS
DINAMIGI [ Population dynamics ] Dogum, ölüm ve göç olaylari
sonucunda
nüfus
içinde gerçeklesen sayisal ve yapisal degisim süreci.
NÜFUS
INDEKSI [ Population index ] Dolayli araçlarla gerçeklestirilen, bir
nüfusun
büyüklügü ya da diger özellikleriyle ilgili tahmin.
NÜFUS
ÖZELLIKLERI [ Population characteristics ] Yas daglimi, mekân
dagilimi,
gelir
modelleri, hane halki olusumu ve büyüklügü konusunda bilgi gibi, planlama
açisindan
gerekli bir toplulugun nüfus yapisiyla ilgili olgular.
NÜFUS
PROJEKSIYONU [ Popilation projection ] Geçmis egimlerin sürecegi
varsayimina
dayanan, gelecekteki nüfusla ilgili öngörü.
NÜFUS
SAYIMI [ Census ] Bir ülkedeki insanlarin resmi olarak belirli
araliklarla
sayimi.
NÜKLEER
ENERJI [ Nuclear energy ] Özellikle elektrik üretimi için nükleer
fizyon ya
da füzyon
ile olusturulan enerji. Nükleer enerji tesisleri, atik tasfiyesi ve kaza
tehlikesi
açisindan
kaygi kaynagidir.
NWT
[ Non-waste technology ] Atiksiz teknoloji.
OCS
[ Outer continental shelf ] Dis kita sahanligi.
OKSIJEN
ÇUKURU [ Oxygen sag ] Biyolojik solunum nedeniyle, çogunlukla
geceleri,
sudaki
çözünmüs oksijen yogunlugundaki düsüs; açik bosaltim nedeni ile bir akarsuda
ani
çözünmüs oksijen düsüsü.
OKSIJEN
TÜKENMESI [ Oxygen depletion ] Kimyasal ya da biyolojik kullanimla
oksijenin
giderilmesi ya da tüketilmesi.
OKSITLEME
HAVUZLARI [ Oxidation ponds ] atik su aritiminda birincil asamada
atigin
stabilizasyonu için kullanilan, atik suyun oksijenlendigi ve aritildigi
nispeten sig
lagünler
ya da havuzlar.
OKSITLEME
ISLEMLERI [ Oxidation processes ] Atik suda organizmalarin biyolojik
büyümesini
hizlandiran, böylece organik içerigini azaltan aerobik lagim suyu isleme
süreçleri.
OKSITLEYICI
[ Oxidant ] Yeni bir madde olusturmak üzere havada kimyasal olarak
tepkiyen,
oksijen içeren madde; fotokimyasal dumanin (sisin) birincil kaynagi.
OKTANOL-SU
AYRILIM KATSAYISI [ Octanol-water pattition coefficient ]
Kimyasal
maddelerin organik ve inorganik fazlarda çözünme oranlarini ifade eden
katsayi.
OLGUN
KENT [ Mature city ] Nüfusu ve ekonomik faaliyeti azami düzeye
ulasmis,
büyümekten
çok durumunu koruma ve planli küçülme ihtiyaci içinde olan kent.
OLIGOTROFIK
GÖLLER [ Oligotrophic lakes ] Ayirt edici özellikleri düsük besin
düzeyi,
derin sulardaki büyük miktarlarda çözünmüs oksijen, duru soguk su ve sinirli
bitki
yasami olan göller.
OM
[ Oxidazable matter ] Oksitlenebilir madde.
ONKOJENIK
[ Oncogenic ] Kanser yapici, karsinojenik.
OPTIMUM
NÜFUS [ Optimum population ] Nüfus içindeki kisi basina mümkün olan
en
yüksek
gelire olanak veren ideal nüfus yogunlugu.
ORGANOFOSFATLAR
[ Organophosphates ] Böcet denetiminde kullanilan, fosfor
içeren,
malathion ve paration gibi kisa ömürlü (etki süresi sinirli) tarim ilaçlari .
ORMAN
YETISTIRME [ Afforestation ] Orman yetistirme ya da mevcutlarin
gelistirilmesi.
ORMANCILIK
[ Forestry ] Kaynaklarinin en verimli kullanimini saglamak amaciyla
ormanlarin
ve orman arazisinin yönetimi.
ORMANSIZLASTIRMA
[ Deforestation ] Agaçlarin ve çaliliklarin ekilebilinir toprak
kazanmak
ya da kereste elde etmek amaciyla yok edilmesi.
ORTALAMA
YASAM UMUDU [ Life expectancy ] Bir organizmanin umulan yasam
süresi.
ORTAM
[ Ambient ] Çevreleyen atmosfer, belli bir yerin çevresi.
ORTAM
GÜRÜLTÜSÜ [ Ambient noise ] Belli bir çevrede fondaki gürültü.
ORTAM
HAVASI [ Ambient air ] Çevreleyen atmosferin isgal ettigi siniri
belli olmayan
bölge;
soludugumuz hava.
OSINOGRAFI
[ Oceanography ] Okyanuslarin ve denizlerin bütün yönleriyle
bilimsel
yönden
incelenmesi ve arastirilmasi.
OTOBUR;
OTÇIL [ Herbivore ] Bitki tüketerek enerji saglayan heterotrof
organizma.
OTOJENIK
ARDISIKLIK [ Autogenic succession ] Bir asamasinin yerini bir baska
asama
alirken ayni zamanda yasanilan ortami da baskalastiran ardisik dizi.
OTOMOTIV
EMISYONLAR [ Automotive emissions ] Tasitlardan kaynaklanan
kirlilik;
Yakit
deposu veya karbüratörlerden olusan buharlasma, krank karteri kaçagi ve egzos
borusu
emisyonlari.
OTOTROFLAR
(KENDIBESLERLER) [ Autotrophs ] Seker, nisasta, protein, yag ve
vitamin
gibi moleküler yapi olusturmak için günes enerjisini tutarak ve kimyasal enerjiye
dönüstürerek
kendi besinini üreten, kendi kendine beslenen canlilar; fotosentetik bitkiler.
OZON
[ Ozone ] Oksijenden geçen elektrik bosaltimi ve radyasyonla olusan,
oksijenin
tepkimeci,
zehirli biçimi. Solunan atmosferde tahris edici olabilir, stratosfer de ise mor
ötesi
isinlari süzdügü için gereklidir.
OZON
TABAKASI [ Ozone layer ] Zararli morötesi radyasyonu süzen, ozon
içeren üst
atmosfer
katmani. CFC türünden kimyasal maddelerin atmosfere birakilmasi sonucunda
ozon
tabakasinin zayifladigi, bunun ise cilt kanserinde artisa yol açacagi
hesaplanmaktadir.
OZONOSFER
[ Ozonosphere ] Yeryüzünün 20-50 kilometre üzerindeki ozon içeren
atmosfer
katmani (stratosferin bir bölümü).
ÖGÜTME
[ Milling ] Kati atiklari küçük parçaciklara indirgeme islemi.
ÖLÇÜTLER
[ Criteria ] Karalarin yada yargilarin dayandigi standartlar yada
kurallar.
ÖLDÜRÜCÜ
DOZ 50 [ LD 50 = Lethal dose 50 ] Bir maddenin enenecegi canli
grubunun
yüzde 50'sini öldürecek tek dozluk miktari.
ÖLÜM
HIZI [ Death rate ] Yil ortasindaki beher 1000 bireylik nüfus
itibariyla belli bir
yilda
gerçeklesen ölümlerin sayisi.
ÖN
ISLEM [ Pretreatment ] Aritmanin daha etkili olmasi içim, belli
maddelerin birincil
islem
öncesinde atik sudan ayrilmasi süreci.
ÖRGÜ
[ Bradiding ] Birbirine bagli çok sayida kanali bulunan nehir
korkulugu modeli.
ÖRNEKLEME
[ Sampling ] Kirli hava, su, vb. 'en alinan örneklerin incelenmesi;
örneklerin
toplanmasini ifade eder.
ÖRSELENME
[ Degradation ] Büyük organik moleküllerin daha küçük moleküllere
ayrismasina
ve dengeli materyal olusumuna yol açan süre.
ÖRTÜ
MALZEMESI [ Cover material ] Kati atiklarin dökülüp birakildigi
çukurlarda,
çukurlarin
üzerini örtmekte kullanilan toprak.
ÖTROFIKASYON
[ Eutrophication ] Atiklarla gelen asiri besin maddelerinin
vejetasyonu
uyarmasiyla göllerin çözünmüs oksijen yoklugu sonucunda ölmesine kadar
gidebilen
yaslanma süreci.
ÖZARITIM
( KENDI KENDINE TEMIZLEME ) [ Self purification ] Bir su
olusumunun
organik atiklarla kirlendikten sonra yeniden arinma konusundaki dogal
yönelimi.
ÖZÜMLEME
KAPASITESI [ assimilative capacity ] Tüketilen besinleri vücut
maddelerine
dönüstürme yetenegi; belli maddeleri özümleme yetenegi.
PAKET
ARITMA TESISI [ Package treatment plant ] Prefabrik, tasinabilir,
lagim suyu
isleme
tesisi.
PARATION
[ Parathion ] Son derece zehirli organofosfat tarim ilaci.
PARÇACIK
MADDE [ Particulate matter ] Gaz yada havada asili durabilen yada
görünmeyen,
kati yada sivi, toz, kum, kül ve sis gibi parçaciklar.
PAS
TEMIZLEME [ Scaling ] Oksitleyiciler yada diger asindirici maddelere
maruz
kalmis
bir yüzeyde asinmanin durdurulmasi amaciyla tabakalar halindeki pasin sökülmesi
islemi.
PCBs
[ Polychlorinated bipheyls ] Poliklorlu bifeniller.
PCC
[ Pollution control costs ] Kirlilik denetim faaliyetleri.
PDR
[ Precision depth recorder ] Hassas derinlik kayit aygiti.
PEP
[ Program evaluation procedures ] Program degerlendirme islemleri.
PEROKSIASETIL
NITRAT [ Peroxyacetyl nitrate ] ikincil nitelikte bir kirletici
sayilan
ve
gözde tahrise yol açan fotokimyasal duman bileseni.
PESTISITLER
[ Pesticides ] Zararli bitki ve hayvanlari yok etmekte kullanilan,
insan
ürünü
kimyasal maddeler. Böcek öldürücü, yaprak dökücü ve kemirgen öldürücü türden
bazi
tarim ilaçlari insan faaliyetleri yada genel saglik açisindan tehdit
olusturabilir.
PETROL
DÖKÜNTÜSÜ [ Oil Spill ] Tankerlerle ham petrol tasinimi sirasinda ya
da
deniz
dibi sondaj platformlarinda olusabilecek kazalarda denize dökülen büyük
miktarlarda
ham petrolün meydana getirdigi tabaka veya alan. ( Bk. Petrol kirliligi )
PETROL
KIRLILIGI [ Oil pollution ] Petrolün tasinmasi yada çikarilmasi
sirasinda
büyük
ölçüde dökülme yada sizma sonucunda kiyi sularinin ve bölgelerinin petrolle
kirlenmesi.
Bu tür kirlenme kus ölümlerine, deniz kabuklularinin kirlenmesine ve kiyi
bölgelerinin
bozulmasina yol açar.
PETROL
SIZINTISI [ Oil slick ] Gemilerin limanlardaki faaliyetlerinin yol
açtigi, su
yüzeyindeki
nispeten küçük miktarlardaki petrol.
PEYZAJ
DÜZENLEMESI [ Landscaping ] Bitki örtüsünü, diger dogal yada insan
yapimi
ögeleri düzenleyerek dogal peyzaji insanlarin kullanmasi amaciyla baskalastirma
sanati
ve isi.
PIHTILASTIRMA
[ Coagulation ] ( Topaklanma, yumusaklastirma ) Fiziko-kimyasal
bir
ön aritma süreci. Burada atik suyu demir (III) klorür, alüminyum sülfat çözeltileri
eklenerek
çözünmüs veya kolloidal maddelerin yüzen ve çökelebilen katilara dönüsmesi
saglanir.
PIG
[ Pig ] Radyoaktif materyalin gemilerle tasinmasinda ya da
depolanmasinda
kullanilan
ve genellikle kursundan yapilma metal kap.
PILE
[ Pile ] Bir tür nükleer reaktör.
PIREKTIN
[ Pyrethin ] Genellikle tarimda kullanilan aerosol böcek öldürücü
madde.
PIROLIZ
[ Pyrolysis ] Oksijenin bulunmadigi kosullarda atigin sicaklik
etkisiyle
yanmasi.
PLANKTON
[ Plankton ] Deniz, irmak, gölet ve göl sularinda yasayan ve
akintilarla
tasinana
çok küçük boyutlarda hayvanlar ve bitkiler.
PLUTONYUM
[ Plutonium ] Nükleer enerji üretimi sirasinda olusan ve uzun bir
yarilanma
müddetine sahip zehirli atiklarin ortaya çikmasina yol açan eleman.
POLIKLORLU
BIFENILLER [ PCBs= Polychlorinated bipheyls ] Elektrik
transformatörlerinde,
yalitkan akiskanlardan plastige kadar çesitli ürünlerin yapiminda
kullanilan
son derece dayanikli zehirli endüstriyel kimyasallar sinifi; özellikle su
olusumlarinda
bulunur.
POLIVINIL
KLORID [ PVC = Polyvinyl chloride ] Yaninca hidroklorik asit yayan
ve
mobilya
ve giysi gibi ev esyasinda bulunan ve yaygin olarak kullanilan plastik yada
reçine.
POM
[ Particulate organic matter ] Parçacik halinde organik madde.
POMPALAMA
ISTASYONU [ Pumping station ] Içme suyu temin yada kanalizasyon
sisteminde
suyun yada lagim suyunun daha yüksek bir kota transferi için gerekli enerjiyi
saglayan
istasyon.
POSA
[ Tailings ] Tarim ürünlerinin yada maden cevherinin islenmesi
sirasinda ayrilan
atik
yada ham madde kalintisi.
PPM
[ Part(s) Per million ] Milyonda bir.
PPP
[ Polluter pays principle ] Kirleten öder ilkesi.
PSD
[ Particle size distribution ] Parçacik büyüklük dagilimi.
PUSLU
ÇEVRE [ Mesic environment ] Ince bir sis tabakasinin hiç
kaybolmadigi nemli
çevre.
PÜSKÜRTÜCÜ
[ Propelllant ] Basinç altindaki siviyi püskürtmek için kullanilan
araci
kimyasal.
Genellikle kloroflorokarbonlardan olisan bu gazlar aerosl püskürtme
kutularinda
püskürtücü olacakta yaygin biçimde kullanilir.
PVS
[ Polyvinyl choloride ] Polivinil klorür.
RA
[ Risk assesment ] Risk degerlendirmesi.
RAD
[ Roentgen absorbed dose ] Sogurulmus radyasyon dozu birimi.
RADON
[ Radon ] Topragin ya da kayalarin havaya saldigi dogal radyoaktif
gaz; bu gaz
yetersiz
havalandirilmis binalarda birikebilir ve sagligi tehlikeye sokar.
RADYASYON
[ Radiation ] Elektromanyetik dalgalar ya da parçaciklar biçimindeki
enerji
emisyonu (yayimi) ya da aktarimi.
RADYASYON
TEHLIKESI [ Radiation hazard ] Radyoaktif maddelerin yaydiklari
parçaciklarin
ve isinlarin yol açtigi tehlike; büyük dozlar hizli ölüme neden olur, buna
karsilik
düsük düzeyde radyasyona maruz kalinmasi, kanser riskinde artisa yol açar.
RADYOAKTIF
ATIK [ Radioactive waste ] Nükleer reaktör islemlerinden ya da tipta
arastirma,
askeri ve sinai etkinlikler gibi kaynaklardan üretilen atik.
RADYOAKTIF
SERPINTI [ Radioactive fallout ] Radyoaktif parçaciklarin yer yüzeyine
inmesi;
ya da radyoaktif parçaciklarin kendisi.
RADYOJENIK
[ Radiogenic ] Radyoaktif ayrismadan olusan madde.
RADYONÜKLID
[ Radionuclide ] Radyoaktif çekirdek.
RAHATSIZ
EDICI KOKU [ Odor nuisance ] Genellikle aminlerin, merkaptanlarin ya
da
sülfür bilesiklerinin varligindan kaynaklanan, dogal nedenlerin ya da
endüstriyel
islemlerin
yol açtigi, arzu edilmeyen kokular.
RBA
[ Risk-benefit analysis ] Risk-yarar analizi.
RDF
[ Refuse derived fuels ] Çöpten çikarilan yakitlar.
REM
[ Rem ] insan dokusuna bir rad veren iyonlastirici radyasyon dozu
birimi.
REZERVUAR
[ Reservoir ] Yapay olarak doldurulmus su olusumu; ayni zamanda her
hangi
bir seyin fazladan bulunan miktari.
RISK
FONKSIYONU (DENKLEMI) [ Risk function ] Bir hedefe yönelik zarar
riskiyle,
o hedefin maruz kaldigi hava kirleticilerinin yogunlugu arasindaki iliski.
RÖNTGEN
[ Roentgen ] Radyasyona maruz kalma birimi.
RÜZGAR
DIZILERI [ Windrows ] Rüzgarin dogal etkisiyle havalanma saglamak
için,
alanlar
üzerine siralar halinde yayilmis kati atik kümeleri.
RÜZGAR
ENERJISI [ Wind power ] Yel degirmenlerinde ve rüzgar
jeneratörlerinde
oldugu
gibi, rüzgar gücü kullanilarak enerji üretimi.
RÜZGAR
PROFILI [ Wind profile ] Rüzgar hizindaki degisimlerin, yüksekligin
ve
mesafenin
bir fonksiyonu olarak, grafik halinde gösterilmesi.
RÜZGAR
TÜNELI [ Wind tunnel ] Havanin düzgün bir hizla geçebilecegi kanal;
hava
akimi
modellerinin arastirilmasinda kullanilir.
RÜZGARÖLÇER
[ Anemometre ] Rüzgar hizini ölçmeye yarayan aygit.
SABIT
GAZ [ Intert gas ] Özellikle petrol tankerlerinde bos yerleri doldurmak
için
kullanilan,
olagan kosullarda baska maddelerle tepkime iliskisi içine girmeyen buhar
SABIT
KAYNAK [ Stationary source ] Sabit konumdaki hava kirliligi kaynagi.
Örnek:
Enerji
santralleri ya da atik yakma tesisleri.
SABIT
YÜKSEKLIK NOKTASI [ Bench mark ] Özellikle harita yapiminda
kullanilan,
bir
yükseklik ya da uzaklik için referans noktasi islevi gören, sabit yükseklikteki
bir yer
üzerindeki
isaret.
SAÇILMA
[ Scattering ] Bir parçacikla veya parçacik sistemiyle çarpismanin
yol açtigi,
gelen
parçacigin veya gelen radyasyonun dogrultusunda veya enerjisinde degisme
süreci.
SAGLIK
[ Health ] Dünya Saglik Örgütü'nün tanimiyla, "sadece hastalik
ya da sakatligin
yoklugu
degil; fiziksel, zihinsel ve toplumsal yönden tam bir iyilik hali"dir.
SAGLIGA
DOKUNAN [ Deleterious ] Zararli.
SAGLIK
MÜHENDISLIGI [ Sanitary engineering ] Su saglanmasi, kanalizasyon ve
kati
atik sistemleri, saglik koruma ve gidalarin islenmesi, kemirgen ve böcek
denetimi ve
radyasyon
denetimi gibi konulari içeren bir mühendislik dali.
SALMONELLA
[ Salmonella ] Gida zehirlenmesine yol açan ve tifo tasiyabilen,
hastalik
yapici bakteriler.
SAM
[ Sound absorption material ] Sesi sogurucu madde.
SANAYI
ALANI [ Industrial are ] Sanayileri barindirmak amaciyla ve sanayi parki
kullanimina
yönelik olarak planlanmis, bir kentin içindeki ya da yöresindeki alan.
SAPMA
[ Variance ] Belli bir yasanin, kuralin ya da düzenlemenin
uygulanmasindaki
istisna.
SAPMA
ORANI [ Lapse rate ] Yüksekligin artmasiyla isida meydana gelen
düsme
orani.
SAPROFITLER
[ Saprophystes ] Organik maddeleri ayristirarak yasayan bitkiler.
SAPROPEL
[ Sapropel ] Oksijensiz kosullarda derin suda olusan çökelti
katmani.
SAPTAMA
SINIRI [ Detection limit ] Bir maddenin saptanabilir hale geldigi
sinir.
SAPTIRMA
BENDI [ Diversion dam ] Suyun bütününün ya da bir bölümünün akisini
saptirmak
için bir akarsu üzerine insa edilen set.
SARI
KEK [ Yellowcake ] Uranyum oksit.
SARNIÇ
[ Cistem ] Yeraltinda ya da kapali (örtülü) durumda bulunan, insan
yapisi su
depolama
tesisi.
SAVAK
[ Weir ] aritma tesislerinin çikisinda suya sabit bir debi saglamak
üzere konulan
dikey
engel.
SCOPE
[ Scientific Committee on Problems of the Environment ] Çevre
sorunlari
bilimsel
komitesi.
SD
[ Standard deviation ] Standart sapma.
SEL
SUYU KANALI [ Storm sewer ] Kar ve yagmur sonucu olusan yüzeysel sel
suyu
akisini
toplamak üzere insa edilmis kanal.
SENTETIK
YAKITLAR [ Synthetic fuels ] Dogal olarak tabiatta bulunmayan,
özellikle
kömür,
petrol sisti ve katran kumu gibi fosil yakitlardan birtakim islemler sonucu
üretilen
yakitlar.
SENTEZ
GAZI [ SYNGAS = Synthesis gas ] Kor halindeki kok ya da benzer
artiklar
üzerinden
buhar geçirmek suretiyle elde edilen karbonmonoksit-hidrojen karisimi gaz.
Uygun
katalizörlerle çesitli kimyasal maddelerin üretiminde kullanilir.
SEPTIK
ALAN [ Septic field ] Septik tank (fosoptik) sisteminde, sivi atigin
bir tasfiye
sistemine
bosaltildigi ikincil evre.
SEPTIK
TANK (FOSOPTIK) [ Septic tank ] Kanalizasyon sistemlerine bagli
olmayan
konutlardan
gelen lagim suyunu isleme tabi tutan, yeraltindaki geçirimsiz tank.
SERA
ETKISI [ Greenhouse effect ] basta karbon dioksit olmak üzere bazi
atmosferik
gazlar
sera caminin etkisini andirir bir etkiye sahiptir; isigi geçirir ama isiyi
içerde tutar
ve
isi artisina yol açar. Atmosfer ile yer arasindaki isi dengesi, sanayilesmedeki
ve fosil
yakitlarin
yanmasindaki artistan kaynaklanan atmosferik karbon dioksit artislarindan
etkilenir;
bu ise atmosferdeki ortalama isiyi yükseltir. Bu gelismenin, buzullarin erimesi
ve
okyanusun yükselmesi gibi genis kapsamli sonuçlar doguran iklim degismelerine
yol
açmasindan
korkulmaktadir.
SERPINTI
[ Fallout ] Nükleer patlamadan sonra atmosferde kalan ve yagmur ya
da
diger
meteorolojik olaylarla yeryüzüne inen radyoaktif toz.
SERTLIK
[ Hardness ] Bir suyun içerdigi kalsiyum ve magnezyum iyonlarinin
toplam
miktari.
SES
BASINÇ DÜZEYI [ Sound pressure level ] Desibel (dB) olarak ölçülen
ses
yogunlugu.
SFD
[ Single family dwelling ] Tek aileli konut.
SICAK
SU KIRLILIGI [ Thermal pollution ] Çesitli nedenlerle isinmis suyun
su
kaynaklarina
akitilmasiyla, ortamin isinin, içindeki canlilar için zararli sonuçlar
yaratacak
düzeye
gelmesi,. Sicak su kirliliginin olumsuz etkilerinden birisi, mavi-yesil
suyosunlarinin
çogalmasina yardim ederek su ortamindaki ötrofikasyonu
hizlandirmasidir.
SIHHI
ATIK SU SISTEMI [ Sanitary sewer ] Atik suyu konutlardan veya
isyerlerinden
alip
tasiyan atik su sistemi; kanalizasyon.
SIHHI
ATIK GÖMME ÇUKURU [ Sanitary landfill ] kati atiklarin her gün,
sikistirilmis
ve toprakla örtülmüs katmanlar halinde gömüldügü çukurlar. Doldurulan
alanlar
yesillendirilip park haline getirilebilir.
SIKISTIRMA
[ Compaction ] Atik maddenin fiziksel olarak küçültülmesi.
SINIR
ÖTESI KIRLILIK [ Transboundary pollution, transfrontier polltion ]
Bir
ülkedeki
emisyonlarin genellikle hava ya da su ile tasinarak bir diger ülkeyi
etkilemesi.
SIYIRMA
[ Skimming ] Suyun yüzeyinden petrolün ya da pislik katmaninin
mekanik
yöntemle
alinmasi.
SIZDIRMA
[ Leaching ] Yagmur suyunun etkisiyle kirletici sizintinin bir
toprak ya da
atik
materyal katmanindan ayrilmasi süreci.
SIZDIRMA
ALANI [ Leaching field ] Atik sivinin foseptikten civardaki topraga
geçmesine
ve sizarak filtre edilmesine olanak saglayan, kapali hendekler içindeki açik
boru
sistemi.
SIZINTI
[ Seepage ] yüzey suyunun topraktan geçerek asagilara yönelmesi
hareketi.
SIKLON
KOLLEKTÖRÜ [ Cyclone separator ] Merkezkaç kuvvetiyle ve mekanik
olarak
çalisan, büyük parçaciklari ortamdan uzaklastirarak hava kirliligini
denetlemeye
yarayan
aygit.
SILT
[ Silt ] Inorganik karakterli çökelti.
SINERJISTIK
ETKI [ Synergistic effect ] Kimyasal maddelerin ve süreçlerin
öngörülemeyen
kombinasyonlar olusturarak beraber tepkimeye girme ve bunun
sonucunda
da tek baslarina sahip olduklarindan belirgin bir biçimde daha güçlü ya da
bütünüyle
farkli bir etki gösterme egilimleri.
SIS
[ Fog ] Atmosferde asili durumdaki görülebilir nem,Görüsün 1000
metrenin altina
düstügü
atmosfer olayi.
SISLENDIRME
[ Fogging ] Sivi durumdaki bir kimyasal maddeyi hizla isitarak
dumana
benzeyen
çok küçük zerreler olusturmasini saglama yoluyla yapilan zararlilara karsi
ilaçlama.
Sivrisinek ve karasineklerle mücadelede kullanilir.
SIYAH
DUMAN [ Black smoke ] kömürün yanmasindan ya da herhangi bir baska
fosil
yakitin
yanmasindan olusan duman.
SIYAH
GELGIT [ Black tide ] Petrol döküntüleriyle kirlenmis deniz.
SIYAH
KAR [ Black snow ] atmosferin parçaciklarla yogun biçimde yüklenmis
bir
bölümünden
inen kar.
SIYAH
YAG [ Black oil ] Siyah hidrokarbon; renksiz yaglarin tersine, daha
koyu renkli
yaglar.
SIYAH
YAGMUR [ Black rain ] Petrol döküntüsü, petrol kuyusu veya orman
yangini
gibi
nedenlerle atmosfere dagilan kurumun yagisla yeryüzüne inmesi.
SIYANÜR
[ Cyanides ] Hidrosiyanik asitin son derece zararli tuzlari. Siyanür
içeren
endüstriyel
atik su, su kirliligine önemli katkida bulunur.
SNG
[ Subtitute natural gas ] yardimci dogal gaz.
SOGURUCULAR
[ Absorbers ] Kirli bir gaz emisyonunda gaz karsimi içindeki
bilesenleri
sivi ortama aktarmakta kullanilan hava kirliligi denetleme cihazlari.
SOGUTMA
HAVUZU [ Cooling pond ] Nükleer reaktörden yayilan yakit
elemanlarinin
depolandigi
ve kisa ömürlü fizyon ürünlerinin parçalanmasina olanak veren büyük su
tanki.
SOGUTMA
KULESI [ Cooling tower ] Termik santrallerde veya endüstride
kullanilan
sogutma
suyunun islem sonrasi isisini almak için kullanilan yapi. Burada sogutma
isleminden
sonra isinan sogutma suyu kulenin tepesindeki difüzörlerden asagiya
püskürtülerek
isinin kulesin altindan üflenen havaya geçmesi saglanir.
SONIK
PATLAMA [ Sonic boom ] Süpersonik patlama diye de adlandirilir. Ses
hizini
asan
bir hizda giden uçagin olusturdugu patlamali gürültü. Bu olay gürültü
kirliligine yol
açar.
STABILIZASYON
[ Stabilization ] Atiklardaki aktif organik maddenin nötr materyale
dönüsmesi.
STANDARTLAR
[ Standards ] Kirleticilere maruz kalma konumunda asilmamasi
gereken
düzeyleri gösteren kurallar.
STP
[ Standard conditions of temperature and pressure ] Standart isi ve
basinç kosullari.
STRATOPOZ
[ Stratopause ] Stratosferin üst siniri.
STRATOSFER
[ Stratosphere ] Troposfer üzerinde uzanan ve çok düsük nemlilik
kosullarina
sahip üst atmosfer katmani. Atmosferin 15-50 km. yükseklik arasindaki
tabakasi.
SU
ARITMA [ Water treatment ] Çökeltme, pihtilastirma, filtrasyon,
dezenfeksiyon,
yumusatma
ve havalandirma gibi, sudaki zararli maddeleri giderici ve suyu kullanilir
veya
içilir hale getirici islemler.
SU
AYIRIM HATTI [ Watershed ] Denaj havzalarini ayiran yükseltilmis
sinir hatti.
SU
BASI [ Headwater ] Bir akarsuyun ya da irmagin genellikle
yükseklerde bulunan
kaynagi
ve yukari kesimleri.
SU
ESOSISTEMI [ Aquatic ecosystem ] Kara (tatli su) ve deniz (okyanus)
ile ilgili su
ekosistemleri.
SU
HAKLARI [Water rights ] Balikçilik ve gemicilik haklari, suyun
kaynak disi
kullanimi
haklari vb. dahil, su kullanimiyla ilglii olarak düzenlenmis haklar.
SU
KALITESI STANDARTLARI [ Water quality standars ] Konutlarin
kullanmasi,
sulama,
balik üretimi, endüstriyel kullanim ya da enerji üretimi gibi belirli amaçlarla
kullanilacak
su ile ilgili olarak uyulmasi gereken kurallar ve sinirlar.
SU
KAYBI [ Evapotranspiration ] Terleme yoluyla bitkilerden ve çesitli
sekillerde yerin
yüzeyinden
buharlasan toplam su miktari.
SU
KAYNAKLARI YÖNETIMI [ Water resources management ] Su kaynaklarinin
saglanmasi,
kullanilmasi, korunmasi ve dagitim gibi etkinlikleri içeren yönetim.
SU
KIRLILIGI [ Water pollution ] Suyun yararli kullanimini etkileyecek
miktarlarda
kimyasal,
fiziksel ya da biyolojik maddelerin katilmasiyla kalitesinin bozulmasi. Su
kirlenmesinin
en yaygin kaynaklari; yetersiz evsel atik su aritma tesisleri, endüstriyel
atiklarin
bosaltilmasi, yüzeysel akis, madencilik faaliyetleri ve sulamadir.
SU
KORUMA [ Water conservation ] Konutlarin, sanayinin ve tarimin
tükettigi su
miktarinin
azaltilmasina yönelik programlar ve yöntemler. Uygulama örnekleri genellikle
yüzeysel
akisin yeniden kullanilmasi, rezervuarlardaki buharlasmanin azaltilmasi ve
yeniden
islenmis suyun endüstriyel amaçlarla kullanilmasi gibi alanlarda görülür. Çifte
boru
tesisati sisteminin, gelecek yillarda suyun yeniden islenme yüzdesinin artmasi
sonucunu
dogurmasi beklenmektedir.
SUDA
ÜRÜN YETISTIRILMESI [ Aquaculture ] Tatli veya tuzlu suda yasayan
organizmalarin
üretimlerinin yapay olarak hizlandirilmasi yöntemi.
SU
SAGLAMA SISTEMI [ Water supply system ] Içme suyunun kaynaktan
tüketiciye
kadar
toplanmasi, islenmesi, depolanmasi ve dagitimi.
SU
SERTLIGI [ Water hardness ] Suda kalsiyum karbonat ve diger kimyasal
maddelerin
bulunmasindan kaynaklanan su sertligi köpürmeyi önler ve su üzerinde
birikinti
olusmasina yol açar. Su, kireç ve soda külü ile isleme tabi tutularak ve filtre
edilerek
ya da gözenekli bir katyondan geçirilerek yumusatilabilir.
SU
STERILAZSOYU [ Water sterilization ] Aritmadan sonra içme suyuna
uygulanan
islem.
SU
TOPLAMA [ Impound ] Hidroelektrik enerji üretimi, içme suyu
saglanmasi ya da
sulama
gibi amaçlarla su toplanmasi ve depolanmasi.
SU
TOPLAMA HAVZASI (DRENAJ HAVZASI) [ Drainage basin ] yagis sularinin
belirli
bir çikisa dogru sürekli olarak aksanini saglayan arazi parçasi.
SU
TUTMA HAVZASI [ Catchment ] Yagis sularini alip toplayan drenaj
havzasi.
SU
YUMUSATICILARI [ Water softeners ] Suyu iyon degisimi islemiyle
yumusatan
mineral
bilesikler.
SULAK
ALANLAR [ Wetlands ] Doymus toprak kosullari gerektiren bitki örtüsünü
ya
da su
yasamini besleyecek yeterli yer üstü ya da yer alti sularina sahip, turbalik ve
bataklik
gibi alanlar; birçok balik ve su kusu türü için yetisme ortami saglayan önemli
vahsi
yasam ortamlari.
SULU
OKSITLEME [ Wet oxidation ] Sicak gazlarin olusumuna yol açan
alevsiz
yanma
yöntemiyle, son derece yogunlastirilmis çamurun parçalanmasi.
SULU
YIKAYICI [ Wet scrubber ] Kabarciklanan atik gazi sividan geçirerek
ya da
siviyi
gaz akintisina püskürterek, parçaciklarin ya da gazlarin giderilmesi için kullanilan
hava
kirliligi denetleme aygiti.
SUSUZLASTIRILMIS
ÇAMUR [ Dewatered sludge ] Yanmaya ya da gübre olarak
kullanilmaya
elverisli bir kivama getirmek amaciyla sivi içerigini azaltici isleme tabi
tutulmus
lagim çamuru.
SUYLA
TASINAN HASTALIKLAR [ Waterborne diseases ] Genellikle kirlilik
bulasmis
suyla tasinan kolera, tifo, çiçek, dizanteri, mide ve bagirsak iltihabi,
hepatit gibi
salgin
hastaliklar.
SUYUN
SIZMASI [ Percolation ] Suyun kayalardan ya da topraktan asagilara
dogru
sizarak
(süzülerek) inmesi.
SUYUN
TEKRAR KULLANIMI [ Water reuse ] Atik suyun aritimindan sonra alici
ortama
desarj edilmeyip özellikle sulama amaciyla kullanilmasi.
SUYUN
TEMIZLENMESI [ Water purification ] Içme suyu üretmek için gerekli
yöntemlerin
bir parçasi olarak filtrasyon, kimyasal islemler, damitma ya da dondurma
islemleri
yoluyla suyun isleme tabi tutulmasi.
SÜLFÜR
(KÜKÜRT) [ Sulfur ] Çok çesitli ticari ve tibbi kullanim alanlarina
sahip,
metalik
olmayan eleman.
SÜLFÜR
(KÜKÜRT) DÖNGÜSÜ [ Sulfur cycle ] Kükürt içeren bilesiklerin
biyosfer,
hidrosfer,
atmosfer ve litosferdeki çevrimi.
SÜLFÜR
(KÜKÜRT) DIOKSIT [ Sulfur dioxide ] Sülfürün havada yanmasiyla
olusan
renksiz,
tahris edici keskin kokulu gaz; çogu yakitta bulunan sülfürün yanmasindan
olusan
belli basli hava kirleticilerinden biri.
SÜLFÜR
(KÜKÜRT) TRIOKSIT [ Sulfur trioxide ] Kükürt dioksitin atmosferde
katalitik
ya da fotokimyasal süreçlerle yükseltgendigi üç oksijen ve bir kükürt atomundan
olusan
bilesik. Havadaki nem ile sülfürik aside dönüsür ve asit yagmuruna neden olur.
SÜLFÜRIK
ASIT [ Sulfuric acid ] Saf haldeyken renksiz durumdaki koyu yagli
sivi. En
yaygin
kullanilan, son derece zehirli ve asindirici bir endüstriyel kimyasal maddedir.
SÜPRÜNTÜ
[ Litter ] Sokaklara, karayollarina ve bos arsalara gelisigüzel
atilip saçilmis
kati
atik.
SÜRAT
TRENI [ Bullet train ] Son derece süratli tren.
SÜRDÜRÜLEBILIR
GELISME [ Sustainable development ] Simdiki kusaklarin
ihtiyaçlarinin
gelecek kusaklarin ihtiyaçlarini tehlikeye atmadan karsilanmasina olanak
veren
ekonomik büyüme politikalari.
SÜZME
[ Filtration ] Sivi atik aritiminda kullanilan, bakterileri ve diger
organizmalari
azaltirken
çökelmemis atik maddeyi ve koloidleri ayiran ve atigi taneli maddelerden
olusan
bir katmandan geçirerek süzme saglayan islem. Lagim suyu aritim filtreleri
genellikle
kumlu filtrelerdir, basinçli süzme ise çamurun suyunun ayrilmasinda kullanilir.
SÜZÜLME
[ Infiltration ] Yüzeyden akan suyu topragin sogurmasi; topragin
suyu
akarsulara
ve yüzey akintilarina asamali olarak birakan bir depo gibi islev görmesine
olanak
saglayan süzülme (sizma) süreci.
SYNDET
[ Synthetic detergent ] Sentetik deterjan.
SERIT
GELISME [ Strip development = Ribbon development ] Bir ana caddenin
uzunlugu
boyunca olusan, yogun , büyük kismi ticari amaçli yapilanma.
TABAN
ALANI KATSAYISI [ Floor area ratio ] Bir bina arsasinin toplam
büyüklügü
ile o
arsa üzerine insa edilecek binanin izin verilen azami taban alani arasindaki
oran.
TAHRIS
EDICI [ Irritant ] Gözlerde rahatsizliga yada ciltte kasintiya yol
açan, havayla
tasinan
kirletici.
TAKSONOMI
[ Taxonomy ] Organizmalari siniflandirma bilimi.
TARIMSAL
KIRLILIK [ Agricultural pollution ] Tarimsal faaliyet sonucu olusan
sivi
ve
kati atiklar.
TARIMSAL
(EKO) SISTEM [ Agro(eco) system ] Tarimsal faaliyetlerle çevreleri
arasindaki
iliski.
TARIMSAL
ORMANCILIK [ Agroforestry ] Tarim ürünleri yada hayvanlarla ayni
toprakta
agaç veya benzeri bitkiler yetistirmeye yönelik, tarim ve ormancilik
yöntemlerini
birlestiren toprak yönetimi teknikleri.
TARIHI
KORUMA [ Historic preservation ] Gelecek kusaklara yönelik olarak
tarihsel
varliklarin
saptanmasi, degerlendirilmesi, korunmasi, bakimi, restorasyonu ve yeniden
kurulmasi.
TASFIYE
[ Disposal ] Bir maddenin tasfiyesi yada isleme ugratilmasi süreci.
Atik
tasfiyesi,
atik suyunun isleme tabi tutulmasi ve kati atiklarin islenmesini ifade eder.
TASIMA
KAPASITESI [ Carrying capacity ] Bir sistemin çevre niteligi
bozulmadan
nüfusta
meydana gelen artisi kaldirma konusundaki azami yetenegi.
TASIYICI
[ Vector ] Hastalik, parazit yada enfeksiyon tasiyan organizma.
TASKIN
[ Flood ] Topragin geçici olarak bir akarsu yada çok miktarda yagmur
veya
diger
nedenlerle olusan büyük su kütlelerinin baskinina ugramasi.
TASKIN
ALAN [ Flood plain ] Bir taskin kaynaginin bitisiginde olup vadi
tabanini
olusturan
ve genellikle taskina ugrayan arazi.
TASKIN
ALANI YÖNETIMI [ Flood plain management ] Taskin alanlarinin
kullanilabilmesi
ve taskinlardan en az zarar görmesi için düzenlenmis planlama ve
uygulama.
Bu alanlardaki imarin tipini; yogunlugunu ve yapisal seklini belirleyen
yönetmelikler,
taskin alani yönetiminin esasini olusturur.
TASKIN
DENETIMI [ Flood control ] Taskinlarin yol açtigi zarari denetlemek
yada
asgariye
indirmek için kullanilan set, kanal, bent ve baraj gibi teknikler.
TATLI
SU KAYNAKLARI [ Freshwater bodies ] Göletler, göller, pinarlar,
çaylar,
irmaklar,
dereler,vb.
TEHDIT
ALTINDAKI TÜRLER [ Endangered speciies ] Bütünüyle yada önemli bir
bölümü
itibariyle tükenme tehlikesi altindaki fauna ve flora.
TEHDIT
ALTINDAKI TÜRLER [ Threatened species ] Nadir bulunan ve yakin
gelecekte
varliklarini sürdürmeleri çesitli nedenlerle zorlanabilecek olan türler.
TEHLIKELI
ATIKLAR [ Hazardous wastes ] Geregince yönetilmedigi takdirde insan
sagligi
ve çevre için tehlike olusturan, hastaliga yada ölüme yol açabilen maddeler
içeren
atiklar.
Özellikle hidrokarbonlar gibi tutusabilir atikalr, asitler ve alkaliler gibi
asindirici
atiklar,
kendiliginden tepkimeye yatkin reaktif atiklar, tarim ilaçlari, arsenik
bilesikleri,
radyoaktif
bilesikler, kadmiyum bilesikleri vb.
TEK
KULLANMALIK [ Disposable ] Bir kez kullandiktan sonra atmaya
yönelik.
TEK
YÖNLÜ PAKETLEME [ One way packging ] Geri kazanilmayan paketleme ;
bir
kez
kullanilip atilan paketleme.
TEL
[ Tetraethyl lead ] Tetraetil kursun.
TEMEL
PROFIL [ Baseline profile ] Yapay bozulmalardan önce bir bölgede
bulunan
çevre
kosullarinin ve organizmalarin arastirilmasi.
TEMIZ
TEKNOLOJILER [ Clean technologies ] Kirlieticii etkileri olmayan
teknolojiler.
TEMIZLEME
[ Purification ] Organik, ayrisabilen materyalin sabit, kararli
materyale
dönüstürülmesi
islemi; lagim suyu isleme sürecinin bir bölümü; suya uygulandiginda, bu
islem
klorlama yada havalandirma gibi islemlerle zararli bakterilerin yok edilmesi
anlamina
gelir; hava açisindan ise atmosferin parçaciklardan temizlenmesi demektir.
TERASLAMA
[ Terracing ] Suyun yüzeysel akisini denetlemek ve toprak erozyonunu
asgariye
indirmek amaciyla bir yamacin konturu üzerine kurulan toprak set.
TERMIK
SANTRAL [ Fossil fuel plant ] Fosil yakit kullanan elektrik santrali.
TERMOSFER
[ Thermosphere ] Mezopozun üzerinde bulunan ve yükseldikçe isinin
arttigi
atmosfer katmani.
TERS
OZMOZ [ Reverse osmosis ] Yüksek çogunluktaki çözeltilerde çözücünün
basinç
altinda
filtrelerden geçerek daha düsük yogunluktaki çözeltiye dogru hareketi; arzu
edilmeyen
çözünmüs katilarin ve kolloidlerin giderilmesi için suyun isleme tabi
tutulmasinda
kullanilir.
TESVIYE
[ Grading ] Islevsel olarak toprak yüzeyi ve alti drenaj modelleri
kurmak ve
toprak
erozyonunu asgariye indirmek, görünüsü iyilestirmek, sulamayi kolaylastirmak
yada
fazla topragi en yararli biçimde dagitmak için bir yerin profilinin yeniden
olusturulmasi.
TETRAETIL
KURSUN [ TEL= Tetraethyl lead ] Çok zehirli organik kimyasal madde.
Belirli
miktarda petrol yakitina katildiginda tortulanmayi önler, yakitin oktan
sayisini
arttirarak
motordan daha iyi verim alinmasini saglar. Eksoz borusundan atilan inorganik
haldeki
kursun insan sagligi açisindan tehlike yarattigindan yakitlara kursun
bilesikleri
ilavesine
karsi çesitli yasal önlemler uygulanmasina baslanmistir.
TETRAMETIL
KURSUN [ TML = tetramethyl lead ] Benzinde vuruntu önleyici etki
maddesi
olarak kullanilan tetraetil kursuna benzeyen, ama ondan daha aktif olan bir
kimyasal
madde.
THP
[ Toxicity, hazard, persistence ] Zehirlilik, tehlike, dayaniklilik.
TIRMANMA
[ Entrainment ] Gaz veya sivilarda çökelti halde veya askida
bulunana
partikül
maddelerin dikey tasima güçleri araciligi ile asagidan yukari dogru hareketi.
TICARI
ATIKLAR [ Trade effluents ] isyeri atiklari.
TVL
[ Threshold limit value ] Esik siniri degeri.
TMF
[ Tropical moist forest ] Tropikal nem ormani.
TML
[ Tetramethyl lead ] Tetra metil kursun.
TNEL
[ Total noise exposure level ] Toplam gürültüye maruz kalma düzeyi.
TNR
[ Total noise rating ] Toplam gürültü degerlendirmesi.
TOKSIKOLOJI
[ Toxicology ] Zehirleri ve etkilerini, etkime mekanizmalarini ve
aritilma
yöntemlerini inceleyen bilim dali.
TOLERANS
[ Tolerance ] Bir organizmanin çevresindeki degisimlerin üstesinden
gelme
yetenegi;
insan yada hayvan besinine uygulanan bir kimyasal maddenin emniyet düzeyi.
TOPAK,
YUMAK [ Floc ] Biyolojik yada kimyasal etkimeyle lagim suyunda
olusan
kati
maddeler kümesi.
TOPAKLANMA,
YUMAKLASTIRMA [ Flocculation ] Atik su aritimi sirasinda
fizikokimyasal
olarak topaklarin olusmasiyla çökelmemis atik maddelerin ortamdan
syrilmasi.
TOPLAMA
KANALI [ Interceptor sewer ] Akintiyi ana kanallardan toplayip lagim
suyu
aritma tesisine tasiyan büyük kanal hatti.
TOPLAMA
SEBEKESI [ Collection network ] Kanalizasyon sisteminin bütünü için
kullanilan
terim.
TOPLULUK
[ Community ] Belli bir cografi alana yerlesmis ve etkilesim içinde
bulunan
türlerden olusan grup.
TOPOGRAFYA
[ Topography ] Yer yüzeyinin fiziksel biçimi.
TOPRAK
ÇÖKMESI [ Land subsidence ] Yer yüzeyinin çesitli nedenlerle , özellikle
kömür,
tuz, altin su yada petrol gibi maddelerin çikarilmasi islemleri sonucunda asagi
dogru
göçmesi.
TOPRAK
EROZYONU [ Soil erosion ] Toprak parçaciklarinin havanin etkisi ile
degisip
ufalanmasi ve sonra da rüzgar ve su tarafindan tasinmasi dogal süreci.
TOPRAK
ISLAHI [ Land reclamation ] Barajlar, kanallar ve pompalama
sistemleri insa
ederek
topragin tarim ve gelistirme amaciyla kullanilabilecek biçimde degistirilmesi.
TOPRAK
KAYMASI [ Mass wasting ] Yerçekimi etkisiyle, kaya yada topragin
yavas
yavas
yada yüksek bir hizla asagi dogru hareketi.
TOPRAK
KORUNMASI [ Soil consevation ] Erozyonda ötürü topragin bozulmasini,
topragin
denge kaybini yada bitkilerin aldigi besin maddelerinin kaybini asgariye
indirmek
amaciyla uygulanan toprak kullanimi yönetimi.
TOPRAK
KULLANIM HARITASI [ Land use map ] Bir cografi bölgedeki toprak
kullanim
durumunu, siyasi sinirlari, ulasim agini ve yöredeki su olusumlarini da
içerecek
biçimde
gösteren harita.
TOPRAK
KULLANIM PLANI [ Land use plan ] Topragin, kamusal ve özel imar
çalismalarinda
dahil olmak üzere, nasil kullanilacagi konusundaki resmi öneri.
TOPRAK
KULLANIMI [ Land use ] Topragin sanayi, konut, dinlenme yada diger
amaçlara
tahsis edilis biçimleri.
TOPRAK
KULLANIM ARASTIRMASI [ Land use survey ] Belli bir alanda topragin
kullanim
biçimlerinin envanterinin çikarilmasi çalismasi. Bu çalisma, genellikle
açiklamali
harita olarak ve istatistik verilerle özetlenir.
TOPRAK
ÖRTÜSÜ [ Ground cover ] Rüzgar ve suyun yol açtigi toprak erozyonunu
azaltmak
amaciyla yetistirilen bitkiler.
TOPRAK
YÖNETIMI [ Land management ] Mevcut nüfusun ve gelecek kusaklarin
ihtiyaçlari
ve dogal çevrenin korunmasi bakimindan azami uzun vadeli yarari saglamak
amaciyla
topragin gelistirilmesini ve korunmasini amaçlayan yönetim.
TOPRAKBILIM
(PEDOLOJI ) [ Pedology ] Toprakla ilgili bilim.
TOPRAKSAL
[ Terrestiral ] Toprakla ilgili, karayla ilgili.
TORTUNUN
ÇÖKELMESI [ Deposition of sediment ] Akan suyun enerjisinin
çökelmemis
tortunun yükünü kaldiramamasi durumunda, materyalin, su sütunundan
akinti
yatagina çökelmesi.
TOVALOP
[ Tanker Owners ' Voluntary Agreement concerning Liability for Oil
Pollution
] Tanker sahiplerinin petrol kirliligine iliskin sorumluluklari konusundaki
gönüllü
sözlesme.
TOZ
[ Dust ] Duman yada sisi olusturan zerrelerden daha büyük, havada
asili durabilen
kati
parçaciklar.
TRAFIK
KIRLILIGI [ Traffic pollution ] Trafigin yogunlasmasi ile artan ve
araçlardan
kaynaklanan
atmosfer ve gürültü kirliliginin olusturdugu kirlilik bütünü.
TROPOPOZ
[ Tropopause ] Troposferin üst siniri.
TROPOSFER
[ Troposphere ] Yer yüzeyindeki 0-16 kilometrelik bir yükseklige
yayilan,
hava olaylarinin meydana geldigi atmosferin iç katmani.
TTSC
[ Two stage combustion ] Iki asamali yanma.
TSD
[ Treatment, storage and disposal ] Isleme, depolama ve tasfiye.
TURBA
[ Peat ] Turbaliklarda ve batakliklarda bulunan, kismen ayrismis
materyalden
olusan
yakit.
TURBALIK
[ Fen ] Düz bataklik arazi.
TUTMA
HAVZASI [ Retention basin ] Herhangi bir olagan disi nedenle fazla
yüzeysel
akisi
alan ve uzun süreli depolama amaciyla tutan havuz yada rezervuar (depo).
TUTMA
HÜCRESI [ Catch basin ] Sellerin tasidigi süprüntü ve molozlari
engelleyerek
kanalizasyonun
tikanmasini önleyen, sokagin altindaki drenaj hücresi (odasi ).
TUTUCU
[ Arrester ] Baca emisyonlarindan kaynaklanan parçaciklari toplayan
mekanik
toplayici.
TUTUSABILIR
[ Inflammable ] Kolayca alev alan.
TUTUSMA
DERECESI [ Incendivity ] Alev alabilir maddelerdeki alt yanma
siniri.
TUTUSTURMA
[ Flaring ] Atmosferdeki fazla yada gereksiz gazin yakilmasi islemi.
TUZLU
SU KARISMASI [ Salt water intrusion ] Yer alti suyuna tuzlu su
bulasmasi; bu
olay
genellikle kiyi alanlarinda gerçeklesir. Haliçlerde gel-git olaylari ile alt
akinti ile
haliç
içlerine tuzlu su tasinimi.
TUZLULUK
[ Salinity ] Sudaki tuz miktari; dogal kaynaklardan olusabilecegi
gibi atik
su
sizintisinda da olusur. Suyun asiri ölçüde yeniden kullanilmasi tuzlulugu
agirlastirir.
TUZUNU
GIDERME [ Desalination ] Insanlarin yada hayvanlarin tüketmesine
elverisli
hale
getitmek için suyun tuzunu giderme islemi.
TÜKENME
[ Depletion ] Dogal kaynaklarin azalmasi, tükenmesi, kurumasi,
özellikle
tüketim
amaciyla kullanim, buharlasma yada sizinti dolayisiyla su kaybi.
TÜKETICI
[ Consumer ] Üretici organizmalari veya kend ilerinden daha zayif
tüketicileri
yiyerek enerji saglayan canlilar. Tüketiciler birincil, ikincil ve üçüncül gibi
siniflara
ayrilirlar. Birincil tüketiciler üreticileri yiyerek yasarlar. Ikincil
tüketiciler
birincil
tüketicileri yerler vb. Örnegin ot yiyen bir geyik birincil tüketicidir. Geyigi
yiyen
aslan
ise ikincil tüketici olmaktadir.(Bk. Üretici]
TÜR
[ Species ] Bir bitki yada hayvan grubu. Grubun üyeleri arasinda
yakin bir
benzerlik,
ortak bir köken ve sürekli bir üreme sistemi vardir. Tür, yaygin olarak
kullanilan
en küçük biyolojik siniflandirma birimidir.
UCS
[ Uncontrolled site ] Denetimsiz çöp dökme sahasi.
UÇUCU
[ Volatile ] Nispetesn düsük isilarda buharlasabilen.
UÇUCU
ALERJI YAPICILAR [ Aerdallergens ] Alerjik hastaliklara yol açan
bitki
tozu
ve polen gibi havadan gelen alerji yapicilar.
UÇUCU
KÜL [ Fly ash ] Baca gazinin tasidigi düsük yogunlukta, yanici
olmayan
parçaciklar.
UF
[ Uncertainty factor ] Belirsizlik faktörü.
UFALAMA
[ Shredding ] Kati atigin daha hizli ayrismasi için küçük parçalara
bölünerek
küçültülmesi.
UNEP
[ UNEP = United Nations Environment Programme ] Birlesmis Milletler
Çevre
Programi.
URANYUM
[ Uranium ] Nükleer enerji üretimi için gerekli radyoaktif metalik
eleman.
UYGULAMA
PLANI [ Implementation plan ] Belli bir sürede çevre kalite
standartlarinin
karsilanmasi için yapilmasi gerekli islerin anahatlari.
UYUM
[ Adaptation ] Canli organizmalarin çevre kosullarinin üstesinden
gelme
yetenegi.
UYUMLU
BAKTERILER [ Facultative bacteri ] Hem aerobik hem de anaerobik
kosullarda
yasayabilen mikroorganizmalar.
UZAKTAN
ALGILAMA [ Remote sensing ] elektromanyetik enerjinin bulunmasiyla,
sözgelimi
havadan fotograf çekme gibi, fiziksel özelliklerle ilgili uzak mesafelerden
bilgi
toplama
yöntemi.
ÜÇÜNCÜL
ARITMA [ Tertiary treatment ] Ikincil islemden sonra gelen atik suyu
aritma
islemi. Bu asamada, belli amaçlarla kullanmaya elverisli su elde etmek üzere
organik
kirleticiler, çözünmüs inorganik tuzlar, fosfor ve azot giderilir.
ÜRETICILER
[ Producers ] Fotosentez ile büyüyen canlilar; bitkiler.
ÜRETIM
REAKTÖRÜ [ Breeder ] Parçalanmayan atomlari, ayni ya da farkli
elemanli
parçalanabilir
atomlara dönüstüren ve tükettiginden fazla yakit üreten reaktör.
ÜST
KATMAN [ Lift ] Sihhi bir kati atik gömme isleminde, atigin
sikistirilmis katmani
ile
nihai örtünün olusturdugu bölüm.
ÜSTÜNE
DOLDURMA SISTEMI [ Load on top system ] Yakit tasiyan gemilerde
denizi
kirletmekten kaçinmak amaciyla yeni yüklemeyi denize dökülmeyip tanklarda
birakilmis
kalinti ve yikama suyu karisiminin üzerine yapma yöntemi. Daha sonra uygun
tesislerin
bulundugu limanlarda petrol ve su, birbirinden ayrilmak için gerekli islemlere
tabii
tutulurlar.
VAHSI
YASAM YÖNETIMI [ Wildlife management ] Türlerin dogal
ekosistemlerinde
bakimi
ve gelistirilmesi; çevre dengesinin ve tür çesitliliginin korunmasi.
VENTURI
GAZ YIKAYICISI [ Venturi scrubbir ] Gazlardan tozu gidermeye yarayan
sulu
yikayici tipi.
VERI
[ Data ] Analizlerde ya da yorumlarda kullanilan, sonuç çikarmaya
yarayan bilgi
ya da
olgular.
VINIL
KLORID [ Vinyl chloride ] Kanser yapabilen, PVC gibi plastik madde
üretiminde
kullanilan kimyasal bilesik.
VOC
[ Volatile organic compounds ] Uçucu organik bilesikler.
VOLKANIK
KAYA [ Igneous rock ] Bazalt, granit ve özellikle lav gibi, ergimis
ve
kismen
ergimis durumda katilasarak olusan kaya.
VP
[ Vapor pressure ] Buhar basinci.
VS
[ Volatile solids ] Uçucu katilar.
VSS
[ Volatile suspended solids ] Uçucu çökelmemis kati madde.
VTOL
[ Vertical takeoff and landing ] Düsey kalkis ve inis.
VURUNTU
ÖNLEYICI [ Anti-knock ] Motorun daha düzgün çalismasi için yakita
eklenen
ve genellikle kursun içeren bilesikler.
WCED
[ World Commission on Environment and Development ] Dünya çevre ve
gelisme
komisyonu.
WCIP
[ World Climate Impact Studies Programme ] Dünya Ikliminin Etkisini
Inceleme
Programi.
WES
[ Waste-to-energy system ] Atiktan enerjiye sistemi.
WWF
[ World Wildlife Fund ] Dünya Vahsi Yasam Fonu.
WWW
[ World Weather Watch ] Dünya Hava Izleme.
YARDIMCI
DOGAL GAZ [ SNG = Subtite natural gas ] Herhangi bir kaynaktan
elde
edilen, dogal gazin özelliklerini tasiyan gaz.
YARILANMA
MÜDDETI [ Half-life ] Bir radyoaktif izotopun atomlarinin yarisinin
parçalanmasi
için gerekli olan süre; kirletici etki süresi açisindan tarim ilaçlari ve diger
kirleticiler
için de bu terim uygulanir.
YAS
YAPISI [ Age structure ] Nüfusun yas gruplarina göre
siniflandirilmasi.
YASAM
DÖNGÜSÜ [ Life cycle ] Bir canlinin yumurta döllenmesinden ölüme
kadar
geçirdigi
degisik asamalar.
YASAM
KUSAKLARI [ Life zones ] Genellikle bir örnek iklim ve toprak
özelliklerine
sahip
alanlar ve bunun bir sonucu olarak da, tür, bilesim ve çevreye uyum bakimindan
son
derce bir örneklik gösteren biyota.
YASAM
MEKANI [ Biotope ] Belirli bir bitki ve hayvan toplulugu için
elverisli
nitelikteki
nispeten bir örnek çevre kosullarinin olusturdugu sinirli bir bölge.
YASAM
ORTAMI [ Habitat ] Bir organizmanin yada organizma grubunun
yerlestigi,
fiziksel
çevrenin görece bir örnekliligi ve ilgili bütün biyolojik türlerin siki
etkilesimi ile
belirlenen
dogal çevre. Yasama ortami çöl, tropik orman, çayirlik alan, kutup tundrasi
yada
buz denizi olabilir.
YASAYABILIR
[ Viable ] Canli, üreyen sistemler.
YAYILIM
ALANI [ Range ] Biyolojik biçimlerin cografi dagilimi.
YEDEK
(ENERJI) ÜRETIM KAPASITESI [ Reserve generating capacity ]
Beklenmedik
enerji taleplerini karsilamaya yönelik fazladan enerji üretme kapasitesi.
YENIDEN
ISLEME [ Recycling ]Özellikle kagit, cam ve plastik gibi yararli
ürünlerin
üretilmesi
için, atik materyalin yeniden kullanilir hale getirilmesi islemi.
YENILENEBILIR
( DOGAL ) KAYNAK [ Renewable resource ] Kendini dogal
biçimde
yenileyen yada insan müdahalesiyle yenilenebilen, agaç, hava yada su gibi dogal
kaynaklar.
YENILENEBILIR
ENERJI KAYNAKLARI [ Rnewable energy sources ] Günes
enerjisi,
rüzgar enerjisi, jeotermal enerji, su enerjisi, biokitle enerjisi, gelgit
enerjisi ve
üretici
nükleer enerji reaktörleri gibi kendiliginden yenilenebilir, kullanmakla
eksilmeyen
enerji
kaynaklari.
YENILENEMEZ
KAYNAK [ Nonrenewable resource ] Sinirli olarak bulunann mineral
gibi
dogal, kural olarak cansiz kaynak.
YERALTI
SU DÜZEYI [ Water table ] Taban yataginda biriken yer alti suyunun
düzeyi.
YER
ALTI SUYU [ Groundwater ] Yerüstü [yüzey] su kaynaklarindan sizinti
yada
yagmur
yoluyla yenilenen, yer yüzeyinin altinda yutaklanan su olusulari.
YER
ALTI SUYU KIRLILIGI [ Groundwater pollution ] Yer alti suyu
kirliliginin
baslica
kaynaklari lagim suyu tesisati, lagim çukurlari vb. ile kiyi bölgelerinde tuzlu
su
sizintilaridir.
YER
ALTI SUYU ZENGINLESMESI [ Groundwater recharge ] Yagis suyu veya
yüzey
sularinin sizma yoluyla yer alti sularini çogaltmasi.
YERÜSTÜ
SUYU (YÜZEY SUYU) [ Surface water ] Okyanuslarda dahil,
yeryüzündeki
bütün sulari tanimlamakta kullanilan genis kapsamli terim. Dar anlamiyla
ise
akarsu yataklarinda bulunan suyu ifade eder.
YERYÜZÜNÜN
IZLENMESI [ Earthwatch ] Önemli çevresel yönelimlerin
saptanmasi,
insan faaliyetinin çevre üzerindeki etkilerinin incelenmesi, çevreye yönelik
potansiyel
tehlikelerin erken uyarilarinin belirlenmesi ve dogal kaynaklarin izlenmesi
için
gelistirilen
genis kapsamli çevre degerlendirme programi.
YESIL
DEVRIM [ Green revolution ] Yogun gübre ve gelistirilmis sulama
sistemi
kullanimi
ve özellikle bugday ve prinç gibi ürün tohumlarinin yeni çesitlerinin
benimsenmesi
yoluyla daha basarili tarimsal verim elde edilmesini ifade eder.
YESIK
KUSAK [ Green belt ] Bir yerlesim alani çevresinde yer alan,
yapilasma
olmayan
toprak kusagi.
YETERSIZ
BESLENME [ Malnutrition ] Organizmanin varligini sürdürmesi ve
büyümesi
için gerekli asli metabolizma ögelerinden birinde yada birkaçinda genellikle
beslenme
eksikliginden kaynaklanan yetersizlik durumu.
YIKAYARAK
TASFIYE [ Ekutriation ] Yüzdürme (yikama) islemi sirasinda degisik
çökelme
hizlarindan yararlanarak ayirma islemi.
YIKAYICI
[ Scrubber ] Bir su püskürtücüsünden olusan hava kirliligi aygiti.
Püskürtülen
su arzu edilmeyen parçaciklarla çarpisir, onlari tutar ve emisyondan ayirir;
emisyon
daha sonra kirden arinmis olarak bacaya gider.
YIKAYICI
[ Washer ] Toplama ortami olarak sivi ile isleyen gaz ariticisi,
damlacik
ayiricisi,
sulu toz toplayicisi için kullanilan genel terim.
YIKINTI
[ Debris ] Herhangi bir yapinin tahribi sonucunda ortaya çikan
kayalarin,
kerestenin,
molozun, tuglalarin, taslarin vb. olusturdugu birikinti.
YILLIK
BOSALTMA SINIRI [ ARL= Annual release limit ] Kirlilik kaynagindan
bir
yilda
salinabilecek maksimum atik miktari.
YIRTICI
[ Predator ] Avlanarak yasayan yaratik ve organizma. " yirtici
zinciri "nde ,
birbirini
izleyen her bir besin iliskisi kademesinde yer alan tüketici, tüketilenden
genellikle
daha büyük ve güçlüdür. Bu baglamda nihai yirtici, insan olmaktadir.
YINELENEN
DOZ ZEHIRLILIGI [ Repeated dose toxicity ] Belli bir tahlikeye
birkaç
kez
maruz kalmanin zehirli etkisi.
YOGUNLUK
[ Density ] Bir yerin nüfusunun, yerlesim birimlerinin yada taban
alaninin,
toprak
alani birimiyle olan ve oran olarak ifade edilen iliskisi.
YOGUNLUGA
BAGLI ETKEN [ Density-dependent factor ] Tam anlamiyla etkili
olabilmesi
nüfus yogunluguna bagli çevre etkeni.
YOGUNLUGA
BAGLI OLMAYAN ETKEN [ Density-Independent factor ] nüfus
yogunluguna
bagli olmadan etkisini gösteren çevre etkeni.
YONTMA
(ÇENTME) [ Spalling ] Yongalar yada parçalar haline getirme.
YOSUN
ÖLDÜRÜCÜ [ Algicide ] Yosunlara etkili zehirli kimyasal bir madde.
YOSUN
PATLAMASI [ Algal bloom ] Su kaynaklarinin çesitli atiklar ve
akintilar
yoluyla
besleyiciler, özellikle nitratlar ve fosfatlar yönünden zenginlesmesi sonucu
içlerindeki
su yosunlarinin hizla serpilip gelismesi.
YOSUNLAR
[ Algae ] Tamamen yada kisman su altinda yasayan veya nemli
yüzeylerde
büyüyen,
bazi kimyasal elemanlarin bulundugu kosullarda hizla çogalan, klorofil ve diger
fotosentez
pigmentleri içeren bitkiler.
YÜKSEK
ENERJILI YIKAYICI [ High energy scrubber ] Kirli gazi atomize suyla
temizleyen
kollektör.
YÜZDÜRME
[ Flotation ] Maddelerin sivi atiklardan yüzdürülerek ayrilmasina
yarayan
fiziko
kimyasal aritma yöntemi.
YÜZER
SETLER [ Floating booms ] Küçük bir alanda toplanmis yogun bir
kitleyle
ugrasmak,
yayilmis bir kitleyle ugrasmaktan çok daha kolay oldugu için, suya yayilmis
petrolü
belirli bir alanda tutmak amaciyla kullanilan, çesitli maddelerden üretilebilen
yüzer
engeller.
YÜZEY
AKTIF MADDE [ Surfactant ] Deterjanlarda kullanilan ve atik sularda
bulundugunda
alici ortam sularinda köpürmeye yol açan yüzey aktif bir kimyasal madde.
Etkin
su kirliligi nedenlerinden biridir.
YÜZEYSEL
AKIS [ Runoff ] Yeryüzünde akarak yada toprak yüzeyinden sizarak
yüzeydeki
su olusumlariyla yeniden birlesen su ve yagmur suyu.
YÜZEYSEL
AKIS EROZYONU [ Runoff erosion ] Yüzeysel akisin yol açtigi erozyon;
erozyona
ugrayan toprakta bitki örtüsünün yerinden sökülmesiyle sonuçlanir.
ZAR
SÜZGEÇLER [ Membranes ] Suyun aritilmasinda, tuzunun giderilmesinde
ve
ayrica
sinai süreçlerde kullanilan, zardan yapilma filtreler.
ZARARLI
[ Noxious ] Fiziksel yönden zararli olumsuz etkilere sahip.
ZEHIRLI
MADDELER [ Toxic substances ] Degisik biçimlerde maruz kalma sonucu
zarara
yol açabilen kimyasal maddeler.
ZIFT
[ Bitumen ] Yüzeyleri havanin etkilerine karsi dayanikli kilmak ya
da yol
yüzeylerini
kaplamakta kullanilan petrol kalintisi.
ZIMMERMAN
ISLEMI [ ZIMPRO = Zimmerman process ] Basinç altinda, kapali bir
kapta
BOI-biyolojik Oksijen Ihtiyacini azaltmak için, lagim çamurunun islenmesinde
kullanilan
sir sulu oksitleme islemi.
ZIMPRO
[ Zimmerman process ] Zimmerman islemi.
ZOOPLANKTON [ Zooplankton ] hayvansal
plankton.