Sözlük


ÇEVRE TERİMLERİ SÖZLÜGÜ
ABS 1. Alkil benzen sulfonat: deterjanlara eklenen, biyo- bozulmaya dirençli, kararli bir
yüzey aktif madde. 2. Akrilonitril-butadien-stiren (bir tür plastik madde).
ACI SU [ Brackish ] Hafif tuzlu su.
AÇIGA ÇÖP DÖKME [ Open dumping ] Atiklarin rahatsiz edici kokulara, su, toprak ve
hava kirliligine yol açacak biçimde alanlara dökülmesi.
AÇIK ALAN [ Open space ] Ya imar görmemis ya da konutlardan ve diger yapilardan
nispeten arinmis toprak parçasi; insanin faaliyet gösterdigi çevrenin karsiti olan arazi de
bu kavrama dahildir.
AÇIK BOSALTIM [ Outfall ] Islem görmüs ya da görmemis atik suyu ya da diger sivi
atiklari dogrudan dogruya alici ortama ileten tasiyici ya da boru hatti.
AÇIK MADEN OCAGI ISLETMECILIGI [ Open-cast mining= Strip mining ]
Kömürün ya da diger madenlerin sig derinliklerden topragin ve kayanin üst katmani
kaldirilarak çikarilmasi. Yüzey madenciligi olarak da adlandirilir.
AÇIK YAKMA [ Open burning ] Atik miktarini (hacmini) azaltmak amaciyla çöplük
alanlarinda yakilmasi islemi.
ADIYABITIK SAPMA ORANI [ Adiabatic lapse rate ] Yüksekligin artmasi ile
baglantili olarak isidaki düsme (sapma) orani.
ADSORPSIYON [ Adsorption ] Moleküllerin kati yüzeylere tutunmasi.
AEROBIK [ Aerobic ] Serbest oksijenin varliginda yasayan ya da aktif olabilen
organizma; suda çözünmüs oksijenin oksitleyici olarak hareket ettigi durum.
AEROBIK AYRISMA [ Aerobic decomposition ] Havali kosullarda faaliyet gösteren
mikroorganizmalar veya mantarlarin organik maddeleri ayristirmalari.
AEROSOL [ Aerosol ] Havada asili parçacik biçiminde madde: sivi maddeleri püskürten
basinçli kap.
AFET ALANLARI [ Hazardous areas ] Deprem, heyelan, çig, orman yangini ve taskin
gibi dogal afetlere yatkin alanlar.
AGIR METALLER [ Heavy metals ] Kursun, civa, çinko vb. gibi çevre açisindan
tehlikeli nitelik tasiyan metaller.
AGIRLIKSAL AKIS [ Gravity flow ] Asinmayi ve asiri basinci önleyecek azami hizda
kesintisiz akisa olanak saglamak amaciyla belirli bir asgari egimle yerlestirilmis borulara
sahip aritma ve su saglama sistemindeki sivi akisi.
AI [ Active ingredient ] Aktif bilesen.
AKISKAN ATIK [ Fluidized bed ] Içinden hava ya da bir gaz üflenen ince
parçaciklardan olusan kati madde yatagi. Üflenen hava ya da gazin denetimi kati
maddenin bir sivi gibi davranmasina yöneliktir.
AKISKAN YATAK YANMASI [ Fluidized bed combustion ] Sivi yakit ya da küçük
kömürün sivilastirilmis yatakta yakilmasi. Bu süreç daha düsük isida yanmanin
olusmasini sagladigindan, daha az miktarda nitrojen oksit üretimine yol açtigi gibi, sürece
kireçtasi ilavesi ile de kükürt oksitlerin yatak izinde olusmayarak atmosfere atilmasi
olanagini ortadan kaldirir.
AKISKANLIK (KIVAM) [ Viscosity ] Sivinin akis hizini belirleyen özelligi.
AKIFER [ Aquifer ] Suyun çok uzak mesafelere gitmesini saglayan, yer alti sularini
pinarlara ve kuyulara ileten gözenekli toprak ya da jeolojik olusum.
AKTIF ÇAMUR SÜRECE [ Activated sludge process ] Atik su aritma tesislerinde
kullanilan, aerobik biyolojik aritma süreci.
AKTIF KARBON [ Activated carbon ] endüstriyel baca gazlarindan kaynaklanan
kokularin ve zehirli maddelerin giderilmesine yönelik adsorbsiyon sürecinde kullanilan
madde.
AKUSTIK ÇEVRE [ Acoustical environment ] Belli bir ses kaynagini kusatan
çevre.
ALBEDO [ Albedo ] Yeryüzünün günes isigini yansitma yüzdesi. Havadan alinan bir
örnekteki katilarin yansitici niteligiyle ilgili bir ölçü.
ALÇAK ARAZILER [ Bottom lands ] Bir akarsi kanalina bitisik ve ondan biraz yüksek
arazi.
ALD [ Approximate lethal dose ] Yaklasik öldürücü doz.
ALDRIN [ Aldrin ] Özellikle DDT'ye dirençli zararlilara karsi etkili olan, klorlu
hidrokarbon pestisit.
ALERJI YAPICILAR [ Allergenics ] Alerjiye yol açan maddeler.
ALFA RADYASYON [ Alpha radiation ] Nispeten düsük bir nüfuz gücüne sahip
radyasyon. Bk. Beta radyasyon, Gamma radyasyon.
ALICI [ Receptor ] Kirlilikten dolayi belirli risklere maruz bulunan canli ya da cansiz
nesne.
ALICI SULAR [ Receiving waters ] Islemden geçirdikten sonra sivi ya da kati
kirleticilerin içine bosaltildigi su olusumlari.
ALINTI [ Borrow ] Bir baska alanda dolgu malzemesi olarak kullanilmak üzere bir
yerden (alandan) kazilip alinan malzeme.
ALISMA [ Acclimatization ] Canli bir organizmanin yeni bir çevreye alisma ya da o
çevreye dayanikli hale gelme süreci.
AMONYAK [ Ammonia ] Endüstriyel süreçlerde ve gübre üretiminde kullanilan zehirli,
tahris edici gaz.
AMONYAKLAMA [ Ammonification ] nitratlarin ve nitritlerin bakterilerce amonyum
bilesiklerine indirgenmesi.
AMONYAKLAYICI BAKTERILER [ Ammonifying bacteria ] Atik sularda veya kati
atiklarda amonyak açiga çikaran bakteriler.
ANA KANAL [ Main sewer ] Büyük bir bölge için kollektör islevi gören lagim kanali.
ANAEROBIK [ Anaerobic ] Serbest oksijenin bulunmadigi kosullarda yasama ve
büyüme yetenegine sahip organizma; serbest oksijenin bulunmadigi kosullar.
ANAEROBIK AYRISMA [ Anaerobic decomposition ] Havanin bulunmadigi
kosullarda faaliyet gösteren mikroorganizmalarin organik maddeleri ayristirmasi.
ANAEROBIK ÇÜRÜME [ Anaerobic digestion ] Organik yükü yüksek atik suyun
havasiz kosullarda aritilmasi süreci. Tarim topraginda kullanilmasini saglamak için bazi
organik atiklarin pis kokusunun giderilmesi süreci.
ANC [ Acid-neutralizing capacity ] Asit etkisizlestirme kapasitesi.
ANHIDRIK [ Anhydrous ] Suzus.
ANOKSIYA [ Anoxia ] Oksijen yetersizligi.
ANTAGONISTIK ETKI [ Antagonistic effect ] Ters sinerjistik etki. Bileskenin
birimlerinin herbirine göre daha az etkili olmasi.
ANTIMIKROBIYAL [ Antimicrobial ] Mikrobiyal büyümeyi önleyen kimyasal ya da
biyolojik maddeler.
AOM [ Active organic matter] Aktif organik madde
ARITMA [ Treatment ] Atik su veya gazlarin kirleticilerden temizlenmesi islemlerinin
tümü.
ARL [ Annual release limit ] Yillik bosaltma siniri.
ARTMA [ Accretion ] Cansiz maddenin dis yüzeyine dogal etkilerle çesitli maddelerin
eklenmesiyle olusan büyüme süreci.
ASBEST KIRLILIGI [ Asbestos pollution ] Çimento sanayiinden ve otomobillerdeki
fren balatalarinin asinmasindan kaynaklanan emisyonlarin yol açtigi asbest kaynakli hava
kirliligi.
ASIDOFILIK [ Acidophilic ] Asitte ya da asitli kosullarda yasayan.
ASIT TORTULLANMASI [ Acid deposition ] Normal düzeylerden daha fazla asidite
tasiyan yagisla toprak veya yüzey sularinda pH azalmasi ve asitlesme. Bk. ASIT
YAGMURU.
ASIT YAGMURU [ Acid rain ] Esas olarak sanayi tesislerinden, konutlarin
isitilmasindan ve otomobillerden kaynaklanan, sülfür ve azot oksitleri içeren su buhari
emisyonlarinin yol açtigi asit çökelmesi.
ASITLENME [ Acidification ] Topragin ve suyun asitli emisyonlarla kirlenmesi.
ASITLI TEMIZLEYICI [ Acid pickles ] Metal yüzeyleri temizlemek için kullanilan
endüstriyel atik su.
ASITLILIK PROFILI [ Aciditiy profile ] Belirli bir yerdeki degisen asitlilik
düzeylerinin, geçmis egilimleri de gösteren kayidi.
ASKIDA KATI MADDE [ SS =Suspended solids ] Suda ve lagim suyunda bulunan,
yaklasik 1 mikron büyüklügünde veya daha büyük olmakla birlikte, sözgelimi kum
tanesinden daha küçük katilari ifade etmek için kullanilan terim.
ASINMA [ Abrasion ] Yüzeylerin çesitli nedenlerle asinmasi.
ASINMA (PASLANMA) [ Corrosion ] Genellikle kimyasal etkiyle, bir maddede
zamanla olusan yipranma. Asinmaya yol açan etki maddeleri içinde en çok bilinenleri
sülfür oksitleri ve klor, fluor vb. bilesikleridir.
ATIGIN YENIDEN ISLENMESI [ Waste recycling ] Yeniden kullanmak amaciyla atik
maddelerin toplanmasi ve isleme tabi tutulmasi; kagidin, camin, alüminyumun ve
plastigin yeniden islenmesi gibi.
ATIK [ Waste ] Çevrede baskalasmaya yol açacak miktarda çevreye bosaltilan, sivi, kati,
gaz ya da radyoaktif istenmeyen her tür madde.
ATIK GÖMME [ Landfill ] Atigin toprak katmanlari arasina gömülmesinden ibaret,
kati, atik tasfiyesinin en yaygin yöntemi; Atiklarin gömüldügü çukur.
ATIK ISISI [ Waste heat ] Özellikle nükleer enerji santrallerince çevreye birakilan
kullanilmamis isi.
ATIK KOLU [ Waste stream ] Çevreye bosaltilan ve isleme tabi tutulmasi gereken sivi
ve kati atiklarin miktari.
ATIK ÖZÜMLEMESI [ Waste assimilation ] Dogal bir kaynagin bosaltilan atiklari
özümleyerek kendi kendisini temizleyebilmesi.
ATIK SU [ Waste water ] Konutlarin pis su ve lagim sularindan, endüstriyel sivi
atiklardan ve sel sularindan kaynaklanan sivi atik.
ATIK SU YÖNETIMI [ Waste water management ] Insan sagligini ve çevreyi korumak
amaciyla, atik suyun izlenmesi, islenmesi ve tasfiyesiyle ile ilgili sistemler gelistirilmesi
ve uygulanmasi.
ATIK TASINMASI [ Handling ] Sivi ve kati atiklarin toplanmasi ve nakli.
ATIK YAKIMI [ Incineration ] Yanabilen atiklarin denetimli biçimde yakilarak
zararsiz bir kalinti haline getirilmesi islemi. Atik hacmi bu yolla yüzde 80-90 azalmis
olur.
ATIK YÜKÜ TAHSISI ÇALISMASI [ Waste load allocation study ] Bir akarsuya
bosaltilabilecek, özümsenebilir toplam azami günlük atik yükünü belirlemek için yapilan
çalisma.
ATMOSFER KIRLILIGI [ Atmospheric pollution ] temelde insan faaliyetlerinin
sonucu olarak, dogrudan dogruya atmosfere verilen ya da atmosferde kimyasal
tepkimeler sonucu olusan gaz ve partikül maddelerin yol açtigi kirlilik orani.
ATMOSFER BULANIKLIGI (TOZLULUGU) [ Atmospheric turbidity; dustiness ]
Belli bir yerin havasindaki yogunlasmis toz parçaciklari.
ATMOSFERIK SAPMA ORANI [ Atmospheric lapse rate ] Atmosferin alt tabasinda
yüksekligin artmasi ile olusan isi düsmesi orani.
ATOM ENERJISI [ Atom energy ] Nükleer tepkime sirasinda serbest kalan enerji.
Nükleer enerji.
ATOMIK SOGURMA SPEKTROGRAFISI [ AAS=Atomic absorption spectrography
] Bir sivi karisimindaki metal miktarlarini saptayan analiz yöntemi.
AYRISTIRICILAR [ Decomposers ] Biyolojik bozulma yaratan, bakteriler ve mantarlar
gibi ayristirici organizmalar.
AZALTMA [ Abatement ] Kirlilik düzeyini düsürmek için uygulanan yöntem.
AZAMI TALEP DÖNEMI [ Peak demand period ] Bir kamu kurulusunun ya da
topluluga hizmet veren her hangi bir sistemin en fazla hizmet talebiyle karsilastigi
dönem.
AZAMILESTIRME [ Maximization ] Atik olusturmadan kaçinma, buna karsilik
kaynaklardan gerçeklestirilen üretimin niceligini ve niteligini arttirma çalismalarini
içeren koruma önlemi.
AZGELISMIS ALAN [ Depressed area ] Ekonomik ve fiziksel gerileme gösteren
bölge.
AZOT DÖNGÜSÜ [ Nitrogen cycle ] Atmosferdeki azotun bitkiler tarafindan
özümlenmesi, sonra topraktan geçerek atmosfere dönmesi süreci. Azot, proteinlerin
önemli bir bilesenidir ve bu nedenle hem bitkiler hem de hayvanlar için gereklidir.
AZOT OKSIT [ Nitric oxide ] Yanmadan olusan, havaya birakilinca zehirli hale gelen
kirletici madde.
BACA ATIKLARI [ Stack effluents ] Sanayi bacalarindan yayilan gazlar ve asili
parçaciklar.
BACA DUMANI [ Plume ] Bacadan çikan degisik biçimlerde atmosfere dagilan gözle
görülebilir duman emisyonu.
BACA ETKISI [ Chimney effect ] Isidaki degismenin gazlarda yol açtigi yukariya
yönelik hareket.
BACA GAZI [ Flue gas ] Yanmadan sonra bacalardan çikan ve azot oksitleri, karbon
oksitleri, su buhari, sülfür oksitleri, parçaciklar ve birçok kimyasal kirletici madde içeren
duman.
BACA GAZI KÜKÜRTÜNÜN GIDERILMESI [ Flue gas desulfurization ] Bir çok
yöntem kullanilmaktadir. En yaygini gazlarin kireçtasi çözeltisi ile yikandigi ve olusan
çamurun ayrilarak bazi durumlarda içindeki kükürtü kazanmak üzere yeniden isleme tabi
tutuldugu kireçtasi/alçitasi sürecidir.
BAHÇELI KENT [ Garden city ] Baslica özellikleri bitisik yapi düzeni ve çevresinde
yesil kusak olan kent imari.
BAKIR BÖLGELER [ Wilderness ] Insan yerlesimlerinin yada uygarliklarinin
ulasmadigi topraklar. Karalarin üçte birinden fazlasi hala bakir bölgedir ve bunlarinen
genisleri Grönland ve Antartika' da bulunmaktadir.
BAKTERI [ Bacteria ] Klorofilsiz, tek hücreli yada ipliksi mikroorganizma; bakteri
havada, toprakta ve denizde ayrisan maddede olustugu ve bozunma sürecine yardimci
oldugu için kirlilik kontrolü açisindan büyük önem tasir.
BALIK KATLIAMI [ Fish kill ] Büyük miktarda baligin topluca imhasi.
BALYALAMA [ Bailing ] Çöpü sikistirarak kati, yüksek yogunluk ta bloklar haline
getirme süreci.
BANKET [ Berm ] Egimli bir yüzeyden gelen drenaji stabilize etmeye yada denetlemeye
yardimci olan, insan yapimi taraça.
BARAJ [ Dam ] Suyun dogal akisina engel olusturarak bir nehrin yada akarsuyun akis
yönünü denetlemeye yönelik duvar, kiyi yada baska tür bir yapi.
BARIYER [ Barrier ] Biyotanin göçme yada günlük hareketini engelleyen etken.
BAT [ Best available tecnology ] En iyi kullanilabilir teknoloji.
BATAKLIGIMSI ALAN [ Bog ] Yogun ötrofikasyon sonucu su kaynakla rinin zengin
organik birikintilerle kaplanarak olusturdugu alan.
BATAKLIK GAZI [ Marsh gas ] Batakliklarda ve turbaliklarda olusan gaz ( esas olarak
metan ).
BATAKLIKLAR [ Marshes ] En azindan bellli bir süre haliç ve kiyi sulariyla kaplanan
kara-su alanlari.
BATIRMA [ Sinking] Petrol döküntülerini denetleme islemi; bu islem, kum, tebesir,
islenmis uçucu kül, çimento tozu vb. kullanilarak petrolün fiziksel olarak batirilmasi ile
gerçeklestirilir.
BATYAL [ Bathyal ] Göllerin ve okyanuslarin en derin tabakasiyla ilgili.
BDL [ Below detection limit ] Saptama sinirinin altinda.
BEKLETME HAVZASI [ Detention basin ] Taskini önlemek için sel suyunu denetimli
biçimde tutup birakmaya yönelik havuz yada depo.
BEKLETME SÜRESI [ Detention period ] Birim hacimdeki bir sivi yada gazin akis
sürecinde bir tank yada odada tutulma ortalama süresi.
BELEDI KATI ATIK [ Municipal solid waste ] Kentsel alanlardaki konut ve
isyerlerinin, lagim çamurunun da dahil oldugu, kati atiklari.
BELIRTEÇ ( INDIKATÖR ) TÜRLER [ Indicator species ] Bir ekosistemde, küçük
çevresel degisimlere özellikle duyarli olmasi itibariyle, çevre kosullari konusunda bilgi
saglayan ve çevresel tehlikelerle ilgili erken uyarilarda bulunan türler. Bunun bir örnegi
denizmaruludur; deniz marulunun su içinde yogun olarak büyümesi bir ötrofikasyon
süreci belirtisidir.
BENTOS [ Benhtos ] Deniz dibi bölgesinde yasayan yada burada olusmus hayvan ve
bitki yasami.
BENZEN [ Benzene ] Kanser yapan endüstriyel çözücü.
BENZESIM; SIMULASYON [ Simulation ] Dogal bir sürecin laboratuvar kosullarinda
yada bilgisayar modeli kullanilarak sinanmasi.
BENZIPIREN Kömür ve sigara dumaninda bulunan kanser yapici bir hidrokarbon.
BPEO [ Best practicable environmental option ] En kullanisli çevresel seçenek.
BERILYUM [ Beryllium ) Insanlar üzerinde zararli etkilere sahip metalik bir eleman.
BESIN AGI [ Food web ] Karsilikli baglanti içindeki besin zincirleri dizisi.
BESIN BÜTÇESI [ Nutrient budget ] Belli bir yasayan sistem açisindan, alinan yada
kaybedilen gerekli mineral besinlerin miktarlarini belirlemeye yönelik tahmin.
BESIN GIDERME [ Nutrient stripping ] Alici sularda ötrofikasyonu yavaslatmak
amaciyla yada atik suyun yeniden kullanilabilmesi için uygulanan üçüncü derece aritma
BESIN ZINCIRI [ Food chain ] Her halkanin bir öncekinden beslendigi ve enerji
sagladigi, buna karsilik bir sonrakine besin be enerji aktardigi organizmalar zinciri.
BESIN ZINCIRI BASAMAGI [ Trophic level ] Bir hayvanin besin zincirindeki yeri.
BESINLER [ Nutrients ] Bitkilerin ve hayvanlarin büyümesi için gerekli maddeler.
BETA RADYASYONU [ Beta radiation ] Yüksek hizda negatif elektron radyasyonu.
BEZ FILTRE [ Fabric filter ] Endüstrüyel emisyonlardan kaynaklanan tozu ve
parçaçiklari tutan, evlerdeki elektrikli süpürge torbasina benzer, kumastan yapilma aygit.
BIDON [ Skip ] Büyük atik haznesi, konteyner.
BINA BAGLANTISI [ House connection ] Atik suyu bir binadan sokaga yerlestirilmis
hatta ileten pis su borulari için kullanilan terim.
BIRIM MÜLKIYETI [ Condominium ] Çok birimli yapida bireysel mülkiyet.
BIRINCIL HAVA KIRLETICILER [ Primary air pollutants ] Atmosfere dogrudan
verilen hava kirleticileri.
BIRINCIL ISLEM [ Primary treatment ] Islenmemis lagim suyunun aritmanin en
yaygin biçimi: kaba ve kati maddelerin ayrildigi ön islem.
BIRLESIK ÜRETIM [ Cogeneration ] Elektrik üretiminde olusan atik isinin isitmada,
sogutmada ve atik su aritiminda kullanilmasi.
BIRLESIK ISI VE GÜÇ [ CHP= Combined heat and power ] Elektrik ve isinin birlikte
üretimi. Terim, atik isi yada hava kullanan santraller içinde kullanilir.
BIRLESIK KANALIZASYON [ Combined sewer ] Atik suyun ve sel suyunun
toplanmasina yarayan tek bir kanalizasyon sistemi.
BIRLESIK TASFIYE [ Codisposal ] Genellikle yanma gerektiren entegre bir islem
yoluyla lagim çukurunun ve kati atiklarin birlikte tasfiyesi yöntemi.
BIRLESIK ZARARLI ORGANIZMA DENETIMI [ Integrated pest management ]
Zararli organizmalarin yayilmasini biyolojik, kültürel ve kimyasal yaklasimlari
birlestirerek denetleme yöntemi. Özellikle, en azindan bir kimyasal ilaca karsi direnç
kazanmis organizmalarla mücadelede kullanilir.
BITKI ÖLDÜRÜCÜ [ Herbicide ] Zararli ot öldürücü ve yaprak dökücü olarak
kullanilan kimyasal madde.
BIYOAKÜMÜLASYON [ Bioaccumulation ] Biyoyogunlasma.
BIYOBOZULMAYA UGRAMAZ [ Nonbiodegradable ] Bakterilerin ayristiramadigi
organik madde.
BIYODENEME [ Bioassay ] Potansiyel olarak zehirli bilesiklerin niteliginin ve
gücünün, standart test organizmalariyla etkilesimlerini gözleme yoluyla laboratuvar
kosullarinda denenmesi.
BIYOENERJETIK [ Bioenergetics ] Bitkilerle hayvanlar, bitkilerle bitkiler hayvanlarla
hayvanlar arasindaki enerji aktariminin incelenmesi.
BIYOIZLEM [ Biomonitoring ] Potansiyel olarak zararli bir durumda bitki ve hayvan
yasamindaki farklilasmalari degerlendirmek amaciyla dogal bir ortamin biyolojik
konumundaki degisikliklerin izlenmesi.
BIYOJEOKIMYASAL DÖNGÜ [ Biogeochemical cycling ] Kimyasal elemanlarin
fiziksel çevre ile organizmalar arasindaki döngüsü.
BIYOKIMYASAL OKSIJEN IHTIYACI [ BOD = Biochemical oxygen demand ]
Organik kirliligin bir ölçüsü olarak kullanilan ifade. Bir su veya atik sudaki organik
maddelerin biyokimyasal süreçlerle tam ayrismalari için bu islemi yapan
mikroorganizmalarin, suyun birim hacimi basina gereksinim duyduklari oksijen miktari.
Evsel atik su isleme süreçlerinin etkinligini ölçmede de kullanilir.
BIYOKÜTLE [ Biomass ] Belli bir alan yada hacimdeki canli organizmalarin toplam
kütlesi yada miktari.
BIYOKÜTLE ENERJISI [ Biomass energy ] Bir biyokütledeki organik atiklar, bitkiler
yada agaç gibi organik maddelerden üretilen enerji.
BIYOLOJIK ARITMA [ Biological treatment ] Atik suyun mikroorganizmalar
kullanilarak aritilmasi.
BIYOLOJIK BÜYÜME (YÜKSELME ) [ Biological magnification ] Besin zincirinin
ardisik düzeylerinde, maddelerin artan miktarlarda birikmesi.
BIYOLOJIK ÇESITLILIK [ Biological diversity ] Organizmalarin çesitlerinin alan
yada hacim birimi basina sayisi; belli bir zamanda belli bir yerdeki türlerin bilesimi.
BIYOLOJIK DENGE [ Biological balance ] Hayvanlarla bitkiler, bitkilerle bitkiler ve
hayvanlarla hayvanlar arasindaki denge.
BIYOLOJIK POTANSIYEL [ Biotic potential ] Bir organizmanin varligini sürdürme
ve üreme yetenegi.
BIYOLOJIK KALKAN [ Biological shield ] Bir nükleer reaktörün personelini ve
çevresini korumak amaciyla, nötronlari ve gamma radyasyonu absorbe etmek (sogurmak)
için nükleer reaktörün merkezi etrafinda insa edilen koruyucu kalkan yada kalin beton
duvar.
BIYOLOJIK YAG DÖKÜNTÜ DENETIMI [ Biological oil spill control ] Sudaki yag
tabakalarini ayristirmak için bakteri kültürlerinin kullanilmasi islemi.
BIYOM [ Biome ] Belli bir dogal ortam ve iklimdeki bütün canli organizmalardan olusan
karmasik topluluk.
BIYOMETRI [ Biometry ] Biyolojik sorunlarin incelenmesinde istatistik yöntemlerin
uygulanmasi.
BIYOSFER [ Biosphere ] Gezegenimizin ve atmosferinin yasam kaynagi bütün
bölümlerini içeren alan.
BIYOSIDLER [ Biocides ] Organizmalari öldürme yetenegine sahip kimyasal maddeler;
sterilize ediciler.
BIYOTA [ Biota ] Belirli bir bölgede yada çevrede bulunan bitki ve hayvan yasaminin
bütünü.
BIYOTIK [ Biotic ] Bir çevredeki bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar ile ilgili.
BIYOYOGUNLASMA FAKTÖRÜ [ Bioconcentration factor ] Organizmalarda bazi
kimyasal maddelerin birikme mertebesini ifade eden bir ölçü. Genellikle bu kimyasal
maddeler besin zinciri içinde artarak bulunurlar. Örnek: DDT.
BOD [ Biochemical oxygen demand ] Biyokimyasal oksijen ihtiyaci.
BOP [ Blow -out preventer ] Kaçak önleyici.
BORU ÇIKISI ARITMA [ End-of-pipe treatment ] Emisyon boru hattinin bitiminde
kullanilan aritma tesisi.
BORU HATTI [ Pipeline ] Degisik maddeleri uzak mesafeler ileten, pompalama
donanimi, vanalari ve diger makinalari ile birlikte boru sebekesi.
BOSALTIM [ Discharge ] Çevreye birakilan bütün kirleticiler için kullanilan terim. Gaz
bosaltimlar emisyon, sivi bosaltimlar ise sivi atik (effluent ) diye de adlandirilir.
BOZULMA [ Impairment ] Bir dogal kaynagin kirlenmesi süreci.
BOZULMAMIS ALAN Insan etkinlikleriyle degistirilmemis dogal alanlar.
BÖLGE ISITMASI [ DH = district heating ] Belirli bir sayidaki konut yada isyerine
isitma saglamak üzere, merkezi olarak kurulan sistem.
BÖLGELEME [ Zoning ] Belli amaçlarla bölgelere ayirarak toprak imarinin
denetlenmesi.
BRÜT TABAN ALANI [ Gross floor area ] Bir binanin taban alani toplami.
BSO [ Benzene soluble organics ] Benzende çözülebilen organik maddeler.
BUHAR [ Vapor ] Atmosfer isi ve basincinda sivi yada kati durumda bulunan
maddelerin gaz hali.
BUHARLASMA HAVUZU [ Evaporation pond ] Lagim suyu tasfiyesinde kullanilan
sig ve yapay havuz; bu sistemde atik genis araziler dagitilir ve buharlastirilir.
BULANIKLIK [ Turbidity ] Suda ve havada asili bulunan maddelerin neden oldugu,
günes isinlarinin ortama girme ve bitkilerin büyüme düzeylerini denetleyen, içme suyu
kalitesi açisindan çok zararli ortam kosullari.
BUV [ Backscattered ultraviolet ] Geri saçilmis morötesi.
BÜTÜNSELCI [ Holistic ] Parçalarla bütünler arasindaki organik yada islevsel iliskiyi
vurgulayan ve bir konuyu karsilikli bagimlilik iliskisi içindeki parçalarin bütünledigi tek
bir sistem olarak gören yaklasim.
BÜYÜME TEORISI [ Growth theory ] Kentlerde ve bölgelerde yerlesim, büyüme ve
toprak kullanimi modelleri konusunda kent bilimcilerinin olusturduklari teoriler.
CA [ Carbon absorption or adsorption ] Karbon sogurmasi.
CANSIZ ÇEVRE [ Abiotic environment ] Dogadaki fiziksel ve cansiz kimyasal
unsurlar. Örnek: Toprak, su, atmosfer.
CBD [ Central business district ] Merkezi is bölgesi.
CBSR [ Carcinogen bioassay in small rodents ] Küçük kemirgenlerde kanser yapici
biyo-denemesi.
CCC [ Countercurrent chromatography ] Ters akim kromatografisi.
CFC [ Chlorofluorocarbon ] Kloroflüorokarbon.
CIVA [ Mercury ] Besin zincirlerinde, özellikle tatli su ve deniz organizmalarinda yogun
olarak bulunabilen ve zararli etkilere yol açan zehirli metalik eleman.
CNR [ Composite noise rating ] Bilesik gürültü ölçümü.
CNS [ Central nervous system ] Merkezi sinir sistemi.
COD [ Chemical oxygen demand] Kimyasal oksijen ihtiyaci.
COH [ Coefficient of haze ] Sis katsayisi.
COHb [ Carboxhaemoglobin ] Karboksihemoglobin.
COM [ Complek organic mixture ] Karmasik organik karisim.
CPOM [Coarse particulate organic matter ] Büyük parçacikli organik madde.
C.Q. [ Commercial quality ] Ticari kalite.
CÜRUF [ Clinker ] Firinlardaki ergimis kalinti.
ÇALISMA ORTAMI [ Work environment ] Isyerinin kosullari.
ÇALKANTI [ Turbulence ] Gelisigüzel hava veya su sirkülasyonuna neden olan inisli
çikisli devinim. Nedeni genellikle akis alandaki pürüzlülük ve engebeliktir.
ÇAMUR [ Sludge ] Atik suyun aritilmasi sirasinda süzme, çökeltme ya da biyolojik
aritma sonucu olusan yogunlasmis kati.
ÇAMUR SIVISI [ Slurry ] Atik su isleme tesislerinde çamuru tasiyan sivi.
ÇAMUR SINDIRIMI [ Sludge digestion ] Atik su çamurunun biyolojik oksijen
ihtiyacini çevresel yönden kabul edilebilir bir düzeye indirmek amaciyla uygulanan
anaerobik islem.
ÇAMUR TASFIYESI [ Sludge disposal ] Atik su çamurunun nihai tasfiye islemi.
ÇAMURUN YAKILMASI [ Sludge incineration ] Atik su çamurunun hacim yönünden
küçültülüp, islenerek tutusabilirlik kazandirildiktan sonra yakilmasi.
ÇAPRAZ-MEDYA YAKLASIMI [ Cross-media approach ] Çevre sorunlarina,
sözgelimi sadece hava kirliligini degil etkilesim içindeki bütün faktörleri göz önünde
bulundurarak yaklasmak.
ÇENTME (YONTMA) [ Spalling ] Yongalar ya da parçalar haline getirme.
ÇERÇEVE YAKLASIM [ Bubble concept ] Kirletici emisyonlarinin denetimi
baglaminda amaçlanan sinirlamalarin uygulanmasinda, belirli kirleticilerin çikis
kaynaklarindan ziyade bunlarin etkiledikleri alanlarin ele alinmasi gerektigini savunan
yaklasim.
ÇEVRE [ Environment ] Bir organizmanin var oldugu ortam ya da kosullar. Bu çevre
dogal fiziksel ögeleri, ayrica organizmanin etkilestigi insan ürünü kosullari içerir.
ÇEVRE ANALIZI [ Environmental analysis ] Belirli bir arazinin topografik, hidrolojik,
jeolojik ve kültürel özellikleri gibi çevresel özelliklerinin incelenmesi.
ÇEVRE DEGERLENDIRMESI [ Environmental assessment ] Bir eylemin ya da
projenin çevre bakimindan yararli olup olmadigini ve çevresel etki raporunun
hazirlanmasi gerekip gerekmedigini belirlemek amaciyla yapilan inceleme.
ÇEVRE DOSTU [ Environment-friendly ] Ürünlerde normal olarak bulunan zararli
ögelerden bazilarini tasfiye etmek amaciyla tasarlanmis ya da degistirilmis ürünleri ifade
etmek için kullanilan terim.
ÇEVRE KORUMA [ Environment protection ] Potansiyel olarak tehlikeli atik
maddelerin çevreye bosaltilmasinin asgariye indirilmesi ya da önlenmesi amaciyla
kaynaklarin yönetimi.
ÇEVRE KORUMA AJANSI [ EPA= Environmental Protection Agency ] Kirleticiler
ile ilgili tüm kanun ve yönetmelikleri uygulamak ile görevli Amerikan federal kurulusu.
ÇEVRE KALITE HEDEFI [ EQO = Environmental quality objective ] Çevrenin belirli
bir boyutu için amaçlanan kalite düzeyinin ortaya konmasi. Bu düzey ulasilir olmayabilir
ve nicelik olarak ifade edilebilir.
ÇEVRE KALITE STANDARDI [ EQS = Environmental quality standard ] Bir çevrede
bir kirletici için izin verilebilir en yüksek düzey ya da çevrenin bazi vasiflari için kabul
edilebilir en düsük düzey.
ÇEVRE MÜHENDISLIGI [ Environmental engineering ] Çevre mühendisligi, çevrenin
korunmasina, kirliligin azaltilmasina vb. elverisli teknoloji sistemlerinin tasarlanmasini
ve çevre süreçlerinin incelenmesini, ayrica belirli binalarin bu açidan iç tasarimlarinin
gerçeklestirilmesini içerir.
ÇEVRE SORUNLARI BILIMSEL KOMITESI [ SCOPE= Scientific Committee on
Problems of the Environment ] Baslica ilgi alani çevreyi iyilestirmek ve kirlilikle ilgili
çesitli sorunlari incelemek olan uluslararasi kurulus.
ÇEVRE YOLU [ Beltway ] Kentsel bir alani çevreleyen, ana ulasim arterlerine bagli yol.
ÇEVRE YÖNETIMI [ Environmental management ] Toprak , su ve hava gibi dogal
kaynaklarin çevresel açidan kabul edilebilir uygulamalar yoluyla kullanilmasi.
ÇEVRE YÖNÜNDEN DUYARLI ALAN [ ESA= Environmentally senstive area ] Bir
ülkenin dogal yerlesimleri ve süregelmekte olan tarimsal etkinlikleri korumak ya da
modern, yogun tarimdan geleneksel olana geçmek için özel önlemler almak geregini
duydugu alanlar için kullanilan terim.
ÇEVRESEL ETKI DEGERLENDIRMESI [ ELA = Environmental impact assessment
] Yeni gelisme ve projelerin çevreye olabilecek sürekli ya da geçici potansiyel etkilerinin,
sosyal sonuçlari ve alternatif çözümleri de içine alacak biçimde analizi ve
degerlendirilmesi.
ÇEVRESEL ETKI RAPORU [ Environmental impact statement ] Çevresel etki
degerlendirmesi çalismalarinin sonuçlarini içeren detayli rapor.
ÇEVRILME (INVERSIYON) [ Inversion ] Atmosferin asagi tabakalarinda gerçeklesen
ve soguk hava katmaninin daha yukaridaki sicak hava katmani tarafindan tutulmasiyla
olusan atmosfer olayi, Rüzgar olmadigi zaman, kirleticilerin dagilmasi olanagi
bulunamaz ve büyük hava kirliligi olaylari gerçeklesebilir.
ÇIKIS KANALI [ Outlet channel ] Sivi atigi toplayip götürmeye yarayan su yolu ya da
drenaj kanali.
ÇIKIS-YERIVARIS YERI ARASTIRMASI [O-D Survey = Origin destination survey
] Bir ulasim planlama teknigi.
ÇINKOLU SU KIRLILIGI [Zinc water pollution ] Galvanizleme, polimer isleme ve
diger uygulamalarin sonucu olarak end üstriyel atik suda ortaya çikan kirlilik.
ÇOCUKLARA DOKUNMAZ [ Childproof ] Çocuklar için tehlikeli olmayan.
ÇOK AILELI KONUT [ Multifamily dwelling ] Iki ya da daha fazla aile birimini
barindiran konut.
ÇOK ÇIKISLI KIRLETICI KAYNAK [ Nonpoint source ] Su kirliligine katkida
bulunan, yüzeysel su ya da yagmur akintisi gibi, yayilmis ve iç içe geçismis akintilar.
ÇÖKELME [ Precipitation ] Elektrik alan etkimesi ya da isisal degisme sonucunda,
parçaciklarin içinde asili bulunduklari gaz akintisindan ayrilmasi islemi.
ÇÖKELTME [ Sedimentation ] Katilarin yer çekimi nedeniyle çökelmesi dogal süreci;
atik suyun isleme tabi tutulmasinda, erozyon güçleri araciligiyla parçaciklarin ayrilmasi
ve tasinmasi süreci.
ÇÖKELTME TANKI [ Sedimentation tank ] Çökeltilebilir katilarin atik sudan ayrildigi
atik su isleme tesisinin bir bölümü.
ÇÖLLESME [ Desertification ] Genellikle asiri otlatma, yaygin ormansizlastirma ya da
aykiri tarim ve sulama uygulamalari sonucunda topragin çöl haline gelmesi sürece.
ÇÖP [ Garbage ] Evlerden ya da ticari amaçla gida hazirlanmasi ve kullanilmasindan
kaynaklanan hayvan, sebze ve meyve atigi; genelde tüm atik ürünler için kullanilir.
ÇÖP BOSALTMA [ Tipping ] Çöpün açik alanlara dökülmesi.
ÇÖP ISLAHI [Refuse reclamation ] kati atigin yararli ürün haline getirilmesi.
ÇÖPLÜK [ Dump site ] Çöp gibi kati atiklarin bosaltilip üstü açik birakildigi atik tasfiye
alani.
ÇÖZÜNMÜS OKSIJEN [CD = Dissolved oxygen ] Su veya atik su içinde çözünmüs
halde bulunan oksijen miktari.
ÇÜRÜME [ Putrefaction ] Anaerobik haldeki maddenin organik ayrismasi; bu süreç
sonunda kötü kokulu gazlar ve oksitlenmesi tamamlanamamis ürünler olusur.
ÇÜRÜME VE ÇÜRÜTME [ Digestion ] Enzimlerin etkisiyle organik dönüsmesini
ifade etmekte kullanilan, atik su aritimiyla ilgili terim. Örnek: Lagim çamurunun
anaerobik çürütülmesi.
DAGILMA [ Dispersion ] sözgelimi, bir dogal kaynaktaki yogunlasmis kirleticinin
yayilma süreci.
DAGINIK YAYILMA [ Sprawl ] Kentsel gelismenin civardaki kirsal kesime dogru
denetimsiz yayilmasi.
DALGA GÜCÜ [ Wave power ] deniz suyu devinimlerinin olusturdugu gücün enerji
üretiminde kullanilabilecegi, potansiyel yenilenebilir enerji kaynagi.
DALGAKIRAN [ Jetty ] Bir limani akintilarindan ve gelgitlerden korumak amaciyla
gelgite açik koylarda, göllerde ya da irmaklarda gerçeklestirilen yapi.
DAMITMA TESISLERI [ Distillation plants ] Tuzlu suyu içme suyuna dönüstüren
büyük ölçekli tesisler.
DAMLATMALI FILTRE [ Trickling filter ] Atik suyun aritilmasi sürecinde ikincil
aritma tesislerinde kullanilan biyolojik filtre. Filtre, atik suyun püskürtüp serpildigi 5-10
cm boyutunda taslardan olusan 1-2 m derinliginde ve 10-30 m çapinda bir yataktir. Taslar
arasinda büyüme olanagi bulan mikroorganizmalar, akis süresi içinde organik maddeleri
ayristirirlar.
DARBE ÖLÇER [ Impactor; Impinger ] Maddeleri çarpma (darbe) noktasinda toplayan
ve ölçen alet.
DAYANIKLI KIMYASALLAR [ Persistent chemicals ] Zararsiz hale getirilmelerini ya
da giderilmelerini saglayacak biyolojik ve kimyasal süreçlere karsi dirençli toprak ve su
kirleticileri. Bunlara örnek olarak kursun, bakir, arsenik, ya da tarim ilaçlari, sert
deterjanlar (biyolojik olarak bozunmayan) ve radyonüklidler (radyoaktif çekirdekler)
gösterilebilir.
DBA [ Decibel A ] Desibel A.
DDT [ DDT ] Diklorodifeniltrikloretan'in kisa yazilisi; son derece kuvvetli bir böcek
öldürücü. Kalintilari yaklasik 15 yil varligini sürdürür.
DEGISIM DERECESI [ Gradient ] Isi, basinç, yogunluk, nem gibi çevreyi etkileyen bir
niceligin degerindeki degisme.
DEMOGRAFI [ Demography ] Genellikle istatistik teknikler kullanilarak nüfusun
incelenmesi.
DEMOGRAFIK GEÇIS [ Demographic transition ] Genellikle ekonomik ve toplumsal
gelismeye bagli olarak, belli bir nüfusun dogum oraninda gözlenen düsme egilimi.
DENGELI NÜFÜS [ Equilibrium population ] Degismeyen nüfus; belli bir sürede
dogum sayisi ölüm sayisina esit olan nüfus.
DENIZ DIBI BÖLGESI [ Benthic region ] Hem kiyi hem de derin deniz tabani olmak
üzere, bütün okyanus dibini kapsayan deniz bölgesi.
DENIZ DIBI SONDAJI [ Offshore drilling ] Pahali donanim ve yüzer platformlar
kullanarak deniz altindan petrol ve gaz çikarilmasi.
DENIZ EKOSISTEMI [ Marine ecosystem ] Okyanuslarin ve denizlerin ekosistemleri;
pellajik ve bentik bölümler olarak ikiye ayrilir.
DENIZ ISI ENERJISI ÇEVRILMESI [ Ocean thermal energy conversion ] Deniz
yüzeyinde günesle isinan su ile yüzeyin altindaki soguk su arasindaki isi farklarindan
yararlanmak suretiyle enerji üretilmesi yöntemi.
DENIZ KIRLILIGI SÖZLESMESI [ MARPOL = Marine Pollution Convention ]
uluslar arasi Deniz Kurulusunun (IMO) önderliginde kabul edilen ve yakit tasiyan
tankerlerin deniz kirliligine yol açmalarini önlemek amaciyla olusturulan sözlesme.
DENIZ KIRLILIGINI ÖZLEME PROGRAMI (MARPOLMON) [Marine Pollution
Monitoring Programme ] Deniz Kirliligi Sözlesmesinin bir uygulamasi.
DENIZ SEDDI [ Seawall ] Sahili koruyan ve iç kisimlara yönelik taskinlari önleyen,
sahil seridindeki saglam duvar.
DENIZE ÇÖP DÖKME [ Ocean dumping ] Lagim çamuru, taranmis materyal, sanayi
atiklari ya da diger maddelerin de içinde bulundugu atiklarin denize dökülmesi.
DEPREM ZARARLARININ AZALTILMASI [ Earthquake hazard mitigation ]
tahmin, uyari sistemleri ve özellikle depreme dayanikli yapi insaasi gibi yöntemlerle,
depremlerin insan yasamina ve mallara verebilecegi zararlarin asgariye indirilmesi.
DERIN DENIZ DIBI BÖLGESI [ Abyssall-benthic zone ] Okyanusun en derin yerleri.
DERME ÇATMA KONUT [ Jerry built housing ] Genellikle hemen kâr etmek için
yetersiz malzeme ve isçilikle insa edilen konut.
DESIBEL [ Decibel ] Sesin siddetinin ölçülmesinde kullanilan uluslar arasi birim.
Kisaca dB olarak yazilir.
DETERJANLAR [ Detergents ] Yaygin olarak kullanilan, yüzey aktif temizleme
maddesi. Bakterileri ve organizmalari da yok eden deterjanlar su kirliliginin baslica
nedenlerinden biridir.
DETRITUS [ Detritus ] Göllerin dibini ya da ormanlarin tabanini zenginlestiren ayrismis
madde.
DEVRI SÜREÇ [ Circular process ] Atiklarin yeniden islenip kullanilir hale getirilmesi;
atiklarin yeniden kullanimi.
DEVRIDAIM [ Flow through ] Kesintisiz dolasim.
DEZENFEKSIYON (MIKROPSUZLASTIRMA) [ Disinfection ] Hastalik yapici
organizmalarin, sözgelimi, klorlama yoluyla yok edilmesi.
DIS KAYNAKLI KIRLILIK [ Imission ] Uzaktaki bir hava kirlilik kaynagi nedeniyle
olusan yerel hava kirliligi.
DIS KITA SAHANLIGI [ OCS = outer continental shelf ] Bir ülkenin kiyilarinda, birkaç
kilometreden 400 kilometre uzakliklara kadar uzanabilen; ve genellikle ait oldugu
ülkenin, petrol, gaz ve mineral kaynaklari bakimindan yararlanma hakkina sahip oldugu
kabul edilen deniz bölgesi.
DISKI ORGANIZMALARI [ Fecal coliform organisms ] Insanlarin ve hayvanlarin
bagirsaklarinda bulunan bakteri grubu; bu organizmalarin çevre sularindaki varligi,
hastalik yapan organizmalarin da bu sularda varliginin isareti olarak kabul edilmektedir.
DISSALLIKLAR [ Externalities ] Baskalarinin etkinliklerinin bir sonucu olarak bir
toplumsal grubun ödemek zorunda kaldigi sosyal maliyet ya da elde ettigi sosyal fayda.
DIELDRIN [ Dieldrin ] Oktaloks diye de bilinen, klorlu hidrakarbonlar sinifindan beyaz
kristalimsi tarim ilaci. Birçok hasarat açisindan zehirli etkiye sahip ve bazi kuslar için de
öldürücüdür.
DIFFÜZÖR [ Diffuser ] Gaz veya siviyi karistirildigi ortama daha iyi dagitmak amaci ile
kullanilan ve besleme borusunun ucunda bulunan ince delikli aygit.
DIMETIL SÜLFIT [ DMS ] Oksitlendiginde asit tortulanmasina katkida bulunan,
kirlilik kosullarinda artan, planktonlarin ürettigi kimyasal madde.
DINLENME SISTEMI [ Recreation system ] Topluluga dinlenme eglenme olanakla ri
saglayan tesislerin ve programlarin bütününü ifade etmek için kullanilan terim.
DIOKSIN [ Dioxin ] Bitki öldürücülerde bulunan, son derece zehirli maddeler kümesi.
DIC [ Dissolved inorganic carbon ] Çözünmüs inorganik karbon.
DIP [ Dissolved inorganic phosphorus ] Çözünmüs inorganik fosfor.
DISTROFIK GÖLLER [ Dystrophic lakes ] Çok düsük kireç içerigine ve yogun
humusa sahip bundan dolayi da suyun kahverengi renk aldigi göller.
DIYALIZ [ Dialysis ] Atik su aritiminda kullanilan, büyük organik parçaciklari
küçüklerden ayirma yöntemi.
DM [ Dry matter ] Kuru madde.
DO [ Dissolved oxygen ] Çözünmüs oksijen.
DOBSON BIRIMI [ Dobson unit ] Ozon ölçümünde kullanilir; bir dobson birimi,
milimetrenin yüzde birine esittir.
DOGA KORUMA ALANI [ Nature preserve ] Dogal çevrenin koruma ve inceleme
amaçlariyla korundugu alan.
DOGAL AYIKLANMA [ Natural selection ] Bazi organizmalarin belirli bir çevrenin
kosullarina daha iyi uymalarindan ötürü çogalarak yasamlarini sürdürmesi.
DOGAL GAZ [ Natural gas ] Yerkabugunun altinda, belli jeolojik olusumlarla
gerçeklesen, metan ve hidrokarbonlar içeren yakit.
DOGAL KAYNAK [ Natural resource ] Çevrede dogal olarak gerçeklesen su, hava ve
gaz gibi kaynaklar.
DOGAL RADYASYON [Natural radiation ] Esas olarak toprakta ve kayalarda ayrisan
uranyumun yol açtigi, radon gibi gazlar çikaran radyasyon.
DOGRUSAL KIRLETICI KAYNAK [ Line source ] Bir dogru boyunca kirlilik
emisyonu ya da desarji. Tikanik bir çevre yolunda yol boyunca hareket halindeki trafigin
olusturdugu hava kirliligi dogrusal bir kaynak olusturur.
DOGUM HIZI [ Birth rate ] Belirli bir grubun birim zamanda olarak ifade edilen dogum
orani. Belli bir alanda her 1.000 kisilik nüfus basina yillik dogum sayisi ise "kaba dogum
hizi" olarak adlandirilir.
DOGURGANLIK [ Fecundity ] Bir canlinin dogurabilme yetisi.
DOGURGANLIK HIZI [ Fertility rate ] 15-44 yas arasinda, dogurma çagindaki her
1.000 kadin basina düsen canli dogum sayisi.
DOLGU [ Riprap ] Set erozyonunu önlemek için düzensiz biçimde biraraya konmus
kirik kaya, tas ya da betondan yapilma duvar.
DOLGU YAPILANMA [ Infill development ] Kent dokusunda yayilmis haldeki,
genellikle küçük boyutta olduklari için bos kalmis arsalarin konut ya da konut -disi
amaçlarla yapilanmasi.
DOLGU KULE [ Packed tower ] Kirli havanin dolgu maddesi (seramik parçalari, agaç
yongasi vb.) doldurulmus bir kuleden geçirilmesi ve bu arada dolgu materyalinin üzerine
sivi püskürtülerek kirleticilerin sogurulmasi esasina dayali kirlilik denetim aygiti.
DOM [ Dissolved organic matter ] Çözünmüs organik madde.
DMS [ Dimethyl sulfide ] Dimetil sülfit.
DNT [ Dinitrotoluene ] Dinitrotoluen.
DUMAN [ Fumes ] Buharlarin yogunlasmasindan ya da kimyasal tepkimeden olusan,
genellikle 5 mikrondan küçük, solunabilir ve bulut görünümündeki uçucu kati
parçaciklar.
DUMAN [ Smoke ] Sözgelimi kömür gibi bir yakitin eksik yanmasi sonucunda olusan,
minik parçaciklardan ibaret, gözle görülebilir gaz halindeki süspansiyon.
DUMAN ÖLÇER [ Smokemeter ] Baca ve egzos gazlarinin yogunlugunu ölçmeye
yarayan aygit.
DURULTMA [ Clarification ] Çökebilir nitelikteki yüzen kati maddelerin çökeltme,
havalandirma ve süzme yoluyla atik sudan ayrilmasi.
DURULTMA ODASI [ Settling chamber ] Yakma bacalarinda ya da sinai islemlerden
çikan gazlardaki partikül maddelerin ön arit iminda kullanilan ve dogal bir çekme
bacasiyla çalisan oda. Bu oda da iri partikül maddeler yerçekimi etkisi ile çöktürülür ve
toplanir.
DURULTMA TANKI [ Settling tank ] Damlatmali filtre veya aktif çamur süreci
sonunda kismen aritilmis atik suyun, sivi ve kati bilesenlerin ayrilabilecegi biçimde
çökeltildigi tank.
DUV [ Dangerous ultraviolet ] Tehlikeli ultraviyole (morötesi)
DÜNYA ÇEVRE VE GELISME KOMUSYONU [ WCED = World Commision on
Environment and Development ] Ekonomik gelismeyi yadsimayan, ancak dünya çevresini
tehdit etmeyen çevre ve enerji politikalarinin benimsenmesi gerektigini savunan
Brundtland Raporunu hazirlayan, Birlesmis Milletler'in olusturdugu bir komisyon.
DÜSEY KALKIS VE INIS [ VTOL = Vertical takeoff and landing ] Havalanlarinda
alan ekonomisi saglayan ve ayrica geleneksel kalkis ve inislerdeki belli tehlikeleri
gideren düsey kalkis ve inise elverisli uçak.
DÜZEY [ Grade ] Yer seviyesi.
EAA [ Electrical aerosol analyser ] Elektrikli aerosol analizci.
EC [ Effect concentration; environmental concentration ] Etki yogunlasmasi; çevresel
yogunlasma.
Ecd [ Electron capture detector ] elektron tutma detektörü.
EDAFIK [ Edaphic ] Toprakla ve onun bitki ve hayvan yasami üzerindeki etkisiyle ilgili.
EF [ Emission factor; enrichment factor ] Emisyon etkeni.
EFEO [ Environmentally favorable energy options ] Çevre yönünden elverisli enerji
seçenekleri.
EIA [ Environmental impact assessment ] Çevresel etki degerlendirmesi.
EIL [ Environmental impairment liability ] Çevresel bozulmanin sorumlulugu.
EKISTIK [ Ekistics ] Insan yerlesimlerini inceleyen bilin dali.
EKMAN TABAKASI [ Ekman layer ] Yakin atmosferde rüzgarin veya okyanuslarda
üst akintilarin yükseklik veya derinlikle yön degistirdigi tabaka.
EKOLOJI [ Ecology ] Organizmalarin birbirleriyle ve çevreleriyle olan iliskileri
inceleyen bilim dali.
EKOLOJIK KONUM [ Niche ] Bir türün yasamini sürdürmesi için gerekli tüm
kosullari saglayan ekolojik yasama ortamindaki yeri,
EKOSFER [ Ecosphere ] Yeryüzünün canlilari içeren bölümü; biyosfer ve karsilikli
etkilesimin söz konusu oldugu atmosfer, hidrosfer ve litosfer kesitli.
EKOSISTEM [ Ecosystem ] Birbirleri ile ve cansiz ortamla iliski içinde olan kendi
içinde yeterli bitki ve hayvan toplulugu.
EKOTON [ Ecotone ] Yagmur ormani ile ona bitisik agaçlik ya da otlak gibi iki ekolojik
topluluk arasindaki geçis alani.
ELEKTRODIYALIZ [ Electrodialysis ] Suyun tuzunun giderilmesinde kullanilan
elektro kimyasal islem.
ELEKTROSTATIK ÇÖKTÜRÜCÜ [ Electrostatic precipitator ] Yüklenmis
parçaciklarin çöktürülmesi süreci ile bu parçalari tasiyan gazin atmosfere birakmadan
önce tabi tutuldugu etkili temizleme yöntemi,
ELEME [ Screening ] Yüzen ve asili duran iri kati maddeleri lagim suyundan bir tür
elek kullanarak gerçeklestirilen ayirma islemi; bir komposttan yabanci maddelerin
ayrilmasi.
EMISYON [ Emission ] Gaz ya da gaz ve partikül karisimlarinin atmosfere verilmesi.
EMISYON ENVANTERI [ Emission inventory ] Belirli bir cografi alanda havaya
bosaltilan baslica hava kirleticilerinin listesi. Listeleme miktar (gün/ton) ve kirlilik
kaynagi göz önüne alinarak yapilir.
EMISYON STANDARDI [ Emmission standard ] Belli kosullarda belli bir kaynaktan
yasal olarak bosaltilabilen azami kirletici miktari. Bosaltim standardi olarak da
adlandirilir.
EN IYI KULLANILABILIR TEKNOLOJI [ BAT = best available technology ]
Maliyeti göz önüne almaksizin ya da uygulanmasinin gerekliligi kanitlanmis, kirliligi
maksimum azaltabilen teknoloji. Optimum teknolojik süreç.
EN KULLANISLI ÇEVRESEL SEÇENEK [ BPEO = Best practicable environmental
option ] Belirli bir ortamda (deniz, hava, toprak ) bir kirleticiye karsi getirilen çözümün
bir diger ortamda kirlilige yol açabilecegi olasiligin göz önünde bulundurulmasi
gerektigini vurgulayan kavram.
EN OLASI SAYI [ MPN = Most probable number ] Kirlenmis sudaki bakterilerin
sayisinin olasilik formüllerine dayali olarak istatistiksel tahmini.
EN YÜKSEK VE EN IYI KULLANIM [ Highest and best use ] Bir yerin (yörenin)
optimal kullanimi.
ENDEMIK [ Endemic ] Belirli bir bölgenin yerli türü.
ENDRIN [ Endrin ] Klorlu hidrokarbonlar sinifindan çok zehirli, genis spektrumlu böcek
öldürücü.
ENDÜSTRIYEL ATIK SU [ Industrial sewage ] Endüstriyel islemlerden olusan atik
su. Ham maddelerden, ürünlerden ya da imalatta kullanilan maddelerden kaynaklanir.
ENERJI DÖNÜSÜMÜ [ Energy conversion ] Bir enerji biçiminin digerine dönüsmesi.
ENERJI KORUNMASI [ Energy conservation ] Insaat yasalari, toprak kullanim
yönetmelikleri, ulasim politikasi ve alternatif enerji kaynaklariyla ilgili olarak enerji
kaynaklarinin denetimli kullanimi.
ENGELLEYICILER [ Inhibitors ] Bir sistemin isleyisini durduran ya da yavaslatan
kimyasal maddeler; bozulmayi önlemek için petrol ürünlerine eklenen maddeler.
ENTROPI [ Entropy ] Yararlanilamayan enerjinin ölçümü; bir sistemdeki düzensizligin
düzeyinin ölçümü.
ENZIM [ Enzyme ] Canli maddeye özgü katalizör.
EPA [ Environmental Protection Agency ] Çevre koruma ajansi.
EPIDEMIOLOJI [ Epidemiology ] Bir nüfus toplulugundaki hastaliklarin sikliklarininve
yayginliklarinin incelenmesiyle ilgili tip bilimi.
EQO [ Environmental quality objective ] Çevre kalite hedefi.
EQS [ Environmental quality standard ] Çevre kalite standardi.
ER [ Endogenous respiration ] Iç solunum.
ERISIM DISI ALAN [ Nonattainment area ] Herhangi bir hava kirletici madde
açisindan ulusal hava kalitesi standartlarini asan alan.
EROZYON [ Erosion ] Havanin ya da insanlarin müdahalesi sonucunda kaya
parçaciklarinin ve topragin asil yerlerinden kopmalari, tasinmalari ve baska bir yerde
kalmalari süreci.
ESA [ Environmentally sensitive area ] Çevre yönünden duyarli alan.
ESER ELEMENTLER [ Trace elements ] Havada, suda ve yiyeceklerde çok düsük
yogunluklarda bulunan kursun, bakir, çinko, arsenik, civa ve vanadyum vb. gibi
elementler.
ESMER KÖMÜR [ Brown coal ] Düsük kaliteli kömür; linyit.
ESNEK ZAMAN [ Flexible time ] Degisken çalisma saatleri.
ESBASINÇ EGRILERI [ Isobars ] Hava haritalarinda esit barometrik basinç noktalarini
birlestiren çizgiler; bu çizgiler, kirlilik dagilmasi için önem tasiyan hava akimi detaylarini
olusturur.
ESIK DOZU [ Threshold dose ] Bir maddenin ölçülebilir bir etki yaratmak için
uygulanmasi gereken asgari dozu. Ölçülebilir asgari doz.
ESIK SINIRI DEGERI [ TLV = Threshold limit value ] Bir isçinin maruz kalabilecegi
ve kendisi için tehlikeli olmayan azami kirletici dozu.
ETEK [ Boom ] Sudaki yag serpintilerinin yayilmasini önlemek için kullanilan aygit.
ETOBUR ; ETÇIL [ Carnivore ] Et yiyerek enerji saglayan canli.
EV IÇI ALERJI YAPICILAR [ Indoors allergens ] Hayvan ve bitki artiklari, polen,
spor ve alg (su yosunu) içeren ev içi tozlari.
EVSEL ATIK SU [ Domestic sewage ] Evlerin ve islerlerinin olusturdugu ve
fabrikalarin endüstriyel nitelik tasimayan pis sularinin da dahil oldugu atik su.
EVSEL ATIK SU ARITIMI [ Sewage treatment ] Sagliga ve çevreye yönelik
tehlikenin azaltilmasi amaciyla atik suyun aritilmasi islemi; ilkin mekanik islemlerin
kullanildigi, daha sonra bunu biyolojik ve kimyasal islemlerin izledigi bütünsel bir süreç.
EVSEL ATIK SU ARITMA TESISI [ Sewage treatment plant ] Içinde atik suyun
isleme tabi tutuldugu ve nihai tasfiye asamasina hazirlandigi yan tesis.
FAUNA [ Fauna ] Jeolojik bir dönemle ya da yöreyle ilgili, insanlar disindaki
hayvanlarin tümünün yasami.
FENOLLER [ Phenols ] Tarim ilaçlarinin, eczaciliktaki ürünlerin, sepilemedeki etki
maddelerinin, reçinelerin ve boyalarin üretiminde kullanilan, insan ve su yasami
bakimindan zehirli etki tasiyan endüstriyel atik suda bulunan aromatik bilesikler.
FERAL [ Feral ] Yabani kosullarda yasayan hayvanlar ya da bitkiler.
FITOPLANKTON [ Phytoplankton ] Bitkisel plankton.
FIZIKO-KIMYASAL ARITIM [ Physico-chemical tretment ] Atik su aritiminda
pihtilastirma, yumaklastirma ve çöktürme gibi fiziksel ve kimyasal süreçleri içeren aritim
basamaklarinin tümü.
FLOR [ Fluorine ] Klora benzer, tepkime yapan gaz.
FLORA [ Flora ] Bir jeolojik dönem ya da yöre ile ilgili bitki yasami.
FLORIDLER [ Fluorides ] Flor içeren bilesikler.
FOSFATLAR [ Phosphates ] Bitkiler için gerekli besin niteligi tasiyan ve insan ve
hayvan gidasinin normal bileseni olan fosfor bilesikleri; ayni zamanda lagim suyu ve
tarimsal yüzey akislarinda da olusur ve su olusumlarinda ötrofikasyona neden olur.
FOSIL YAKITLAR [ Fosil fuels ] Kömür, petrol, dogal gaz vb. gibi dogal organik
yakitlarin tümü. Fosil yakitlar bitki ve hayvan maddesinin milyonlarca yil boyunca toprak
altinda ayrismasindan olusur.
FOSJEN [ Phosgene] Renksiz, tahris edici gaz.
FOTOKIMYASAL DUMAN [ Photochemical smog ] Endüstriyel islemlerden ve
otomobil egzis gazlarindan kaynaklanan hidrokarbon ve azit oksitleri emisyonlarinin
kirlettigi havada kuvvetli günes isiginin etkisiyle gerçeklesen fotokimyasal tepkimenin
olusturdugu duman ya da pus.
FOTOSENTEZ [ Photosynthesis ] Klorofil içeren bitkilerin atmosferdeki
karbondioksitten ve sudan, günes isigini enerji kaynagi olarak kullanarak karbonhidrat
olusturmasi, serbest kalan oksijenin ise atmosfere birakilmasi süreci.
FOTOVOLTAIK YÖNTEM [ Photovoltaics ] Günüs enerjisi örneginde oldugu gibi,
fotosel kullanarak isiktan elektrik üretme yöntemi.
FPOM [ Fine particulate organic matter ] Ince parçacikli organik madde.
FPC [ Fish protein concentrate ] Konsantre balik proteini.
FREATIK [ Phreatic ] Yer alti suyuyla ilgili.
FREON [ Freon ] Yaygin biçimde kullanilan klorofluorokarbon.
GAC [ Granular activated carbon ] Taneli aktif karbonu.
GAMMA RADYASYON [ Gamma radiation ] Çok kisa dalga boyundaki
elektromanyetik radyasyon.
GARP [ Global Atmospheric Research Programme ] Global Atmosfer Arastirmasi
Programi.
GAZ KROMATOGRAF [ GC = Gas chromatograph ] Bir gaz veya sivi karisimin
içindeki maddelerin ( gazlarin veya uçucu sivilarin ) oranlarini belirleyebilen analiz
cihazi.
GAZ DEZENFEKTAN [ Fumigant ] Gazlastirilmis böcek öldürücü. Genellikle
yapilarda yada seralarda kullanilir.
GCM [ General circulation model ] Genel dolasim modeli.
GECEYARISI ÇÖP DÖKME [ Midnight dumping ] Gizli, yasa disi çöp dökme.
GEMS [ Global Environmental Monitoring System ] Global Çevre Izleme Sistemi.
GEZEREV [ Mobile home ] Su ve elektrigi bulunan, iç imde yasamaya mahsus karavan.
GIDA KATKI MADDELERI [ Food additives ] Gida maddelerine dayaniklilik,
çekicilik, kivami tat yada hazirlama kolayligi saglamak için, hazirlanmalari yada
islenmeleri sirasinda özellikle katilan maddeler.
GIRDAP [ Eddy ] Havanin ve su akimlarinda türbülansin neden oldugu her türlü boyutta
anafor hareketi.
GIRDAP YAYILMASI [ Eddy diffusion ] Çalkantili ( turbulant ) bir akis rejiminde
bulunan yabanci maddelerin moleküler difüzyona kiyasla çok daha büyük bulutlarda
yayilimi.
GIRDI [ Input ] Girdi, kirlilik baglaminda, bir ortamda bulunan ve çevre için zararli
kirleticiler içeren her tür gaz yada sivi atiklari ifade eder.
GIZLI YAGIS [ Occult precipitation ] Potansiyel bir kirlilik nedeni olusturan ve
agaçlarla bitkileri etkileyen, yagmur disindaki nem durumu.
GOR [ Gas/oil ratio ] Gaz/yag orani.
GÖLET [ Pond ] Genellikle gölden küçük ve havuzdan büyük, dogal yada yapay olarak
yapilmis su olusumu.
GRAS [ Generally recognized as safe ] Genellikle emniyetli kabul edilen.
GRI ALAN [ Gery area ] Afet alani; ortalam alan-ekonomik açidan gelismesi bazi
yörelerden daha hizli, bazilarinda daha düsük seyreden ara alan.
GROYN [ Groyne ] Kum hareketlerini önlemek, kum kaybini asgariye indirmek ve belli
bir kumsal kesimini korumak için kiyiya dik olarak insa edilen mendirek.
GRUP [ Cohort ] Ortak bir istatistik nitelige sahip bireylerden olusan bir grubu belirtmek
için kullanilan demografik terim.
GRUP DAVASI [ Class action ] Vatandas davasi diye de adlandirilir. Ortak çikarlara
sahip bir grubun temsilcisi olarak birden fazla kisinin dav açmalari yada haklarinda dava
açilmasi durumu. Genellikle çevre ile ilgili davalarda kullanilir.
GRUP YASAMLILIK YÖNTEMI [ Cohort survival method ] Yas ve cinsiyete göre
ayrilmis nüfus gruplarinin,ölümlülük, dogurganlik ve göç olasiliklari gözönüne alinarak
gelecekteki bir tarih itibariyle yaslanmasini inceleyen nüfus projeksiyonu yöntemi.
GÜBRELER [ Fertilizers ] Ekinlerin büyümesini saglamak için topraga eklenen
maddeler. Dogal inorganik gübreler hayvan gübresi, kompost ve talas içerir; inorganik
gübreler ise ezilmis kireçtasi,alçitasi,kükürt ve kaya fosfati içerir. Bunun yani sira
sentetik olarak üretilen büyük miktarlarda azot, potasyum, fosfor ve sülfür bilesikleri
kullanilir.
GÜNLÜK ÖRTÜ [ Daily cover ] Dökülen kati atigi örtmek üzere bir günde serpilmesi
gereken toprak.
GÜRÜLTÜ KIRLILIGI [ Noise pollution ] Insanlar üzerinde olumsuz fizyolojik ve
psikolojik etkiler yaratan, arzu edilmeyen sesler. Gürültü kirliliginin baslica kaynaklari
arsinda uçaklarin çalismasi, yol trafigi, insaat ve agir donanim bulunmaktadir.
GÜRÜLTÜ VE SAYI INDEKSI [ Noise and number index ] Ingiltere'de Heathrow
hava limani yöresinde yapilan bir arastirmaya dayanilarak gelistirilen, uçak
gürültüsünden kaynaklanan rahatsizligin ölçülmesine yönelik indeks.
GW [ Gross weight ] Brüt agirlik.
HALIÇ [ Estuary ] Gel- git olayindan etkilenen genis irmak agzi.
HAREKETLI KAYNAK [ Mobile source ] Otomobil, motosiklet, uçak, gemi gibi
hareket halindeki hava kirliligi olusturucular.
HARITA ÇAKISTIRMA TEKNIGI [ Map overlay rechnique ] Potansiyel deprem
tehlikesi ve toprak geçirgenligi gibi etkenlerin saptanmasi da dahil, toprak kullanimi
planlamasinda kullanilan mekansal verilerin sentezi yöntemi.
HASTALIK YAPICI [ Pathogen ] Hastalik olusturan herhangi bir etki maddesi;
genellikle bu terim, hastaliga yol açan canli bir organizmayi anlatmakla sinirli
tutulmaktadir.
HASTALIK HIZI [ Morbidity rate ] Belli bir dönemde, belli bir alandaki belli bir nüfus
açisindan, belirli bir hastaligin beher 1.000 yada 100.000 kisi basina gerçeklesme orani.
HAVA KALITE STANDARTLARI [ Air quality standarts ] Bir bölgede belirli bir
zaman sürecinde asilmamasi gereken hava kirletici konsantrasyonlari.
HAVA KALITESI YÖNETMELIGI [ Hava kalitesi standartlari ve diger tedbirleri
içeren yönetmelik.
HAVA KALITESININ IZLENMESI [ Air quality act. ] Hava kaynagindan sürekli
örnek alinmasi ve analiz edilmesi.
HAVA KIRLILIGI [ Air pollution ] Toz, gaz, sis, koku, duman yada buhar gibi
kirleticilerin insan, bitki ve hayvan yasamina yada maddi nesnelere zara verecek , yada
yasamdan, maddi nesnelerden rahatça yaralanmasina engel olacak miktar, yogunluk ve
zamanda atmosferde bulunmasi.
HAVA KIRLILIGI DENETIMI [ Air pollution control ] Temiz hav kriterlerinin ve
standartlarinin saptanmasi ve uygulanmasi.
HAVA KIRLILIGI OLAYI [ Air pollution epidose ] Hava Kirliligi Salgini diyede
adlandirilan ve günlerce devam eden akut hava kirliligi olayi.
HAVA KIRLILIGI SÜZGECI [ Air pollution filter ] Baca yada havalandirma
çikislarinda belirligi büyüklüge kadar olan parçaciklari süzen aygit.
HAVA KUSAGI [ Airshed ] Belli bir yörenin atmosfer kusagi ( bölgesi )
HAVA-YER ARA YÜZEYI [ Air-ground interface ] atmosferin alt tabakalarinin yerle
tepkime iliskisi içinde oldugu sinir.
HAVADAKI VE SUDAKI AZOT BILESIKLERI [ Nitrogen compounds in air and
water ] Bunlar havayla suyun kalitesini önemli ölçüde etkiler ve kirliligin baslica
nedenlerini olustururlar.
HAVALANDIRMA [ Aeration ] özellikle atik su aritma sürecinin bir bölümü olarak,
havali kosullarin yaratilmasi amaciyla suya hava verilmesi.
HAVALANDIRMA TANKI [ Aeration tank ] Havalandirma islemini yapildigi tank.
HAVAYLA TASINAN KALINTILAR [ Airborne residuals ] Havadaki duman ve toz.
HAYVANLARA YASAK BÖLGE [ Livestock exclusio n zone ] Büyük ve küçükbas
çiftlik hayvanlarina yasaklanmis bölge.
HEKSAKLORBENZEN [ Heptachlor ] Klorlu hidrokarbon grubundan bir böcek
öldürücü.
HER BESINI YIYEN [ Omnivore ] Hem bitki hemde hayvan tüketerek enerji saglayan
organizma.
HETEROTROF [ Heterotroph ] Enerjiyi karmasik organik maddelerin kimyasal
ayrismasindan saglayan organizmalar yada hayvanlar.
HGV [ Heavy goods vehicle ] Agir yük tasiti.
HIZ KESICI YÜKSELTICI ( KASIS ) [ Steeping policeman = speed bump ] Trafigi
yavaslatmaya zorlayan yo l yüzeyindeki yapay degisme.
HIDROGRAFIK ARASTIRMA [ Hydrographic survey ] Denizcilik, mühendislik
projeleri yad a diger amaçlarla kullanilmak üzere, bir su olusumunun fiziksel özellikleri
ile ilgili veri elde etmek için yapilan arastirma.
HIDROJEN SÜLFÜR [ Hydrogen sulfide ] Organik materyalin anaorebik kosullarda
ayrismasi ile olusan, çürük yumurta kokusunda, renksiz ve son derce zehirli gaz.
Hidrojen sülfür ayrica petrol rafinerilerinde, sülfür aritma tesislerinde, bazi metalurjik
süreçlerde ve sülfür içeren bilesikler kullanan çesitli kimya sanayilerinde de olusur.
HIDROKARBONLAR [ Hydrocarbons ] Genellikle fosil yakitlarda ve bu maddelerin
kismen yanmasindan olusan ürünlerde, sözgelimi petrolle isleyen tasitlarin egzos
gazlarinda bulunan ve yalnizca karbon ve hidrojenden olusan organik bilesikler.
HIDROLOJIK DÖNGÜ [ Hydraulogic cycle ] Suyun yeryüzüyle atmosfer arasindaki
sürekli dönüsümü.
HIDROLOJIK INCELEME [ Hydraulogic study ] Bir alanin su varliginin nicel,iksel
degerlendirilmesi, topragin korunmasi, taskin denetimi, barajlar ve su depolari tasarimi
yapilmasi ve bir imar çalismasinin olasi etkinliklerinin belirlenmesi amaciyla cografi bir
alandaki sularin degisik yönlerinin sistematik degerlendirmesi nin yapilmasi.
HIDROSFER [ Hydrospher ] Yeryüzünün okyanuslar, göller ve irmaklar gibi sudan
olusan bölümü.
HIZMET ALANI [ Catchment area ] Belirli bir programin, etkinligin, hizmetin
kullanicilarinin çogunlugunun bulundugu cografik bölge.
IRMAK HAVZASI [ River basin ]
drenaj havzalarindan bir dagotom bendi ile ayrilan irmagin drenaj havzasi.
ISI ADASI [ Heat island ] Birbirine yakin çok sayida isi kaynaginin kentsel alanlarda
isinin artmasina neden olarak bu alanlarla etraflari arasinda gece isis yönünden farklilik
yaratan ve dolayisiyla sicak havayi ve kirleticileri tutan bir sis kubbesi olusumuna yol
açan olumsuz durum.
ISKARTA [ Spoil ] Madencilik çalismalarinin sonucunda ortaya çikan artik materyal; su
olusumlarinda taranarak çikarilmis materyaller içinde kullanilir.
ISIK ALAN SU TABAKASI [ Euphotic zone ] Okyanusta fotosentezi ve bitkisel
planktonlarin yasamasini saglayacak kadar isik alan açik deniz bölgesi.
IZGARA MODELI [ Gridiron pattern ] Sokaklarin birbiriyle dik açisiyla kesistigi
sokak plani.
IÇ SULAR [ Inland waterd ] Denizler ve okyanuslar disinda yeryüzündeki tüm su
kaynaklari.
IÇSELLESMIS ATIK [ Internalized waste ] Ayni tesis içinde yeniden islenip kullanilan
atik.
IÇTEN YANMALI MOTOR [ ICE = Internal combustion engine ] Içinde yakitin
belirli bir alana hapsedilerek, mekanik enerji elde etmek amaciyla yakildigi aygit.
IKINCIL HAVA KIRLIETICILERI [ Secondary air pollutants ] Atmosfer birakilan
birincil hava kirleticileriyle atmosferde dogal olarak bulunan kimyasal maddelerin
tepkimeyegirmeleri sonucu olusan hava kirleticileri. Bk. Birincil Hava Kirleticileri.
IKINCIL ISLEM [ Secondary treatment ] Çökelmeden sonra, aktif çamur veya çürütme
gibi biyokimyasal islemlerle endüstriyel veya evsel atik suyunun aritilmasi.
ILAVE ( ÖNLEMLER, DONANIM ) [ Add-on (measures, equipment ) ] Kirliligi
denetlemek ve sinirlamak için kullanilan ek önlemlere yada donanim.
ILAVE SU [ Make-up water ] Sistemde sizinti, buharlasma,bosa akma, patlak gibi
nedenlerden kaynaklanan kaybin giderilmesi için saglana su.
ILERI ARITMA [ Advanced treatment ] Biyolojik aritma sonrasi atik suyun kalitesini
arttirmak için kullanilan fiziko-kimyasal süreçlerin tümü.
IMARLI ALAN [ Improved land ] Su saglanarak, kanalizasyon sistemi, yollari ve diger
temel donanimi olusturarak daha yararli hale getirilmis toprak.
IMHOF TNKI [ Imhoff tank ] Kompakt yapida oldugu ve mekanik donanim
gerektirmedigi için küçük aritma tesislerinde kullanilan, içinde hem çökelme hem de
anaerobik çamur karistirma isleminin gerçeklestigi, iki asamali kagim suyu aritma tanki.
INSAN EKOLOJISI [ Human ecology ] Bireylerin ve insan topluluklarinin kendi
çevreleriyle olan iliskisini inceleyen ekoloji dali.
INSAN GÜBRESI [ Night soil ] Insan diskisi.
INSAN YERLESIMI [ Human settlement ] Bir insan toplulugunun mesken tuttugu yer.
Geçici nitelikteki, kamp yeri gibi yerler bu tanimin disindadir.
INSAN VE BIYOSFER PROGRAMI [ MAB= Man and the Biosphere Programme ]
Birlesmis Milletler Çevre Programi'nin yürüttügü bir çalisma.
INSANDAN KAYNAKLANAN [ Anthropogenically-emitted ] Insan faaliyetleri
sonucu olusan
INSAATA ELVERISLI ALAN [ Buildable area ] Potansiyel insaatlara uygun toprak.
IOM [ Inert organic matter ] Sabit organik madde.
IS [ Smut ] Bacadan çikarak civardaki alana düsen küçük kurum parçasi; sülfürük asit
içeren isler asitli is olarak da adlandirilir.
ISLETIM KAYIPLARI [ Operational losses ] Buharlasma ve sizintidan kaynaklanan su
kayiplari.
ISYERI HAVASI [ Occupational air ] Fabrikalardaki yada diger is yerlerindeki kapali
mekanlardaki hava.
IYON DEGISMESI [ Ion exchange ] Sivi atik aritiminda kullanilan, sert suyu yeniden
kullanmak için uygulanan yumusatma islemi. Bu islemde sividaki istenmeyen iyonlar
sivinin içinden geçirildigi reçinedeki zararsiz iyonlarla yer degistirir.
IYONLASMA [ Ionization ] Nötr bir atomun yada atom grubunun elektron kaybi yada
kazanilmasi yoluyla elektrik yüklü hale gelmesi süreci.
IYONOSFER [ Ionosphere ] Atmosferin yer yüzeyinden 80 kilometre ve daha
yukaridaki tabakalari.
IYOT 131 [ Iodine 131 ] Bir gamma isini yayicisi ve genellikle inek sütüyle insanlara
geçebilen bir kirlilik kaynagi.
IX REÇINE [ IX resin ] Iyon degistirici reçine.
IZ BÖLGESI [ Footprint ] Uçak gürültüsünden akustik açidan etkilenen alan.
IZIN VERILEBILIR AZAMI YOGUNLUK [Maximum permissible concentration ]
Normal ölçüde teneffüs edildiginde yada tüketildiginde, kritik bir organ için azami makul
dozu geçmeyen, havada , suda, sütte vb. bulunan radyoizotop yogunlugu.
IZLEME PROGRAMI [ Monitoring program ] Herhangi bir kirletici maddenin
varliginin, etkisinin yada düzeyinin nicelik yada nitelik yönünden saptanmasi yada
ölçülmesi amaciyla ölçüm donaniminin karmasik bir sistemle devreye sokulmasi.
IZOTOPLAR [ Isotopes ] Ayni elemanin degisik atom agirligindaki atomlari.
JEOLOJIK HARITA [ Geologic map ] Kaya olusumlari ile fay hatlari gibi diger
fiziksel özelliklerin dagilimlarini ve aralarindaki iliskileri gösteren harita.
JEOLOJIK TEHLIKELER [ Geologic hazards ] Faylar, yanardaglar, heyelanlar,
depremler ve toprak çökelmeleri gibi, dogal kökenli yada insan faaliyetinin yol açtigi
tehlikeli jeolojik kosullar.
JEOSFER [ Geosphere ] Yeryüzünün, atmosfer, hidrosfer ve biyosfer disindaki kati,
cansiz bölümü.
JEOTERMAL ENERJI [ Geothermal energy ] Belli elemanlarin radyoaktif
ayrismasindan olusan, yeryüzünün iç isisi; bu isi, potansiyel olarak büyük ve aslinda
ulasilmamis bir enerji kaynagidir.
KABA KIRLILIK [ Coarse pollution ] Agirlik yada yogun kirlilik; bir inçin 1/8 'inden
daha büyük boyutlu, istenmeyen herhangi bir madde.
KABOT DENETIMI [ Cabot control ] Yüzeye bir fitil sokup dökünt üyü tu
KAÇAK [ Blow out ] Basinç kontrolü kayboldugunda ortaya çikan yag yada gaz sizintisi.
KAHVERENGI DUMAN [ Brown smoke ] Fosil yakitlarin nispeteb düsük isida
yanmasindan olusan ve siyah dumandan daha az yogun duman.
KALINTI [ Residue ] Kati atigin islenmesi sonucunda ortaya çikan nihai ürün; yakma
isleminden sonra firinda olusan kati maddelerden ibaret kalinti.
KALINTI KLOR [ Residual chlorine ] Klorlama islemi sonrasi suda kalan klor miktari.
KALMA SÜRESI [ Residence time ] Incelenen bir maddenin bir havuzda yada
rezervuarda kaldigi ortalama süre.
KALSIYUM HIDROKSIT [ Calcium hydroxide ] Sönmüs kireç diye de bilinen, aritma
süreçlerinde pH ayarlamasi ve pihtilastirma islemlerinde kullanilan kalsiyum bilesigi.
KANAL [ Channel ] Suyun belirli bir dogrultuda akmasini saglayan dogal yada yapay
olusum.
KANALIZASYON ANA BORULARI [ Sewer mains ] Atik suyu kanallardan toplayan
ve ana kanallara ileten, çapi genis lagim kanallari.
KANALIZASYON ANA HAT KANALI [ Trunk sewer ] Atik suyu lagim ana
borularindan toplayan ve aritma tesisine yada bir bosaltma menfezine ileten, genis çapli
ana borusu.
KANALIZASYON KAPASITESI [ Sewer capacity ] Bir kanalizasyon borusunun
tutabilecegi azami atik su miktari; beher gün için kisi basina belli syida galon olarak ifade
edilir.
KANALIZASYON SISTEMI [ Sewerage system ] Atik suyun toplanmasinda,
islenmesinde ve tasfiyesinde kullanilan donanim.
KANALLAMA [ Channelization ] Büyük miktardaki suyun, su düzeyini tehlikeli
biçimde yükseltmeksizin iletilmesini saglamak üzere akinti kanallarinin degistirilmesi.
KANSER YAPICILAR [ Carcinogenes ] Kansere yol açan etki maddeleri.
KAPALI AKIFER [ Confined aquifer ] Kaya katmanlari arasinda sikisip kalmis yer alti
suyu.
KAPALI SISTEM [ Closed system ] Disindaki nesnelerle madde alisverisi olmayan
sistem.
KARADAN ESEN RÜZGAR [ Land Breeze ] Izellikle karanin denizlerden daha hizli
sogudugu bulutsuz gecelerde, karalardan denize dogru olan kara hareketi.
KARBOKSIHEMEGLOBIN [ COHb = Carboxyhaemoglobin ] Kanda oksijen tasiyan
hemoglobin pigmentinin karbon monoksit ile birlestiginde olusturdugu bilesik. Bu
madde, oksijen tasinimini engelleyip, ölüme yol açar.
KARBON DÖNGÜSÜ [ (Carbon cycle ] Karbon atomalrinin fiziksel, jeolojik, kimyasal
ve diger süreçler sonucunda atmosfet, okyanuslar, yeryüzü vb. arasindaki dolasimi.
KARBON SOGURMASI ( ABSORBSIYONU YADA ADSORPSIYONU ) [ CA=
Carbon absorption or adsorption ] Aktif karbon kullanilarak yapilan sogurma veya
adsorpsiyon.
KARBON DIOKSIT [ Carbon dioxide ] Yeterli oksiyen kosullarinda fosil yakitlarin
yanmasiyla olusan, atmosferde mevcut bir bilesik. Soludugumuz oksijeni yayan klorofili
bitkiler için gerekli olup kendi basina zehirli degildir, ancak yogun haldeyken bogucu
olabilir.
KARBON MONOKSIT [ Carbon monoxide ] Fosil yakitlarin yeterince hava ile
yanmamasindan olusan, gözle görülmeyen, tatsiz, kokusuzz ve son derece zehirli bir gaz.
KARISIK IMARLI BÖLGE [ Mixed developing zone ] Farkli imar (gelisme) tiplerinin
gerçeklestigi alan.
KATALITIK DÖNÜSTÜRÜCÜ [ Catalytic converter ] Bk. Katalitik susturucu (
catalytic mufflers )
KATALITIK SUSTURUCU [ Catalytic mufflers ] Katalitik dönüstürücü diye bilinir.
Içten yanmali motoru bulunan tasitlarin egzos borularina takilan hava kirliligini
denetleme aygiti.
KATI ATIK [ Solid waste ] Kati özellikleri tasiyan her türlü atik madde.
KATI ATIK YÖNETIMI [ Solid waste management ] Kati atiklarin toplanmasini,
islenmesini ve tasfiyesini, ayrica yeniden islenerek kullanilmasini planli biçimde
denetleme sistemi.
KATISIK GIDA [ Adulterated food ] Safligi giderilmis gida maddesi.
KATKI MADDELERI [ Additives ] Istenen özellikleri islah etmek veya istenmeyen
nitelikleri gidermek için eklenen maddeler.
KATODIK KORUMA [ Cathodic protection ] Metal bazli yer alti veya sualti borularini
paslanmaya ( oksitlenmeye ) karsi koruyan elektrokimyasal yöntem.
KATRAN [ Tar ] Kömür ve odunun damitilmasinda sonra geriye kelen siyah yapiskan
madde; petrol aritimi sonucunda olusan kalintiyi da ifade eder.
KELAT [ Chelat ] Deniz suyunda organik materyali ayirmaya yaraya n kimyasal ayirma
aygiti; Kelatlamaya yönelik etki maddeleri, köpük olusumunu önlemek amaciyla
deterjanlarda kullanilir.
KEMIRGEN ÖLDÜRÜCÜ ILAÇLAR [ Rodenticides ] Kemirgenleri öldüren kimyasal
maddeler.
KENDI KENDINE TEMIZLENME ( ÖZARITIM ) [ Self- purification ] Bir su
olusumunun organik atiklarla kirlendikten sonra yeniden arinma konusundaki dogal
yönelimi.
KENT MERKEZI [ City core ] Kentin en yogun ve genellikle merkezi is alaninin
bulundugu bölgesi.
KENT PLANLAMASI [ Urban planning ] Kentsel bir alanin fiziksel altyapi, konut ve
ulasim, toprak kullanimi, kentsel büyüme de dahil, çesitli ögelerinin planlanmasi süreci.
KENTSEL YÜZEYSEL AKIS [ Urban runoff ] Yogun imar görmüs alanlarda olusan
ve özellikle asili katilar, zehirli maddeler, bakteriler, besin maddeleri, asbest, yag, gres
yagi ve tuz gibi kaynagi kent sokaklari, insaat malzemeleri ve çöpler olan çesitli
kirleticilerin bulastigi yüzeysel su akisi.
KIRMIZI GELGITLER [ Red tides ] Kirlilik ve ötrofikasyon sonucunda, deniz
planktonu tiplerinin zehirli olabilecek düzeyde yogunlasmasiyla kiyi sularinin renginin
bozulmasi sekliyle olusan dogal olay.
KIRMIZI KIL [ Laterite ] Nemli tropikal ve subtropikal bölgelere özgü, demir ve
alüminyum oksitleri bakimindan zengin, oldukça ince kirmizi renkli toprak.
KIRMIZI VERI KITABI [ Red data book ] Nadir ve tehlike altinda bulunan türlerle
ilgili olarak IUCN' nin tuttugu bilgi dosyasi.
KIYI BÖLGESI YÖNETIMI [ Coastal zone management ] Kiyi sularinin ve su
havzalarinin, kirlilikten korumak ve azami yayari saglamak amaciyla yönetimi.
KIYI BÖLGESI [ Littoral zone ] Köklü bitki örtüsünün ortaya çiktigi, günes isiginin su
tabanina nüfuz edebildigi yüksek düzeyde fotosentez olayina olanak veren tatli sulardaki
sig kiyi bölgesi.
KIYI SU BENDI [ Coastal watershed ] sel suyunu depolayip sonra kiyi sularina
birakarak, su denetim sistemi islevi gören arazi parçasi.
KIYI SÜRÜKLENMESI [ Littoral drift ] Kirilan dalgalarin olusturdugu akintilarla
kumlarin denize çekilmesi. Bu durum kiyi koruma planlari açisindan önem tasir.
KIYISAL [ Littoral ] Sahilde yada sahil yakininda bulunan; sahille ilgili.
KIMYASAL ISLEM [ Chemical Treatment ] Zehirli, kokulu, yada asindirici nitelikteki
gazlarin ve emisyonlarin aritilmasinda kullanilan kimyasal yöntem.
KIMYASAL KIRLILIK [ Chemical pollution ] Gaz, kati yada sivi haldeki kimyasal
maddelerin etkisiyle havada, suda ve toprakta olusan kirlilik.
KIMYASAL OKSIJEN IHTIYACI [ COD= Chemical oxygen demand ] Bir su
örnegindeki organik ve oksitlenebilir inorganik bilesikleri yükseltgemek için gerekli
oksijen miktarini ölçen, suyun kalitesi ile ilgili bir gösterge.
KIMYASAL MUTAGENLER [ Chemical mutagens ] Daha sonraki kusaklarda
dogustan gelen kusurlarin artisina yol açabilen, kimyasal kökenli potansiyel mutasyon
nadenleri.
KIRLETEN ÖDER ILKESI [ PPP= Polluter pays principle ] Kirliligin üstesinden
gelmenin bedelini kirleticinin karsilamasi gerektigini savunan ilke.
KIRLETICI [ Contaminant ] Havayi, suyu, topragi yada çevreni herhangi bir ögesini
kirleten madde.
KIRLETICI [ Pollutant ] Arzu edilmeyen etkilere yol açan kati, sivi yada gaz halindeki
madde. Birincil kirleticiler gürültü ve lagim suyu gibi dogrudan olusmus kirleticileri
içerir; ikincil kirleticiler ise kirlenmis ortamla tepkimeye giren birincil kirleticiler
tarafindan üretilir, ör. Ozon.
KIRLETICI SIZINTI [ Leachate ] Suyun topraga gömülü kati atiklarin arasindan
sizarken mevcut asili ve çözünmüs kati maddeyi ve bakterileri emerek olusturdugu, bazen
yer alti sularina da karisabilen kirletici.
KIRLI SIS [ Skog ] Önceleri duman (Smoke ] ile sisin ( fog ] birlikle tanimlanmasi için
kullanilmistir. Daha sonra ise özellikle atmosferde fotokimyasal tepkimeye ugrayan
otomobil egzoslarinin ve diger emisyonlarin yol açtigi kentsel alanlardaki fotokimyasal
bpupu anlatmak için kullanilmistir.
KIRLILIK ( KIRLENME ) [ Pollution ] Çevrenin insan, bitki ve hayvan yasami
açisindan tehlikeli yada potansiyel olarak tehlikeli olacak sekilde kirlenmesi;
bozulmayan yada dagilmayan atik materyalin çevreye birakilmasi.
KIRLILIGIN DÖNÜSTÜRÜLMESI [ Rendering pollition ] Sabunun ham maddesi
olan donyagini ve hayvan yeminde kullanilan, protein orani yüksek, yagsiz bir ürünü elde
etmek için hayvan atiklarinin pisirilmesi islemi.
KIRLILIGIN KAYDIRILMASI [ Translocation ] Kati atik toplanmasinda oldugu gibi,
kirliligin bir alandan yada yöreden bir digerine kaydirilmasi.
KLOR [ Chlorine ] Agartici, oksitleyici etki maddesi olarak su aritma yada mikrop
giderme amaciyla kullanilan halojen eleman; zehirli bir gaz.
KLOR IHTIYACI [ Chlorine demand ] Belirli bir hacim pis suda bulunan bütün
patojenik bakterileri öldürmek için gerekli klor miktari.
KLORDAN [ Chlordane ] Etkin maddesi klor olan uçucu nitelikteki böcek öldürücü.
KLORLAMA [ Chlorination ] Mikroplari giderme amaciyla içme suyu yada atik suya
klor eklenmesi.
KLORLANMIS HIDROKARBONLAR [ Chlorinated hydrocarbons ] Organa klorlar
diye de adlandirilirlar. Bu maddeler endrin heptaklor, aldrin, toksafen, dieldrin, DDT,
klordan ve metoksiklor gibi sentetik zehirler içerir. Bu sentetik zehirler toprakta, akarsu
ve deniz dibinde degismeden kalirlar.
KLOROFIL [ Chorophyll ] Oksiyen üretmek içim isigi ve karbon dioksiti kullanan,
bitkilerde bulunan renk maddesi.
KLOROFLUOROKARBON ' lar [ CFCs= Chlrofluorocarbons ] Aerosol
püskürtücülerde, sogutmada, plastik köpükte ve endüstriyel çözücülerde kullanilan, ozon
tabakasinin tükenmesine yol açan ana faktör oldugu ve sera etkisine katkida bulundugu
düsünülen son derece kararli ( kalici ) bilesikler.
KOBALT 60 [ Cobalt 60 ] Hem insanlara hem de hayvanlara zararli nitelik tasimakla
birlikte tipta kullanilan radyoaktif kobalt.
KOKU GIDERME [ Deodorization ] Uygun olmayan kokularin ve gazlarin giderilmesi
yada önlenmesi.
KOKU MADDESI [ Odorant ] Gazlara koku eklemekle kullanilan ve böylece sizintilar
konusunda uyarici olan madde.
KOLIFORM BAKTERILER [ Coliform bacteria ] Insanlarin ve sicak anli hayvanlarin
kalin bagirsaklarinda yasayan ve sudaki konsantrasyonu patojenlerin de bulunabilecegini
gösteren indikatör bakteriler.
KOLLEKTÖR [ Collectors ] Gaz, sivi yada katilardan kirleticileri ayirip toplayan
kirlilik denetleme aygiti.
KOLLOIDLER [ Colloids ] Büyüklügü 10-1000 angstrom arasinda degisen, bir baska
madde de asili, çok küçük parçaciklar.
KOMPOSTLAMA [ Composting ] Kati atik ve çamur gibi organik maddeleri, anaerobik
çürütme yoluyla bir tür gübreye dönüstürmekten ibaret biyolojik bir süreç.
KONTROL BENDI [ Check dam ] Özellikle toprak erozyonunu denetlemek amaciyla
kullanilan, suyun ve molozun kanaldaki akisini geciktirmeye yönelik küçük bent.
KONTUR SERIDI MADENCILIGI [ Contour strip mining ] Kontur hatlari boyunca
yapilan yüzey madenciligi.
KORIDOR GELISIMI [ Corridor development ] Serit biçimindeki gelisim.
KORUMA [ Conservation ] Dogal ve insanlarin olusturdugu çevre kaynaklarinin (
madenler, su, ormanlar, balik yataklari, vahsi yasam vb. ) tükenme ve israfa karsi ve ayni
zamanda güzelliginin bozulmamasi amaciyla korunmasi, yönetimi ve akilci kullanimi.
KORUMA [ Preservation ] Özellikle geçmisten kalma yapilarin yararli durumunun,
bakimla mümkün oldugu kadar uzun süre korunmasi süreci.
KORUMA SERIDI [ Shelter belt ] Topragi rüzgar erozyonundan korumak için dikilen
agaçlar ve çalilar.
KOZMIK ISINLAR [ Cosmic rays ] Uzaydan gelen alfa, beta ve gamma isinlari. Bu
isinlar yeryüzünü etkileyen karmasik bir radyasyon ( isima ) sistemi olusturur.
KÖMÜR KALITESI [ Coal rank ] Bir kömürün digerlerine göre kalite düzeyi.
KÖMÜR-SU KARISIMI [ Coal-water mixture ] Boru hatlarinda, tankerlerde vb.
gerçekslesen, kirlilige yol açmadan ayrilmasi zor olan karisim.
KÖPÜK GIDERICILER [ Antifoamants, defoamants ] Köpürmeyi azaltmada kullanilan
veya köpük olusumunu denetlemek için deterjanlara eklenen kimyasal maddeler.
KRISTALLESTIRME [ Crystallization ] Sivi atiklarin aritilmasinda atik maddeden
suyu ayirmak için kullanilan yöntem.
KRITIK ALANLAR [ Critical areas ] Bataklik ve su taskinlarina açik alanlar gibi siki
gelisim kontrolü gerektiren, çevresel yönden hassas yada tehlikeli alanlar. Bazen tarihsel
ve arkeolojik yönden özellik tasiyan yöreleri anlatmak için de kullanilir.
KRIYOSFER [ Cryosphere ] Yeryüzündeki kar ve buz çökeltilerinin bütünü.
KULLANICI DOSTU [ User friendly ] Nasil kullanilacagi konusunda açiklayici bilgi
verilmeden nispeten kolayca kullanilabilen makineler ve bilgisayar yazilimini ifade eden
niteleme.
KULLANILABILIR BESIN [ Available nurient ] Büyüme için özümlenebilecek
durumdaki besleyici eleman yada bilesik miktari.
KULLANMA SUYU [ Potable water ] Asiri mineral yada tuz yogunlugu tasimaya n,
insan, hayvan yada bakterilerle ilgili zararli madde birikimi içermeyen, insanlarin
tüketmesine elverisli su.
KUM FILITRESI [ Sand filter ] Atik suda askida bulunan maddeyi süzmeye yarayan
kum dolu yatak.
KURAKÇIL BITKI [ Xerophyte ] Kurak kosullarda yasayabilen bitki.
KURSUN [ Lead ] Biriken bir zehir olup küçük bir miktarlari bile ciddi hastaliklara yada
ölümlere yol açan, dogal çevrede bulunan inorganik bir eleman. Bilinen en eski su
kirleticilerinden biridir ve kursun borulari su dagitim sebekesinde kullanilmalari sonucu
olusur. Havada bulunan kursunun büyük bölümü benzine katki maddesi olarak konan
tetraetil kursun ( TEL ] bilesiginden kaynaklanmaktadir.
KURSUN ARSENAT [ Lead arsenate ] Bir böcek zehiri türü.
KURSUNSUZ BENZIN [ Unleaded gasoline ] Organik kursun bilesikleri katilmamis
benzin.
KURUM [ Soot ] Kismi yanmadan olusan ince karbon parçaciklari yada yüksek karbon
içerigine sahip parçaciklar.
KURUTMA YATAGI [ Drying bed ] Birincil islemden sonra, suyun süzülüp
buharlastirilmasi için lagim çamurunun yayildigi özel alan.
KÜKÜRTÜN GIDERILMESI [ Desulfurization ] Fosil yakitlarin kükürt içeriginin
tasfiye edilmesi yada azaltilmasi islemi.
KÜL [ Ash ] Yanan maddelerin biraktigi kalinti.
KÜME IMAR [ Cluster development ] Insaat alaninin aza indirmek amaciyla kümeler
halinde yapilan binalar.
KÜMEKENT [ Conurbation ] Birlesmis kentsel topluluklar grubu yada agi.
LAER [ Lowest achievable emission rate ] Gerçeklestirilebilir en düsük emisyon orani.
LAGÜN [ Lagoon ] Lagim çamurunun islenmesinde kullanilan oksitleme havuzu.
LAGIM ÇUKURU [ Cesspool ] Konutlarin pis su depolama tanki.
LENITIK [ Lenitic ] Kendi kendine temizlenen, hizla akan sular.
LENTIK [ Lentic ] Göl, havuz, bataklik gibi kirlilige maruz durgun sular.
LHD [ Litre/household/day ] Litre / hane / Gün.
LIDAR (ISIK SAPTAMA VE UZAKLIK TAYINI ) [ Light detection and ranging ]
uzak mesafeye yayilmis baca zerrelerini bulmaya yarayan hava kirliligiyle ilgili teknik.
LIKEN [ Lichen ] Kayalarda ve agaçlarda olusan, sülfür dioksit gibi kirletici maddelerin
varligini gösteren suyosunu ve mantar birlesimi.
LIMNOLOJI [ Limnology ] Tatli sularin fiziksel, kimyasal ve biyolojik durumlarini
inceleyen bilim dali.
LINDAN [ Lindane ] Klorlanmis hidrokarbonlar ailesinden dayanikli suda çözünmeyen
bir tarim ilaci.
LINYIT (ESMER KÖMÜR) [ Lignite = brown coal ] Düsük kalorili bir kömür cinsi.
LITOSFER [ Lithosphere ] Genellikle yer yüzeyinden yaklasik seksin kilometre
derinlige kadar uzanan yer kabugu katmani.
LIZIMETRE [ Lysimeter ] Buharlasma sonucu su kaybi oranini ölçen alet.
LIZIZ [ Lysis ] Hücrelerin tahribi (yikimi).
LNG [ Liquefied natural gas ] Sivilastirilmis dogal gaz.
LPG [ Liquified petroleum gas ] Sivilastirilmis petrol gaz.
LRT [ Light rail transport; Long range transport ] Hafif rayli ulasim; Uzun menzilli
tasimacilik.
LTC [ Laboratory test chamber ] Laboratuar deneme odasi.
LV [ Limit values ] Sinir degerleri
MAB [ Man and the Biosphere Programme ] Insan ve biyosfer programi.
MAC [ Maximum allowable concentration ] Izin verilebilir azami yogunluk.
MAD [ ] izin verilebilir azami doz.
MADENCILIK ATIKLARI [ Mining wastes ] Madencilik çalismalarinin
sonucunda, bitki örtüsünü ve su kaynaklarini kirletici etkiye sahip materyal,
özellikle kaya ve maden artiklari.
MAHALLE [ Neighborhood ] Bir kentsel alandaki cografi veya yönetsel alt bölüm.
MAKROBESINLER [ Macronutrients ] Organizmalarin nispeten büyük miktarlar
halinde yararlandigi karbon, hidrojen, oksijen, azot fosfor, sülfür, potasyum ve kalsiyum
gibi mineral besinler.
MAKROKLIMATOLOJI [ Macroclimatology ] En büyük (gezegensel) ölçekli rejimler
ve fenomenlerle ilgilenen, klimatolojinin alt dali.
MAKROTÜKETICILER [ Macroconsumers ] Parçaciklar halindeki organik
maddelerle heterotrofik beslenme yoluyla enerjilerini saglayan organizmalar.
MAKUL GÜNLÜK GIRIS [ ADI = acceptable daily intake ] Bir kaynagin
üstesinden gelebilecegi günlük kirlilik miktari.
MALIYET ETKINLIGI ANALIZI [ Cost-effectiveness analysis ] Belirlenmis bir
amaca ulasmak için mevcut olasiliklarin maliyetlerinin karsilastirilmasi. Burada her bir
olasiligin dolayli ve dolaysiz tüm maliyetleri göz önüne alinarak toplam maliyeti en
düsük olan seçilir.
MALIYET FAYDA ANALIZI [ Cost-benefit analysis ] Alternatif programlari,
potansiyel faydalari ve olasi maliyetleri açisindan degerlendirmeye yönelik bir analiz
yöntemi.
MAMUR ÇEVRE [ Built environment ] Dogal çevre üzerinde insan eliyle
gerçeklestirilen degisikliklerin, yapilar, parklar vb. dahil olmak üzere, bütünü.
MANYETIK AYIRMA [ Magnetic separation ] Kati atiktaki metalleri, yeniden
kullanilabilir hale getirmek için miknatis uygulama yoluyla ortamdan uzaklastirma.
MAP [ Major air pollutants ] Baslica hava kirleticileri.
MARPOL [ Marine Pollution Convention ] Deniz kirliligi sözlesmesi.
MARPOLMON [ Marine Pollution Monitoring Programme ] deniz kirliligini izleme
programi.
MATC [ Maximum allowable toxic concentration ] Izin verilebilir azami zehir
yogunlugu.
MCE [ Marginal cost-effectiveness ] Marjinal maliyet etkinligi.
MEDI [ Marine environment Data Information System ] Deniz çevresi veri ve bilgi
sistemi.
MEGALOPOLIS [ Megalopolis ] Kümekent; birçok kentsel alanin daha büyük bir
bütün halinde birlesmesi.
MEKANIK TOPLAMA [ Mechanical collection ] Hava, su ve toprak kirliliginin, daha
önceden isleme tabi tutulmadan mekanik toplama yöntemiyle denetlenmesi ve önlenmesi.
MEPC [ Marine Environment Protection Committee ] Deniz Çevresini Koruma
Komitesi.
MERKAPTANLAR [ Mercaptans ] Petrol rafinerilerindeki bir süreçte olusan ve kostik
soda ile ovularak (yikanarak) ayrilan, keskin kötü kokulu, sülfür içeren organik bilesikler.
METALIK HURDA [ Scrap ] Islenen metallerin kullanilmamis ve atilan parçalari.
METAN [ Methane ] Bataklik topraklarda, lagim sularinda ve ayrica kömür
madenlerinde organik maddenin anaerobik kosullarda ayrismasindan olusan, genellikle
batakli gazi olarak adlandirilan, dogal, renksiz gaz. Atmosferde yogunlugunun artmasi
"sera etki"ne katkida bulunur.
METROPOLITEN ALAN (ANAKENT ALANI) [ Metropolitan area ] Büyük sehir ve
ekonomik, toplumsal ve siyasal- idari etkenler nedeniyle ona bagli civar yöreler.
METRUK ARAZI [ Derelict land ] Terkedilmis, kullanilmayan arazi; bos kalan arazi
(nadas arazisi).
MEZOPOZ [ Mezopause ] Mezosferin üst kismi.
MEZOSFER [ Mesosphere ] Meteoritlerin (göktaslarinin) yanip yok oldugu sanilan,
stratosferlerle termosfer arasindaki bölge.
MIKROBESINLER [ Micronutrients ] Organizmalarin çok küçük miktarlarda
yararlandigi mineral besinler.
MIKROIKLIM [ Microclimate ] Küzük bir alandaki yöresel iklim kosullari.
MIKROORGANIZMALAR [ Microorganisms ] Biyolojik isleme tabi tutma
süreçlerinde aktif etki maddesi islevi gören ya da indirgeme faaliyetine katkida bulunan,
sivi atiklarda bulunan mikroskopik bitkiler ya da hayvanlar.
MIKROPLAR [ Microbes ] Çok küçük bitkiler ve hayvanlar; hastaliga yol açan bazilari
lagim suyunda bulunur.
MIKROPSUZLASTIRMA ( DEZENFEKSIYON) [ Disinfection ] Hastalik yapici
organizmalarin sözgelimi klorlama yoluyla yok edilmesi.
MONOKÜLTÜR [ Monoculture ] tek bir ürün yetistirilmesi.
MP [ Melting point ] Ergime noktasi.
MPN [ Most probable number ] Bk. En olasi sayi.
MUCUR [Slag ] Cüruf, ergimis metalin yüzeyindeki pislik.
MUTAGENLER [ Mutagens ] Genleri degistirme yetenegine sahip etki maddeleri.
MUTASYON [ Mutation ] Bir genin ya da kromozomun yapisindaki aktarilabilir
degisim.
MW [ Megawatt ] Megawatt; bir milyon watt büyüklügünde, isi veya elektrik üreten
tesislerin kapasitelerini belirtmekte kullanilan enerji birimi.
NADIR [ Rare ] Sayilar daha da azalacak olursa varliklari tehlike altina girecek türleri
ifade etmek için kullanilir.
NAP [ Noise abatement procedure ] Gürültü azaltimi yöntemi.
NDSI [Noise depreciation sensitivity index ] Gürültü kaybi duyarliligi indeksi.
NEKTON ORGANIZMALAR [ Nekton organisms ] Deniz ekosisteminin aktif olarak
yüzen mürekkepbaligi, balik ve balina gibi hayvanlari.
NET YENIDEN ÜREME HIZI [ Net reproduction rate ] Mevcut dogurganlik ve ölüm
hizlari sürecek olursa, ortalama bir kadin yasami süresince dogabilecek kiz çocuklarin
ortalama sayisi.
NIHAI ÖRTÜ [ Final cover ] Hijyenik kurallara uygun olarak düzenlenmis bir kati atik
dökme alaninda atigin üstüne serpilen en üst toprak örtü.
NIKEL [ Nickel ] Normal olarak insana zarar vermeyen, fakat sicak karbon monoksitle
tepkime iliskisi içine girince öldürücü bir zehir olusturan eser element. Öldürücü zehir
etkisi otomobillerde yanma sirasinda gerçeklesir.
NITRAT GIDERME [ Denitrification ] Nitrattaki azotu indirgemek yoluyla ortamdan
uzaklastirmak.
NITRATLAMA [ Nitrification ] amonyum iyonunun nitrosomonas ve nitrobakter
türünden mikroorganizmalar tarafindan nitrit ve nitrat iyonlarina yükseltgenme islemi.
NOKTA KAYNAK [ Point source ] Su kirliliginin bir su yoluna ulasabilecegi bagimsiz
ve farkli tasiyici; egzos bacasi gibi, bagimsiz nitelik tasiyan sabit hava kirliligi.
NÖTR ATMOSFER [ Neutral atmosphere ] Sapma oraninin beher 1.000 feetlik
yüksekli için 5.4 F dereceden daha az oldugu troposferin en alt katmanindaki havanin
durumu.
NTP [ Normal conditions of temperature and pressure ] Normal isi ve basinç kosullari.
NUPLEKS [ Nuplex ] Sakinlerinin sagligi ve yasamasi için gerekli her seyi içeren,
nükleer enerji ile çalistirilmasi düsünülen konut ve isyerlerinden olusan yapay mekanlar.
NÜFUS DAGILIMI [ Population distribution ] Topluma yönelik hizmet ve etkinliklerin
yer seçimini ve toprak kullanim biçimlerini etkileyen, nüfusun mekansal daglimi.
NÜFUS DINAMIGI [ Population dynamics ] Dogum, ölüm ve göç olaylari sonucunda
nüfus içinde gerçeklesen sayisal ve yapisal degisim süreci.
NÜFUS INDEKSI [ Population index ] Dolayli araçlarla gerçeklestirilen, bir
nüfusun büyüklügü ya da diger özellikleriyle ilgili tahmin.
NÜFUS ÖZELLIKLERI [ Population characteristics ] Yas daglimi, mekân dagilimi,
gelir modelleri, hane halki olusumu ve büyüklügü konusunda bilgi gibi, planlama
açisindan gerekli bir toplulugun nüfus yapisiyla ilgili olgular.
NÜFUS PROJEKSIYONU [ Popilation projection ] Geçmis egimlerin sürecegi
varsayimina dayanan, gelecekteki nüfusla ilgili öngörü.
NÜFUS SAYIMI [ Census ] Bir ülkedeki insanlarin resmi olarak belirli araliklarla
sayimi.
NÜKLEER ENERJI [ Nuclear energy ] Özellikle elektrik üretimi için nükleer fizyon ya
da füzyon ile olusturulan enerji. Nükleer enerji tesisleri, atik tasfiyesi ve kaza tehlikesi
açisindan kaygi kaynagidir.
NWT [ Non-waste technology ] Atiksiz teknoloji.
OCS [ Outer continental shelf ] Dis kita sahanligi.
OKSIJEN ÇUKURU [ Oxygen sag ] Biyolojik solunum nedeniyle, çogunlukla geceleri,
sudaki çözünmüs oksijen yogunlugundaki düsüs; açik bosaltim nedeni ile bir akarsuda
ani çözünmüs oksijen düsüsü.
OKSIJEN TÜKENMESI [ Oxygen depletion ] Kimyasal ya da biyolojik kullanimla
oksijenin giderilmesi ya da tüketilmesi.
OKSITLEME HAVUZLARI [ Oxidation ponds ] atik su aritiminda birincil asamada
atigin stabilizasyonu için kullanilan, atik suyun oksijenlendigi ve aritildigi nispeten sig
lagünler ya da havuzlar.
OKSITLEME ISLEMLERI [ Oxidation processes ] Atik suda organizmalarin biyolojik
büyümesini hizlandiran, böylece organik içerigini azaltan aerobik lagim suyu isleme
süreçleri.
OKSITLEYICI [ Oxidant ] Yeni bir madde olusturmak üzere havada kimyasal olarak
tepkiyen, oksijen içeren madde; fotokimyasal dumanin (sisin) birincil kaynagi.
OKTANOL-SU AYRILIM KATSAYISI [ Octanol-water pattition coefficient ]
Kimyasal maddelerin organik ve inorganik fazlarda çözünme oranlarini ifade eden
katsayi.
OLGUN KENT [ Mature city ] Nüfusu ve ekonomik faaliyeti azami düzeye ulasmis,
büyümekten çok durumunu koruma ve planli küçülme ihtiyaci içinde olan kent.
OLIGOTROFIK GÖLLER [ Oligotrophic lakes ] Ayirt edici özellikleri düsük besin
düzeyi, derin sulardaki büyük miktarlarda çözünmüs oksijen, duru soguk su ve sinirli
bitki yasami olan göller.
OM [ Oxidazable matter ] Oksitlenebilir madde.
ONKOJENIK [ Oncogenic ] Kanser yapici, karsinojenik.
OPTIMUM NÜFUS [ Optimum population ] Nüfus içindeki kisi basina mümkün olan en
yüksek gelire olanak veren ideal nüfus yogunlugu.
ORGANOFOSFATLAR [ Organophosphates ] Böcet denetiminde kullanilan, fosfor
içeren, malathion ve paration gibi kisa ömürlü (etki süresi sinirli) tarim ilaçlari .
ORMAN YETISTIRME [ Afforestation ] Orman yetistirme ya da mevcutlarin
gelistirilmesi.
ORMANCILIK [ Forestry ] Kaynaklarinin en verimli kullanimini saglamak amaciyla
ormanlarin ve orman arazisinin yönetimi.
ORMANSIZLASTIRMA [ Deforestation ] Agaçlarin ve çaliliklarin ekilebilinir toprak
kazanmak ya da kereste elde etmek amaciyla yok edilmesi.
ORTALAMA YASAM UMUDU [ Life expectancy ] Bir organizmanin umulan yasam
süresi.
ORTAM [ Ambient ] Çevreleyen atmosfer, belli bir yerin çevresi.
ORTAM GÜRÜLTÜSÜ [ Ambient noise ] Belli bir çevrede fondaki gürültü.
ORTAM HAVASI [ Ambient air ] Çevreleyen atmosferin isgal ettigi siniri belli olmayan
bölge; soludugumuz hava.
OSINOGRAFI [ Oceanography ] Okyanuslarin ve denizlerin bütün yönleriyle bilimsel
yönden incelenmesi ve arastirilmasi.
OTOBUR; OTÇIL [ Herbivore ] Bitki tüketerek enerji saglayan heterotrof organizma.
OTOJENIK ARDISIKLIK [ Autogenic succession ] Bir asamasinin yerini bir baska
asama alirken ayni zamanda yasanilan ortami da baskalastiran ardisik dizi.
OTOMOTIV EMISYONLAR [ Automotive emissions ] Tasitlardan kaynaklanan kirlilik;
Yakit deposu veya karbüratörlerden olusan buharlasma, krank karteri kaçagi ve egzos
borusu emisyonlari.
OTOTROFLAR (KENDIBESLERLER) [ Autotrophs ] Seker, nisasta, protein, yag ve
vitamin gibi moleküler yapi olusturmak için günes enerjisini tutarak ve kimyasal enerjiye
dönüstürerek kendi besinini üreten, kendi kendine beslenen canlilar; fotosentetik bitkiler.
OZON [ Ozone ] Oksijenden geçen elektrik bosaltimi ve radyasyonla olusan, oksijenin
tepkimeci, zehirli biçimi. Solunan atmosferde tahris edici olabilir, stratosfer de ise mor
ötesi isinlari süzdügü için gereklidir.
OZON TABAKASI [ Ozone layer ] Zararli morötesi radyasyonu süzen, ozon içeren üst
atmosfer katmani. CFC türünden kimyasal maddelerin atmosfere birakilmasi sonucunda
ozon tabakasinin zayifladigi, bunun ise cilt kanserinde artisa yol açacagi
hesaplanmaktadir.
OZONOSFER [ Ozonosphere ] Yeryüzünün 20-50 kilometre üzerindeki ozon içeren
atmosfer katmani (stratosferin bir bölümü).
ÖGÜTME [ Milling ] Kati atiklari küçük parçaciklara indirgeme islemi.
ÖLÇÜTLER [ Criteria ] Karalarin yada yargilarin dayandigi standartlar yada kurallar.
ÖLDÜRÜCÜ DOZ 50 [ LD 50 = Lethal dose 50 ] Bir maddenin enenecegi canli
grubunun yüzde 50'sini öldürecek tek dozluk miktari.
ÖLÜM HIZI [ Death rate ] Yil ortasindaki beher 1000 bireylik nüfus itibariyla belli bir
yilda gerçeklesen ölümlerin sayisi.
ÖN ISLEM [ Pretreatment ] Aritmanin daha etkili olmasi içim, belli maddelerin birincil
islem öncesinde atik sudan ayrilmasi süreci.
ÖRGÜ [ Bradiding ] Birbirine bagli çok sayida kanali bulunan nehir korkulugu modeli.
ÖRNEKLEME [ Sampling ] Kirli hava, su, vb. 'en alinan örneklerin incelenmesi;
örneklerin toplanmasini ifade eder.
ÖRSELENME [ Degradation ] Büyük organik moleküllerin daha küçük moleküllere
ayrismasina ve dengeli materyal olusumuna yol açan süre.
ÖRTÜ MALZEMESI [ Cover material ] Kati atiklarin dökülüp birakildigi çukurlarda,
çukurlarin üzerini örtmekte kullanilan toprak.
ÖTROFIKASYON [ Eutrophication ] Atiklarla gelen asiri besin maddelerinin
vejetasyonu uyarmasiyla göllerin çözünmüs oksijen yoklugu sonucunda ölmesine kadar
gidebilen yaslanma süreci.
ÖZARITIM ( KENDI KENDINE TEMIZLEME ) [ Self purification ] Bir su
olusumunun organik atiklarla kirlendikten sonra yeniden arinma konusundaki dogal
yönelimi.
ÖZÜMLEME KAPASITESI [ assimilative capacity ] Tüketilen besinleri vücut
maddelerine dönüstürme yetenegi; belli maddeleri özümleme yetenegi.
PAKET ARITMA TESISI [ Package treatment plant ] Prefabrik, tasinabilir, lagim suyu
isleme tesisi.
PARATION [ Parathion ] Son derece zehirli organofosfat tarim ilaci.
PARÇACIK MADDE [ Particulate matter ] Gaz yada havada asili durabilen yada
görünmeyen, kati yada sivi, toz, kum, kül ve sis gibi parçaciklar.
PAS TEMIZLEME [ Scaling ] Oksitleyiciler yada diger asindirici maddelere maruz
kalmis bir yüzeyde asinmanin durdurulmasi amaciyla tabakalar halindeki pasin sökülmesi
islemi.
PCBs [ Polychlorinated bipheyls ] Poliklorlu bifeniller.
PCC [ Pollution control costs ] Kirlilik denetim faaliyetleri.
PDR [ Precision depth recorder ] Hassas derinlik kayit aygiti.
PEP [ Program evaluation procedures ] Program degerlendirme islemleri.
PEROKSIASETIL NITRAT [ Peroxyacetyl nitrate ] ikincil nitelikte bir kirletici sayilan
ve gözde tahrise yol açan fotokimyasal duman bileseni.
PESTISITLER [ Pesticides ] Zararli bitki ve hayvanlari yok etmekte kullanilan, insan
ürünü kimyasal maddeler. Böcek öldürücü, yaprak dökücü ve kemirgen öldürücü türden
bazi tarim ilaçlari insan faaliyetleri yada genel saglik açisindan tehdit olusturabilir.
PETROL DÖKÜNTÜSÜ [ Oil Spill ] Tankerlerle ham petrol tasinimi sirasinda ya da
deniz dibi sondaj platformlarinda olusabilecek kazalarda denize dökülen büyük
miktarlarda ham petrolün meydana getirdigi tabaka veya alan. ( Bk. Petrol kirliligi )
PETROL KIRLILIGI [ Oil pollution ] Petrolün tasinmasi yada çikarilmasi sirasinda
büyük ölçüde dökülme yada sizma sonucunda kiyi sularinin ve bölgelerinin petrolle
kirlenmesi. Bu tür kirlenme kus ölümlerine, deniz kabuklularinin kirlenmesine ve kiyi
bölgelerinin bozulmasina yol açar.
PETROL SIZINTISI [ Oil slick ] Gemilerin limanlardaki faaliyetlerinin yol açtigi, su
yüzeyindeki nispeten küçük miktarlardaki petrol.
PEYZAJ DÜZENLEMESI [ Landscaping ] Bitki örtüsünü, diger dogal yada insan
yapimi ögeleri düzenleyerek dogal peyzaji insanlarin kullanmasi amaciyla baskalastirma
sanati ve isi.
PIHTILASTIRMA [ Coagulation ] ( Topaklanma, yumusaklastirma ) Fiziko-kimyasal
bir ön aritma süreci. Burada atik suyu demir (III) klorür, alüminyum sülfat çözeltileri
eklenerek çözünmüs veya kolloidal maddelerin yüzen ve çökelebilen katilara dönüsmesi
saglanir.
PIG [ Pig ] Radyoaktif materyalin gemilerle tasinmasinda ya da depolanmasinda
kullanilan ve genellikle kursundan yapilma metal kap.
PILE [ Pile ] Bir tür nükleer reaktör.
PIREKTIN [ Pyrethin ] Genellikle tarimda kullanilan aerosol böcek öldürücü madde.
PIROLIZ [ Pyrolysis ] Oksijenin bulunmadigi kosullarda atigin sicaklik etkisiyle
yanmasi.
PLANKTON [ Plankton ] Deniz, irmak, gölet ve göl sularinda yasayan ve akintilarla
tasinana çok küçük boyutlarda hayvanlar ve bitkiler.
PLUTONYUM [ Plutonium ] Nükleer enerji üretimi sirasinda olusan ve uzun bir
yarilanma müddetine sahip zehirli atiklarin ortaya çikmasina yol açan eleman.
POLIKLORLU BIFENILLER [ PCBs= Polychlorinated bipheyls ] Elektrik
transformatörlerinde, yalitkan akiskanlardan plastige kadar çesitli ürünlerin yapiminda
kullanilan son derece dayanikli zehirli endüstriyel kimyasallar sinifi; özellikle su
olusumlarinda bulunur.
POLIVINIL KLORID [ PVC = Polyvinyl chloride ] Yaninca hidroklorik asit yayan ve
mobilya ve giysi gibi ev esyasinda bulunan ve yaygin olarak kullanilan plastik yada
reçine.
POM [ Particulate organic matter ] Parçacik halinde organik madde.
POMPALAMA ISTASYONU [ Pumping station ] Içme suyu temin yada kanalizasyon
sisteminde suyun yada lagim suyunun daha yüksek bir kota transferi için gerekli enerjiyi
saglayan istasyon.
POSA [ Tailings ] Tarim ürünlerinin yada maden cevherinin islenmesi sirasinda ayrilan
atik yada ham madde kalintisi.
PPM [ Part(s) Per million ] Milyonda bir.
PPP [ Polluter pays principle ] Kirleten öder ilkesi.
PSD [ Particle size distribution ] Parçacik büyüklük dagilimi.
PUSLU ÇEVRE [ Mesic environment ] Ince bir sis tabakasinin hiç kaybolmadigi nemli
çevre.
PÜSKÜRTÜCÜ [ Propelllant ] Basinç altindaki siviyi püskürtmek için kullanilan araci
kimyasal. Genellikle kloroflorokarbonlardan olisan bu gazlar aerosl püskürtme
kutularinda püskürtücü olacakta yaygin biçimde kullanilir.
PVS [ Polyvinyl choloride ] Polivinil klorür.
RA [ Risk assesment ] Risk degerlendirmesi.
RAD [ Roentgen absorbed dose ] Sogurulmus radyasyon dozu birimi.
RADON [ Radon ] Topragin ya da kayalarin havaya saldigi dogal radyoaktif gaz; bu gaz
yetersiz havalandirilmis binalarda birikebilir ve sagligi tehlikeye sokar.
RADYASYON [ Radiation ] Elektromanyetik dalgalar ya da parçaciklar biçimindeki
enerji emisyonu (yayimi) ya da aktarimi.
RADYASYON TEHLIKESI [ Radiation hazard ] Radyoaktif maddelerin yaydiklari
parçaciklarin ve isinlarin yol açtigi tehlike; büyük dozlar hizli ölüme neden olur, buna
karsilik düsük düzeyde radyasyona maruz kalinmasi, kanser riskinde artisa yol açar.
RADYOAKTIF ATIK [ Radioactive waste ] Nükleer reaktör islemlerinden ya da tipta
arastirma, askeri ve sinai etkinlikler gibi kaynaklardan üretilen atik.
RADYOAKTIF SERPINTI [ Radioactive fallout ] Radyoaktif parçaciklarin yer yüzeyine
inmesi; ya da radyoaktif parçaciklarin kendisi.
RADYOJENIK [ Radiogenic ] Radyoaktif ayrismadan olusan madde.
RADYONÜKLID [ Radionuclide ] Radyoaktif çekirdek.
RAHATSIZ EDICI KOKU [ Odor nuisance ] Genellikle aminlerin, merkaptanlarin ya
da sülfür bilesiklerinin varligindan kaynaklanan, dogal nedenlerin ya da endüstriyel
islemlerin yol açtigi, arzu edilmeyen kokular.
RBA [ Risk-benefit analysis ] Risk-yarar analizi.
RDF [ Refuse derived fuels ] Çöpten çikarilan yakitlar.
REM [ Rem ] insan dokusuna bir rad veren iyonlastirici radyasyon dozu birimi.
REZERVUAR [ Reservoir ] Yapay olarak doldurulmus su olusumu; ayni zamanda her
hangi bir seyin fazladan bulunan miktari.
RISK FONKSIYONU (DENKLEMI) [ Risk function ] Bir hedefe yönelik zarar
riskiyle, o hedefin maruz kaldigi hava kirleticilerinin yogunlugu arasindaki iliski.
RÖNTGEN [ Roentgen ] Radyasyona maruz kalma birimi.
RÜZGAR DIZILERI [ Windrows ] Rüzgarin dogal etkisiyle havalanma saglamak için,
alanlar üzerine siralar halinde yayilmis kati atik kümeleri.
RÜZGAR ENERJISI [ Wind power ] Yel degirmenlerinde ve rüzgar jeneratörlerinde
oldugu gibi, rüzgar gücü kullanilarak enerji üretimi.
RÜZGAR PROFILI [ Wind profile ] Rüzgar hizindaki degisimlerin, yüksekligin ve
mesafenin bir fonksiyonu olarak, grafik halinde gösterilmesi.
RÜZGAR TÜNELI [ Wind tunnel ] Havanin düzgün bir hizla geçebilecegi kanal; hava
akimi modellerinin arastirilmasinda kullanilir.
RÜZGARÖLÇER [ Anemometre ] Rüzgar hizini ölçmeye yarayan aygit.
SABIT GAZ [ Intert gas ] Özellikle petrol tankerlerinde bos yerleri doldurmak için
kullanilan, olagan kosullarda baska maddelerle tepkime iliskisi içine girmeyen buhar
SABIT KAYNAK [ Stationary source ] Sabit konumdaki hava kirliligi kaynagi. Örnek:
Enerji santralleri ya da atik yakma tesisleri.
SABIT YÜKSEKLIK NOKTASI [ Bench mark ] Özellikle harita yapiminda kullanilan,
bir yükseklik ya da uzaklik için referans noktasi islevi gören, sabit yükseklikteki bir yer
üzerindeki isaret.
SAÇILMA [ Scattering ] Bir parçacikla veya parçacik sistemiyle çarpismanin yol açtigi,
gelen parçacigin veya gelen radyasyonun dogrultusunda veya enerjisinde degisme süreci.
SAGLIK [ Health ] Dünya Saglik Örgütü'nün tanimiyla, "sadece hastalik ya da sakatligin
yoklugu degil; fiziksel, zihinsel ve toplumsal yönden tam bir iyilik hali"dir.
SAGLIGA DOKUNAN [ Deleterious ] Zararli.
SAGLIK MÜHENDISLIGI [ Sanitary engineering ] Su saglanmasi, kanalizasyon ve
kati atik sistemleri, saglik koruma ve gidalarin islenmesi, kemirgen ve böcek denetimi ve
radyasyon denetimi gibi konulari içeren bir mühendislik dali.
SALMONELLA [ Salmonella ] Gida zehirlenmesine yol açan ve tifo tasiyabilen,
hastalik yapici bakteriler.
SAM [ Sound absorption material ] Sesi sogurucu madde.
SANAYI ALANI [ Industrial are ] Sanayileri barindirmak amaciyla ve sanayi parki
kullanimina yönelik olarak planlanmis, bir kentin içindeki ya da yöresindeki alan.
SAPMA [ Variance ] Belli bir yasanin, kuralin ya da düzenlemenin uygulanmasindaki
istisna.
SAPMA ORANI [ Lapse rate ] Yüksekligin artmasiyla isida meydana gelen düsme
orani.
SAPROFITLER [ Saprophystes ] Organik maddeleri ayristirarak yasayan bitkiler.
SAPROPEL [ Sapropel ] Oksijensiz kosullarda derin suda olusan çökelti katmani.
SAPTAMA SINIRI [ Detection limit ] Bir maddenin saptanabilir hale geldigi sinir.
SAPTIRMA BENDI [ Diversion dam ] Suyun bütününün ya da bir bölümünün akisini
saptirmak için bir akarsu üzerine insa edilen set.
SARI KEK [ Yellowcake ] Uranyum oksit.
SARNIÇ [ Cistem ] Yeraltinda ya da kapali (örtülü) durumda bulunan, insan yapisi su
depolama tesisi.
SAVAK [ Weir ] aritma tesislerinin çikisinda suya sabit bir debi saglamak üzere konulan
dikey engel.
SCOPE [ Scientific Committee on Problems of the Environment ] Çevre sorunlari
bilimsel komitesi.
SD [ Standard deviation ] Standart sapma.
SEL SUYU KANALI [ Storm sewer ] Kar ve yagmur sonucu olusan yüzeysel sel suyu
akisini toplamak üzere insa edilmis kanal.
SENTETIK YAKITLAR [ Synthetic fuels ] Dogal olarak tabiatta bulunmayan, özellikle
kömür, petrol sisti ve katran kumu gibi fosil yakitlardan birtakim islemler sonucu üretilen
yakitlar.
SENTEZ GAZI [ SYNGAS = Synthesis gas ] Kor halindeki kok ya da benzer artiklar
üzerinden buhar geçirmek suretiyle elde edilen karbonmonoksit-hidrojen karisimi gaz.
Uygun katalizörlerle çesitli kimyasal maddelerin üretiminde kullanilir.
SEPTIK ALAN [ Septic field ] Septik tank (fosoptik) sisteminde, sivi atigin bir tasfiye
sistemine bosaltildigi ikincil evre.
SEPTIK TANK (FOSOPTIK) [ Septic tank ] Kanalizasyon sistemlerine bagli olmayan
konutlardan gelen lagim suyunu isleme tabi tutan, yeraltindaki geçirimsiz tank.
SERA ETKISI [ Greenhouse effect ] basta karbon dioksit olmak üzere bazi atmosferik
gazlar sera caminin etkisini andirir bir etkiye sahiptir; isigi geçirir ama isiyi içerde tutar
ve isi artisina yol açar. Atmosfer ile yer arasindaki isi dengesi, sanayilesmedeki ve fosil
yakitlarin yanmasindaki artistan kaynaklanan atmosferik karbon dioksit artislarindan
etkilenir; bu ise atmosferdeki ortalama isiyi yükseltir. Bu gelismenin, buzullarin erimesi
ve okyanusun yükselmesi gibi genis kapsamli sonuçlar doguran iklim degismelerine yol
açmasindan korkulmaktadir.
SERPINTI [ Fallout ] Nükleer patlamadan sonra atmosferde kalan ve yagmur ya da
diger meteorolojik olaylarla yeryüzüne inen radyoaktif toz.
SERTLIK [ Hardness ] Bir suyun içerdigi kalsiyum ve magnezyum iyonlarinin toplam
miktari.
SES BASINÇ DÜZEYI [ Sound pressure level ] Desibel (dB) olarak ölçülen ses
yogunlugu.
SFD [ Single family dwelling ] Tek aileli konut.
SICAK SU KIRLILIGI [ Thermal pollution ] Çesitli nedenlerle isinmis suyun su
kaynaklarina akitilmasiyla, ortamin isinin, içindeki canlilar için zararli sonuçlar yaratacak
düzeye gelmesi,. Sicak su kirliliginin olumsuz etkilerinden birisi, mavi-yesil
suyosunlarinin çogalmasina yardim ederek su ortamindaki ötrofikasyonu
hizlandirmasidir.
SIHHI ATIK SU SISTEMI [ Sanitary sewer ] Atik suyu konutlardan veya isyerlerinden
alip tasiyan atik su sistemi; kanalizasyon.
SIHHI ATIK GÖMME ÇUKURU [ Sanitary landfill ] kati atiklarin her gün,
sikistirilmis ve toprakla örtülmüs katmanlar halinde gömüldügü çukurlar. Doldurulan
alanlar yesillendirilip park haline getirilebilir.
SIKISTIRMA [ Compaction ] Atik maddenin fiziksel olarak küçültülmesi.
SINIR ÖTESI KIRLILIK [ Transboundary pollution, transfrontier polltion ] Bir
ülkedeki emisyonlarin genellikle hava ya da su ile tasinarak bir diger ülkeyi etkilemesi.
SIYIRMA [ Skimming ] Suyun yüzeyinden petrolün ya da pislik katmaninin mekanik
yöntemle alinmasi.
SIZDIRMA [ Leaching ] Yagmur suyunun etkisiyle kirletici sizintinin bir toprak ya da
atik materyal katmanindan ayrilmasi süreci.
SIZDIRMA ALANI [ Leaching field ] Atik sivinin foseptikten civardaki topraga
geçmesine ve sizarak filtre edilmesine olanak saglayan, kapali hendekler içindeki açik
boru sistemi.
SIZINTI [ Seepage ] yüzey suyunun topraktan geçerek asagilara yönelmesi hareketi.
SIKLON KOLLEKTÖRÜ [ Cyclone separator ] Merkezkaç kuvvetiyle ve mekanik
olarak çalisan, büyük parçaciklari ortamdan uzaklastirarak hava kirliligini denetlemeye
yarayan aygit.
SILT [ Silt ] Inorganik karakterli çökelti.
SINERJISTIK ETKI [ Synergistic effect ] Kimyasal maddelerin ve süreçlerin
öngörülemeyen kombinasyonlar olusturarak beraber tepkimeye girme ve bunun
sonucunda da tek baslarina sahip olduklarindan belirgin bir biçimde daha güçlü ya da
bütünüyle farkli bir etki gösterme egilimleri.
SIS [ Fog ] Atmosferde asili durumdaki görülebilir nem,Görüsün 1000 metrenin altina
düstügü atmosfer olayi.
SISLENDIRME [ Fogging ] Sivi durumdaki bir kimyasal maddeyi hizla isitarak dumana
benzeyen çok küçük zerreler olusturmasini saglama yoluyla yapilan zararlilara karsi
ilaçlama. Sivrisinek ve karasineklerle mücadelede kullanilir.
SIYAH DUMAN [ Black smoke ] kömürün yanmasindan ya da herhangi bir baska fosil
yakitin yanmasindan olusan duman.
SIYAH GELGIT [ Black tide ] Petrol döküntüleriyle kirlenmis deniz.
SIYAH KAR [ Black snow ] atmosferin parçaciklarla yogun biçimde yüklenmis bir
bölümünden inen kar.
SIYAH YAG [ Black oil ] Siyah hidrokarbon; renksiz yaglarin tersine, daha koyu renkli
yaglar.
SIYAH YAGMUR [ Black rain ] Petrol döküntüsü, petrol kuyusu veya orman yangini
gibi nedenlerle atmosfere dagilan kurumun yagisla yeryüzüne inmesi.
SIYANÜR [ Cyanides ] Hidrosiyanik asitin son derece zararli tuzlari. Siyanür içeren
endüstriyel atik su, su kirliligine önemli katkida bulunur.
SNG [ Subtitute natural gas ] yardimci dogal gaz.
SOGURUCULAR [ Absorbers ] Kirli bir gaz emisyonunda gaz karsimi içindeki
bilesenleri sivi ortama aktarmakta kullanilan hava kirliligi denetleme cihazlari.
SOGUTMA HAVUZU [ Cooling pond ] Nükleer reaktörden yayilan yakit elemanlarinin
depolandigi ve kisa ömürlü fizyon ürünlerinin parçalanmasina olanak veren büyük su
tanki.
SOGUTMA KULESI [ Cooling tower ] Termik santrallerde veya endüstride kullanilan
sogutma suyunun islem sonrasi isisini almak için kullanilan yapi. Burada sogutma
isleminden sonra isinan sogutma suyu kulenin tepesindeki difüzörlerden asagiya
püskürtülerek isinin kulesin altindan üflenen havaya geçmesi saglanir.
SONIK PATLAMA [ Sonic boom ] Süpersonik patlama diye de adlandirilir. Ses hizini
asan bir hizda giden uçagin olusturdugu patlamali gürültü. Bu olay gürültü kirliligine yol
açar.
STABILIZASYON [ Stabilization ] Atiklardaki aktif organik maddenin nötr materyale
dönüsmesi.
STANDARTLAR [ Standards ] Kirleticilere maruz kalma konumunda asilmamasi
gereken düzeyleri gösteren kurallar.
STP [ Standard conditions of temperature and pressure ] Standart isi ve basinç kosullari.
STRATOPOZ [ Stratopause ] Stratosferin üst siniri.
STRATOSFER [ Stratosphere ] Troposfer üzerinde uzanan ve çok düsük nemlilik
kosullarina sahip üst atmosfer katmani. Atmosferin 15-50 km. yükseklik arasindaki
tabakasi.
SU ARITMA [ Water treatment ] Çökeltme, pihtilastirma, filtrasyon, dezenfeksiyon,
yumusatma ve havalandirma gibi, sudaki zararli maddeleri giderici ve suyu kullanilir
veya içilir hale getirici islemler.
SU AYIRIM HATTI [ Watershed ] Denaj havzalarini ayiran yükseltilmis sinir hatti.
SU BASI [ Headwater ] Bir akarsuyun ya da irmagin genellikle yükseklerde bulunan
kaynagi ve yukari kesimleri.
SU ESOSISTEMI [ Aquatic ecosystem ] Kara (tatli su) ve deniz (okyanus) ile ilgili su
ekosistemleri.
SU HAKLARI [Water rights ] Balikçilik ve gemicilik haklari, suyun kaynak disi
kullanimi haklari vb. dahil, su kullanimiyla ilglii olarak düzenlenmis haklar.
SU KALITESI STANDARTLARI [ Water quality standars ] Konutlarin kullanmasi,
sulama, balik üretimi, endüstriyel kullanim ya da enerji üretimi gibi belirli amaçlarla
kullanilacak su ile ilgili olarak uyulmasi gereken kurallar ve sinirlar.
SU KAYBI [ Evapotranspiration ] Terleme yoluyla bitkilerden ve çesitli sekillerde yerin
yüzeyinden buharlasan toplam su miktari.
SU KAYNAKLARI YÖNETIMI [ Water resources management ] Su kaynaklarinin
saglanmasi, kullanilmasi, korunmasi ve dagitim gibi etkinlikleri içeren yönetim.
SU KIRLILIGI [ Water pollution ] Suyun yararli kullanimini etkileyecek miktarlarda
kimyasal, fiziksel ya da biyolojik maddelerin katilmasiyla kalitesinin bozulmasi. Su
kirlenmesinin en yaygin kaynaklari; yetersiz evsel atik su aritma tesisleri, endüstriyel
atiklarin bosaltilmasi, yüzeysel akis, madencilik faaliyetleri ve sulamadir.
SU KORUMA [ Water conservation ] Konutlarin, sanayinin ve tarimin tükettigi su
miktarinin azaltilmasina yönelik programlar ve yöntemler. Uygulama örnekleri genellikle
yüzeysel akisin yeniden kullanilmasi, rezervuarlardaki buharlasmanin azaltilmasi ve
yeniden islenmis suyun endüstriyel amaçlarla kullanilmasi gibi alanlarda görülür. Çifte
boru tesisati sisteminin, gelecek yillarda suyun yeniden islenme yüzdesinin artmasi
sonucunu dogurmasi beklenmektedir.
SUDA ÜRÜN YETISTIRILMESI [ Aquaculture ] Tatli veya tuzlu suda yasayan
organizmalarin üretimlerinin yapay olarak hizlandirilmasi yöntemi.
SU SAGLAMA SISTEMI [ Water supply system ] Içme suyunun kaynaktan tüketiciye
kadar toplanmasi, islenmesi, depolanmasi ve dagitimi.
SU SERTLIGI [ Water hardness ] Suda kalsiyum karbonat ve diger kimyasal
maddelerin bulunmasindan kaynaklanan su sertligi köpürmeyi önler ve su üzerinde
birikinti olusmasina yol açar. Su, kireç ve soda külü ile isleme tabi tutularak ve filtre
edilerek ya da gözenekli bir katyondan geçirilerek yumusatilabilir.
SU STERILAZSOYU [ Water sterilization ] Aritmadan sonra içme suyuna uygulanan
islem.
SU TOPLAMA [ Impound ] Hidroelektrik enerji üretimi, içme suyu saglanmasi ya da
sulama gibi amaçlarla su toplanmasi ve depolanmasi.
SU TOPLAMA HAVZASI (DRENAJ HAVZASI) [ Drainage basin ] yagis sularinin
belirli bir çikisa dogru sürekli olarak aksanini saglayan arazi parçasi.
SU TUTMA HAVZASI [ Catchment ] Yagis sularini alip toplayan drenaj havzasi.
SU YUMUSATICILARI [ Water softeners ] Suyu iyon degisimi islemiyle yumusatan
mineral bilesikler.
SULAK ALANLAR [ Wetlands ] Doymus toprak kosullari gerektiren bitki örtüsünü ya
da su yasamini besleyecek yeterli yer üstü ya da yer alti sularina sahip, turbalik ve
bataklik gibi alanlar; birçok balik ve su kusu türü için yetisme ortami saglayan önemli
vahsi yasam ortamlari.
SULU OKSITLEME [ Wet oxidation ] Sicak gazlarin olusumuna yol açan alevsiz
yanma yöntemiyle, son derece yogunlastirilmis çamurun parçalanmasi.
SULU YIKAYICI [ Wet scrubber ] Kabarciklanan atik gazi sividan geçirerek ya da
siviyi gaz akintisina püskürterek, parçaciklarin ya da gazlarin giderilmesi için kullanilan
hava kirliligi denetleme aygiti.
SUSUZLASTIRILMIS ÇAMUR [ Dewatered sludge ] Yanmaya ya da gübre olarak
kullanilmaya elverisli bir kivama getirmek amaciyla sivi içerigini azaltici isleme tabi
tutulmus lagim çamuru.
SUYLA TASINAN HASTALIKLAR [ Waterborne diseases ] Genellikle kirlilik
bulasmis suyla tasinan kolera, tifo, çiçek, dizanteri, mide ve bagirsak iltihabi, hepatit gibi
salgin hastaliklar.
SUYUN SIZMASI [ Percolation ] Suyun kayalardan ya da topraktan asagilara dogru
sizarak (süzülerek) inmesi.
SUYUN TEKRAR KULLANIMI [ Water reuse ] Atik suyun aritimindan sonra alici
ortama desarj edilmeyip özellikle sulama amaciyla kullanilmasi.
SUYUN TEMIZLENMESI [ Water purification ] Içme suyu üretmek için gerekli
yöntemlerin bir parçasi olarak filtrasyon, kimyasal islemler, damitma ya da dondurma
islemleri yoluyla suyun isleme tabi tutulmasi.
SÜLFÜR (KÜKÜRT) [ Sulfur ] Çok çesitli ticari ve tibbi kullanim alanlarina sahip,
metalik olmayan eleman.
SÜLFÜR (KÜKÜRT) DÖNGÜSÜ [ Sulfur cycle ] Kükürt içeren bilesiklerin biyosfer,
hidrosfer, atmosfer ve litosferdeki çevrimi.
SÜLFÜR (KÜKÜRT) DIOKSIT [ Sulfur dioxide ] Sülfürün havada yanmasiyla olusan
renksiz, tahris edici keskin kokulu gaz; çogu yakitta bulunan sülfürün yanmasindan
olusan belli basli hava kirleticilerinden biri.
SÜLFÜR (KÜKÜRT) TRIOKSIT [ Sulfur trioxide ] Kükürt dioksitin atmosferde
katalitik ya da fotokimyasal süreçlerle yükseltgendigi üç oksijen ve bir kükürt atomundan
olusan bilesik. Havadaki nem ile sülfürik aside dönüsür ve asit yagmuruna neden olur.
SÜLFÜRIK ASIT [ Sulfuric acid ] Saf haldeyken renksiz durumdaki koyu yagli sivi. En
yaygin kullanilan, son derece zehirli ve asindirici bir endüstriyel kimyasal maddedir.
SÜPRÜNTÜ [ Litter ] Sokaklara, karayollarina ve bos arsalara gelisigüzel atilip saçilmis
kati atik.
SÜRAT TRENI [ Bullet train ] Son derece süratli tren.
SÜRDÜRÜLEBILIR GELISME [ Sustainable development ] Simdiki kusaklarin
ihtiyaçlarinin gelecek kusaklarin ihtiyaçlarini tehlikeye atmadan karsilanmasina olanak
veren ekonomik büyüme politikalari.
SÜZME [ Filtration ] Sivi atik aritiminda kullanilan, bakterileri ve diger organizmalari
azaltirken çökelmemis atik maddeyi ve koloidleri ayiran ve atigi taneli maddelerden
olusan bir katmandan geçirerek süzme saglayan islem. Lagim suyu aritim filtreleri
genellikle kumlu filtrelerdir, basinçli süzme ise çamurun suyunun ayrilmasinda kullanilir.
SÜZÜLME [ Infiltration ] Yüzeyden akan suyu topragin sogurmasi; topragin suyu
akarsulara ve yüzey akintilarina asamali olarak birakan bir depo gibi islev görmesine
olanak saglayan süzülme (sizma) süreci.
SYNDET [ Synthetic detergent ] Sentetik deterjan.
SERIT GELISME [ Strip development = Ribbon development ] Bir ana caddenin
uzunlugu boyunca olusan, yogun , büyük kismi ticari amaçli yapilanma.
TABAN ALANI KATSAYISI [ Floor area ratio ] Bir bina arsasinin toplam büyüklügü
ile o arsa üzerine insa edilecek binanin izin verilen azami taban alani arasindaki oran.
TAHRIS EDICI [ Irritant ] Gözlerde rahatsizliga yada ciltte kasintiya yol açan, havayla
tasinan kirletici.
TAKSONOMI [ Taxonomy ] Organizmalari siniflandirma bilimi.
TARIMSAL KIRLILIK [ Agricultural pollution ] Tarimsal faaliyet sonucu olusan sivi
ve kati atiklar.
TARIMSAL (EKO) SISTEM [ Agro(eco) system ] Tarimsal faaliyetlerle çevreleri
arasindaki iliski.
TARIMSAL ORMANCILIK [ Agroforestry ] Tarim ürünleri yada hayvanlarla ayni
toprakta agaç veya benzeri bitkiler yetistirmeye yönelik, tarim ve ormancilik
yöntemlerini birlestiren toprak yönetimi teknikleri.
TARIHI KORUMA [ Historic preservation ] Gelecek kusaklara yönelik olarak tarihsel
varliklarin saptanmasi, degerlendirilmesi, korunmasi, bakimi, restorasyonu ve yeniden
kurulmasi.
TASFIYE [ Disposal ] Bir maddenin tasfiyesi yada isleme ugratilmasi süreci. Atik
tasfiyesi, atik suyunun isleme tabi tutulmasi ve kati atiklarin islenmesini ifade eder.
TASIMA KAPASITESI [ Carrying capacity ] Bir sistemin çevre niteligi bozulmadan
nüfusta meydana gelen artisi kaldirma konusundaki azami yetenegi.
TASIYICI [ Vector ] Hastalik, parazit yada enfeksiyon tasiyan organizma.
TASKIN [ Flood ] Topragin geçici olarak bir akarsu yada çok miktarda yagmur veya
diger nedenlerle olusan büyük su kütlelerinin baskinina ugramasi.
TASKIN ALAN [ Flood plain ] Bir taskin kaynaginin bitisiginde olup vadi tabanini
olusturan ve genellikle taskina ugrayan arazi.
TASKIN ALANI YÖNETIMI [ Flood plain management ] Taskin alanlarinin
kullanilabilmesi ve taskinlardan en az zarar görmesi için düzenlenmis planlama ve
uygulama. Bu alanlardaki imarin tipini; yogunlugunu ve yapisal seklini belirleyen
yönetmelikler, taskin alani yönetiminin esasini olusturur.
TASKIN DENETIMI [ Flood control ] Taskinlarin yol açtigi zarari denetlemek yada
asgariye indirmek için kullanilan set, kanal, bent ve baraj gibi teknikler.
TATLI SU KAYNAKLARI [ Freshwater bodies ] Göletler, göller, pinarlar, çaylar,
irmaklar, dereler,vb.
TEHDIT ALTINDAKI TÜRLER [ Endangered speciies ] Bütünüyle yada önemli bir
bölümü itibariyle tükenme tehlikesi altindaki fauna ve flora.
TEHDIT ALTINDAKI TÜRLER [ Threatened species ] Nadir bulunan ve yakin
gelecekte varliklarini sürdürmeleri çesitli nedenlerle zorlanabilecek olan türler.
TEHLIKELI ATIKLAR [ Hazardous wastes ] Geregince yönetilmedigi takdirde insan
sagligi ve çevre için tehlike olusturan, hastaliga yada ölüme yol açabilen maddeler içeren
atiklar. Özellikle hidrokarbonlar gibi tutusabilir atikalr, asitler ve alkaliler gibi asindirici
atiklar, kendiliginden tepkimeye yatkin reaktif atiklar, tarim ilaçlari, arsenik bilesikleri,
radyoaktif bilesikler, kadmiyum bilesikleri vb.
TEK KULLANMALIK [ Disposable ] Bir kez kullandiktan sonra atmaya yönelik.
TEK YÖNLÜ PAKETLEME [ One way packging ] Geri kazanilmayan paketleme ; bir
kez kullanilip atilan paketleme.
TEL [ Tetraethyl lead ] Tetraetil kursun.
TEMEL PROFIL [ Baseline profile ] Yapay bozulmalardan önce bir bölgede bulunan
çevre kosullarinin ve organizmalarin arastirilmasi.
TEMIZ TEKNOLOJILER [ Clean technologies ] Kirlieticii etkileri olmayan
teknolojiler.
TEMIZLEME [ Purification ] Organik, ayrisabilen materyalin sabit, kararli materyale
dönüstürülmesi islemi; lagim suyu isleme sürecinin bir bölümü; suya uygulandiginda, bu
islem klorlama yada havalandirma gibi islemlerle zararli bakterilerin yok edilmesi
anlamina gelir; hava açisindan ise atmosferin parçaciklardan temizlenmesi demektir.
TERASLAMA [ Terracing ] Suyun yüzeysel akisini denetlemek ve toprak erozyonunu
asgariye indirmek amaciyla bir yamacin konturu üzerine kurulan toprak set.
TERMIK SANTRAL [ Fossil fuel plant ] Fosil yakit kullanan elektrik santrali.
TERMOSFER [ Thermosphere ] Mezopozun üzerinde bulunan ve yükseldikçe isinin
arttigi atmosfer katmani.
TERS OZMOZ [ Reverse osmosis ] Yüksek çogunluktaki çözeltilerde çözücünün basinç
altinda filtrelerden geçerek daha düsük yogunluktaki çözeltiye dogru hareketi; arzu
edilmeyen çözünmüs katilarin ve kolloidlerin giderilmesi için suyun isleme tabi
tutulmasinda kullanilir.
TESVIYE [ Grading ] Islevsel olarak toprak yüzeyi ve alti drenaj modelleri kurmak ve
toprak erozyonunu asgariye indirmek, görünüsü iyilestirmek, sulamayi kolaylastirmak
yada fazla topragi en yararli biçimde dagitmak için bir yerin profilinin yeniden
olusturulmasi.
TETRAETIL KURSUN [ TEL= Tetraethyl lead ] Çok zehirli organik kimyasal madde.
Belirli miktarda petrol yakitina katildiginda tortulanmayi önler, yakitin oktan sayisini
arttirarak motordan daha iyi verim alinmasini saglar. Eksoz borusundan atilan inorganik
haldeki kursun insan sagligi açisindan tehlike yarattigindan yakitlara kursun bilesikleri
ilavesine karsi çesitli yasal önlemler uygulanmasina baslanmistir.
TETRAMETIL KURSUN [ TML = tetramethyl lead ] Benzinde vuruntu önleyici etki
maddesi olarak kullanilan tetraetil kursuna benzeyen, ama ondan daha aktif olan bir
kimyasal madde.
THP [ Toxicity, hazard, persistence ] Zehirlilik, tehlike, dayaniklilik.
TIRMANMA [ Entrainment ] Gaz veya sivilarda çökelti halde veya askida bulunana
partikül maddelerin dikey tasima güçleri araciligi ile asagidan yukari dogru hareketi.
TICARI ATIKLAR [ Trade effluents ] isyeri atiklari.
TVL [ Threshold limit value ] Esik siniri degeri.
TMF [ Tropical moist forest ] Tropikal nem ormani.
TML [ Tetramethyl lead ] Tetra metil kursun.
TNEL [ Total noise exposure level ] Toplam gürültüye maruz kalma düzeyi.
TNR [ Total noise rating ] Toplam gürültü degerlendirmesi.
TOKSIKOLOJI [ Toxicology ] Zehirleri ve etkilerini, etkime mekanizmalarini ve
aritilma yöntemlerini inceleyen bilim dali.
TOLERANS [ Tolerance ] Bir organizmanin çevresindeki degisimlerin üstesinden gelme
yetenegi; insan yada hayvan besinine uygulanan bir kimyasal maddenin emniyet düzeyi.
TOPAK, YUMAK [ Floc ] Biyolojik yada kimyasal etkimeyle lagim suyunda olusan
kati maddeler kümesi.
TOPAKLANMA, YUMAKLASTIRMA [ Flocculation ] Atik su aritimi sirasinda
fizikokimyasal olarak topaklarin olusmasiyla çökelmemis atik maddelerin ortamdan
syrilmasi.
TOPLAMA KANALI [ Interceptor sewer ] Akintiyi ana kanallardan toplayip lagim
suyu aritma tesisine tasiyan büyük kanal hatti.
TOPLAMA SEBEKESI [ Collection network ] Kanalizasyon sisteminin bütünü için
kullanilan terim.
TOPLULUK [ Community ] Belli bir cografi alana yerlesmis ve etkilesim içinde
bulunan türlerden olusan grup.
TOPOGRAFYA [ Topography ] Yer yüzeyinin fiziksel biçimi.
TOPRAK ÇÖKMESI [ Land subsidence ] Yer yüzeyinin çesitli nedenlerle , özellikle
kömür, tuz, altin su yada petrol gibi maddelerin çikarilmasi islemleri sonucunda asagi
dogru göçmesi.
TOPRAK EROZYONU [ Soil erosion ] Toprak parçaciklarinin havanin etkisi ile
degisip ufalanmasi ve sonra da rüzgar ve su tarafindan tasinmasi dogal süreci.
TOPRAK ISLAHI [ Land reclamation ] Barajlar, kanallar ve pompalama sistemleri insa
ederek topragin tarim ve gelistirme amaciyla kullanilabilecek biçimde degistirilmesi.
TOPRAK KAYMASI [ Mass wasting ] Yerçekimi etkisiyle, kaya yada topragin yavas
yavas yada yüksek bir hizla asagi dogru hareketi.
TOPRAK KORUNMASI [ Soil consevation ] Erozyonda ötürü topragin bozulmasini,
topragin denge kaybini yada bitkilerin aldigi besin maddelerinin kaybini asgariye
indirmek amaciyla uygulanan toprak kullanimi yönetimi.
TOPRAK KULLANIM HARITASI [ Land use map ] Bir cografi bölgedeki toprak
kullanim durumunu, siyasi sinirlari, ulasim agini ve yöredeki su olusumlarini da içerecek
biçimde gösteren harita.
TOPRAK KULLANIM PLANI [ Land use plan ] Topragin, kamusal ve özel imar
çalismalarinda dahil olmak üzere, nasil kullanilacagi konusundaki resmi öneri.
TOPRAK KULLANIMI [ Land use ] Topragin sanayi, konut, dinlenme yada diger
amaçlara tahsis edilis biçimleri.
TOPRAK KULLANIM ARASTIRMASI [ Land use survey ] Belli bir alanda topragin
kullanim biçimlerinin envanterinin çikarilmasi çalismasi. Bu çalisma, genellikle
açiklamali harita olarak ve istatistik verilerle özetlenir.
TOPRAK ÖRTÜSÜ [ Ground cover ] Rüzgar ve suyun yol açtigi toprak erozyonunu
azaltmak amaciyla yetistirilen bitkiler.
TOPRAK YÖNETIMI [ Land management ] Mevcut nüfusun ve gelecek kusaklarin
ihtiyaçlari ve dogal çevrenin korunmasi bakimindan azami uzun vadeli yarari saglamak
amaciyla topragin gelistirilmesini ve korunmasini amaçlayan yönetim.
TOPRAKBILIM (PEDOLOJI ) [ Pedology ] Toprakla ilgili bilim.
TOPRAKSAL [ Terrestiral ] Toprakla ilgili, karayla ilgili.
TORTUNUN ÇÖKELMESI [ Deposition of sediment ] Akan suyun enerjisinin
çökelmemis tortunun yükünü kaldiramamasi durumunda, materyalin, su sütunundan
akinti yatagina çökelmesi.
TOVALOP [ Tanker Owners ' Voluntary Agreement concerning Liability for Oil
Pollution ] Tanker sahiplerinin petrol kirliligine iliskin sorumluluklari konusundaki
gönüllü sözlesme.
TOZ [ Dust ] Duman yada sisi olusturan zerrelerden daha büyük, havada asili durabilen
kati parçaciklar.
TRAFIK KIRLILIGI [ Traffic pollution ] Trafigin yogunlasmasi ile artan ve araçlardan
kaynaklanan atmosfer ve gürültü kirliliginin olusturdugu kirlilik bütünü.
TROPOPOZ [ Tropopause ] Troposferin üst siniri.
TROPOSFER [ Troposphere ] Yer yüzeyindeki 0-16 kilometrelik bir yükseklige
yayilan, hava olaylarinin meydana geldigi atmosferin iç katmani.
TTSC [ Two stage combustion ] Iki asamali yanma.
TSD [ Treatment, storage and disposal ] Isleme, depolama ve tasfiye.
TURBA [ Peat ] Turbaliklarda ve batakliklarda bulunan, kismen ayrismis materyalden
olusan yakit.
TURBALIK [ Fen ] Düz bataklik arazi.
TUTMA HAVZASI [ Retention basin ] Herhangi bir olagan disi nedenle fazla yüzeysel
akisi alan ve uzun süreli depolama amaciyla tutan havuz yada rezervuar (depo).
TUTMA HÜCRESI [ Catch basin ] Sellerin tasidigi süprüntü ve molozlari engelleyerek
kanalizasyonun tikanmasini önleyen, sokagin altindaki drenaj hücresi (odasi ).
TUTUCU [ Arrester ] Baca emisyonlarindan kaynaklanan parçaciklari toplayan mekanik
toplayici.
TUTUSABILIR [ Inflammable ] Kolayca alev alan.
TUTUSMA DERECESI [ Incendivity ] Alev alabilir maddelerdeki alt yanma siniri.
TUTUSTURMA [ Flaring ] Atmosferdeki fazla yada gereksiz gazin yakilmasi islemi.
TUZLU SU KARISMASI [ Salt water intrusion ] Yer alti suyuna tuzlu su bulasmasi; bu
olay genellikle kiyi alanlarinda gerçeklesir. Haliçlerde gel-git olaylari ile alt akinti ile
haliç içlerine tuzlu su tasinimi.
TUZLULUK [ Salinity ] Sudaki tuz miktari; dogal kaynaklardan olusabilecegi gibi atik
su sizintisinda da olusur. Suyun asiri ölçüde yeniden kullanilmasi tuzlulugu agirlastirir.
TUZUNU GIDERME [ Desalination ] Insanlarin yada hayvanlarin tüketmesine elverisli
hale getitmek için suyun tuzunu giderme islemi.
TÜKENME [ Depletion ] Dogal kaynaklarin azalmasi, tükenmesi, kurumasi, özellikle
tüketim amaciyla kullanim, buharlasma yada sizinti dolayisiyla su kaybi.
TÜKETICI [ Consumer ] Üretici organizmalari veya kend ilerinden daha zayif
tüketicileri yiyerek enerji saglayan canlilar. Tüketiciler birincil, ikincil ve üçüncül gibi
siniflara ayrilirlar. Birincil tüketiciler üreticileri yiyerek yasarlar. Ikincil tüketiciler
birincil tüketicileri yerler vb. Örnegin ot yiyen bir geyik birincil tüketicidir. Geyigi yiyen
aslan ise ikincil tüketici olmaktadir.(Bk. Üretici]
TÜR [ Species ] Bir bitki yada hayvan grubu. Grubun üyeleri arasinda yakin bir
benzerlik, ortak bir köken ve sürekli bir üreme sistemi vardir. Tür, yaygin olarak
kullanilan en küçük biyolojik siniflandirma birimidir.
UCS [ Uncontrolled site ] Denetimsiz çöp dökme sahasi.
UÇUCU [ Volatile ] Nispetesn düsük isilarda buharlasabilen.
UÇUCU ALERJI YAPICILAR [ Aerdallergens ] Alerjik hastaliklara yol açan bitki
tozu ve polen gibi havadan gelen alerji yapicilar.
UÇUCU KÜL [ Fly ash ] Baca gazinin tasidigi düsük yogunlukta, yanici olmayan
parçaciklar.
UF [ Uncertainty factor ] Belirsizlik faktörü.
UFALAMA [ Shredding ] Kati atigin daha hizli ayrismasi için küçük parçalara bölünerek
küçültülmesi.
UNEP [ UNEP = United Nations Environment Programme ] Birlesmis Milletler Çevre
Programi.
URANYUM [ Uranium ] Nükleer enerji üretimi için gerekli radyoaktif metalik eleman.
UYGULAMA PLANI [ Implementation plan ] Belli bir sürede çevre kalite
standartlarinin karsilanmasi için yapilmasi gerekli islerin anahatlari.
UYUM [ Adaptation ] Canli organizmalarin çevre kosullarinin üstesinden gelme
yetenegi.
UYUMLU BAKTERILER [ Facultative bacteri ] Hem aerobik hem de anaerobik
kosullarda yasayabilen mikroorganizmalar.
UZAKTAN ALGILAMA [ Remote sensing ] elektromanyetik enerjinin bulunmasiyla,
sözgelimi havadan fotograf çekme gibi, fiziksel özelliklerle ilgili uzak mesafelerden bilgi
toplama yöntemi.
ÜÇÜNCÜL ARITMA [ Tertiary treatment ] Ikincil islemden sonra gelen atik suyu
aritma islemi. Bu asamada, belli amaçlarla kullanmaya elverisli su elde etmek üzere
organik kirleticiler, çözünmüs inorganik tuzlar, fosfor ve azot giderilir.
ÜRETICILER [ Producers ] Fotosentez ile büyüyen canlilar; bitkiler.
ÜRETIM REAKTÖRÜ [ Breeder ] Parçalanmayan atomlari, ayni ya da farkli elemanli
parçalanabilir atomlara dönüstüren ve tükettiginden fazla yakit üreten reaktör.
ÜST KATMAN [ Lift ] Sihhi bir kati atik gömme isleminde, atigin sikistirilmis katmani
ile nihai örtünün olusturdugu bölüm.
ÜSTÜNE DOLDURMA SISTEMI [ Load on top system ] Yakit tasiyan gemilerde
denizi kirletmekten kaçinmak amaciyla yeni yüklemeyi denize dökülmeyip tanklarda
birakilmis kalinti ve yikama suyu karisiminin üzerine yapma yöntemi. Daha sonra uygun
tesislerin bulundugu limanlarda petrol ve su, birbirinden ayrilmak için gerekli islemlere
tabii tutulurlar.
VAHSI YASAM YÖNETIMI [ Wildlife management ] Türlerin dogal ekosistemlerinde
bakimi ve gelistirilmesi; çevre dengesinin ve tür çesitliliginin korunmasi.
VENTURI GAZ YIKAYICISI [ Venturi scrubbir ] Gazlardan tozu gidermeye yarayan
sulu yikayici tipi.
VERI [ Data ] Analizlerde ya da yorumlarda kullanilan, sonuç çikarmaya yarayan bilgi
ya da olgular.
VINIL KLORID [ Vinyl chloride ] Kanser yapabilen, PVC gibi plastik madde
üretiminde kullanilan kimyasal bilesik.
VOC [ Volatile organic compounds ] Uçucu organik bilesikler.
VOLKANIK KAYA [ Igneous rock ] Bazalt, granit ve özellikle lav gibi, ergimis ve
kismen ergimis durumda katilasarak olusan kaya.
VP [ Vapor pressure ] Buhar basinci.
VS [ Volatile solids ] Uçucu katilar.
VSS [ Volatile suspended solids ] Uçucu çökelmemis kati madde.
VTOL [ Vertical takeoff and landing ] Düsey kalkis ve inis.
VURUNTU ÖNLEYICI [ Anti-knock ] Motorun daha düzgün çalismasi için yakita
eklenen ve genellikle kursun içeren bilesikler.
WCED [ World Commission on Environment and Development ] Dünya çevre ve
gelisme komisyonu.
WCIP [ World Climate Impact Studies Programme ] Dünya Ikliminin Etkisini Inceleme
Programi.
WES [ Waste-to-energy system ] Atiktan enerjiye sistemi.
WWF [ World Wildlife Fund ] Dünya Vahsi Yasam Fonu.
WWW [ World Weather Watch ] Dünya Hava Izleme.
YARDIMCI DOGAL GAZ [ SNG = Subtite natural gas ] Herhangi bir kaynaktan
elde edilen, dogal gazin özelliklerini tasiyan gaz.
YARILANMA MÜDDETI [ Half-life ] Bir radyoaktif izotopun atomlarinin yarisinin
parçalanmasi için gerekli olan süre; kirletici etki süresi açisindan tarim ilaçlari ve diger
kirleticiler için de bu terim uygulanir.
YAS YAPISI [ Age structure ] Nüfusun yas gruplarina göre siniflandirilmasi.
YASAM DÖNGÜSÜ [ Life cycle ] Bir canlinin yumurta döllenmesinden ölüme kadar
geçirdigi degisik asamalar.
YASAM KUSAKLARI [ Life zones ] Genellikle bir örnek iklim ve toprak özelliklerine
sahip alanlar ve bunun bir sonucu olarak da, tür, bilesim ve çevreye uyum bakimindan
son derce bir örneklik gösteren biyota.
YASAM MEKANI [ Biotope ] Belirli bir bitki ve hayvan toplulugu için elverisli
nitelikteki nispeten bir örnek çevre kosullarinin olusturdugu sinirli bir bölge.
YASAM ORTAMI [ Habitat ] Bir organizmanin yada organizma grubunun yerlestigi,
fiziksel çevrenin görece bir örnekliligi ve ilgili bütün biyolojik türlerin siki etkilesimi ile
belirlenen dogal çevre. Yasama ortami çöl, tropik orman, çayirlik alan, kutup tundrasi
yada buz denizi olabilir.
YASAYABILIR [ Viable ] Canli, üreyen sistemler.
YAYILIM ALANI [ Range ] Biyolojik biçimlerin cografi dagilimi.
YEDEK (ENERJI) ÜRETIM KAPASITESI [ Reserve generating capacity ]
Beklenmedik enerji taleplerini karsilamaya yönelik fazladan enerji üretme kapasitesi.
YENIDEN ISLEME [ Recycling ]Özellikle kagit, cam ve plastik gibi yararli ürünlerin
üretilmesi için, atik materyalin yeniden kullanilir hale getirilmesi islemi.
YENILENEBILIR ( DOGAL ) KAYNAK [ Renewable resource ] Kendini dogal
biçimde yenileyen yada insan müdahalesiyle yenilenebilen, agaç, hava yada su gibi dogal
kaynaklar.
YENILENEBILIR ENERJI KAYNAKLARI [ Rnewable energy sources ] Günes
enerjisi, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji, su enerjisi, biokitle enerjisi, gelgit enerjisi ve
üretici nükleer enerji reaktörleri gibi kendiliginden yenilenebilir, kullanmakla eksilmeyen
enerji kaynaklari.
YENILENEMEZ KAYNAK [ Nonrenewable resource ] Sinirli olarak bulunann mineral
gibi dogal, kural olarak cansiz kaynak.
YERALTI SU DÜZEYI [ Water table ] Taban yataginda biriken yer alti suyunun
düzeyi.
YER ALTI SUYU [ Groundwater ] Yerüstü [yüzey] su kaynaklarindan sizinti yada
yagmur yoluyla yenilenen, yer yüzeyinin altinda yutaklanan su olusulari.
YER ALTI SUYU KIRLILIGI [ Groundwater pollution ] Yer alti suyu kirliliginin
baslica kaynaklari lagim suyu tesisati, lagim çukurlari vb. ile kiyi bölgelerinde tuzlu su
sizintilaridir.
YER ALTI SUYU ZENGINLESMESI [ Groundwater recharge ] Yagis suyu veya
yüzey sularinin sizma yoluyla yer alti sularini çogaltmasi.
YERÜSTÜ SUYU (YÜZEY SUYU) [ Surface water ] Okyanuslarda dahil,
yeryüzündeki bütün sulari tanimlamakta kullanilan genis kapsamli terim. Dar anlamiyla
ise akarsu yataklarinda bulunan suyu ifade eder.
YERYÜZÜNÜN IZLENMESI [ Earthwatch ] Önemli çevresel yönelimlerin
saptanmasi, insan faaliyetinin çevre üzerindeki etkilerinin incelenmesi, çevreye yönelik
potansiyel tehlikelerin erken uyarilarinin belirlenmesi ve dogal kaynaklarin izlenmesi için
gelistirilen genis kapsamli çevre degerlendirme programi.
YESIL DEVRIM [ Green revolution ] Yogun gübre ve gelistirilmis sulama sistemi
kullanimi ve özellikle bugday ve prinç gibi ürün tohumlarinin yeni çesitlerinin
benimsenmesi yoluyla daha basarili tarimsal verim elde edilmesini ifade eder.
YESIK KUSAK [ Green belt ] Bir yerlesim alani çevresinde yer alan, yapilasma
olmayan toprak kusagi.
YETERSIZ BESLENME [ Malnutrition ] Organizmanin varligini sürdürmesi ve
büyümesi için gerekli asli metabolizma ögelerinden birinde yada birkaçinda genellikle
beslenme eksikliginden kaynaklanan yetersizlik durumu.
YIKAYARAK TASFIYE [ Ekutriation ] Yüzdürme (yikama) islemi sirasinda degisik
çökelme hizlarindan yararlanarak ayirma islemi.
YIKAYICI [ Scrubber ] Bir su püskürtücüsünden olusan hava kirliligi aygiti.
Püskürtülen su arzu edilmeyen parçaciklarla çarpisir, onlari tutar ve emisyondan ayirir;
emisyon daha sonra kirden arinmis olarak bacaya gider.
YIKAYICI [ Washer ] Toplama ortami olarak sivi ile isleyen gaz ariticisi, damlacik
ayiricisi, sulu toz toplayicisi için kullanilan genel terim.
YIKINTI [ Debris ] Herhangi bir yapinin tahribi sonucunda ortaya çikan kayalarin,
kerestenin, molozun, tuglalarin, taslarin vb. olusturdugu birikinti.
YILLIK BOSALTMA SINIRI [ ARL= Annual release limit ] Kirlilik kaynagindan bir
yilda salinabilecek maksimum atik miktari.
YIRTICI [ Predator ] Avlanarak yasayan yaratik ve organizma. " yirtici zinciri "nde ,
birbirini izleyen her bir besin iliskisi kademesinde yer alan tüketici, tüketilenden
genellikle daha büyük ve güçlüdür. Bu baglamda nihai yirtici, insan olmaktadir.
YINELENEN DOZ ZEHIRLILIGI [ Repeated dose toxicity ] Belli bir tahlikeye birkaç
kez maruz kalmanin zehirli etkisi.
YOGUNLUK [ Density ] Bir yerin nüfusunun, yerlesim birimlerinin yada taban alaninin,
toprak alani birimiyle olan ve oran olarak ifade edilen iliskisi.
YOGUNLUGA BAGLI ETKEN [ Density-dependent factor ] Tam anlamiyla etkili
olabilmesi nüfus yogunluguna bagli çevre etkeni.
YOGUNLUGA BAGLI OLMAYAN ETKEN [ Density-Independent factor ] nüfus
yogunluguna bagli olmadan etkisini gösteren çevre etkeni.
YONTMA (ÇENTME) [ Spalling ] Yongalar yada parçalar haline getirme.
YOSUN ÖLDÜRÜCÜ [ Algicide ] Yosunlara etkili zehirli kimyasal bir madde.
YOSUN PATLAMASI [ Algal bloom ] Su kaynaklarinin çesitli atiklar ve akintilar
yoluyla besleyiciler, özellikle nitratlar ve fosfatlar yönünden zenginlesmesi sonucu
içlerindeki su yosunlarinin hizla serpilip gelismesi.
YOSUNLAR [ Algae ] Tamamen yada kisman su altinda yasayan veya nemli yüzeylerde
büyüyen, bazi kimyasal elemanlarin bulundugu kosullarda hizla çogalan, klorofil ve diger
fotosentez pigmentleri içeren bitkiler.
YÜKSEK ENERJILI YIKAYICI [ High energy scrubber ] Kirli gazi atomize suyla
temizleyen kollektör.
YÜZDÜRME [ Flotation ] Maddelerin sivi atiklardan yüzdürülerek ayrilmasina yarayan
fiziko kimyasal aritma yöntemi.
YÜZER SETLER [ Floating booms ] Küçük bir alanda toplanmis yogun bir kitleyle
ugrasmak, yayilmis bir kitleyle ugrasmaktan çok daha kolay oldugu için, suya yayilmis
petrolü belirli bir alanda tutmak amaciyla kullanilan, çesitli maddelerden üretilebilen
yüzer engeller.
YÜZEY AKTIF MADDE [ Surfactant ] Deterjanlarda kullanilan ve atik sularda
bulundugunda alici ortam sularinda köpürmeye yol açan yüzey aktif bir kimyasal madde.
Etkin su kirliligi nedenlerinden biridir.
YÜZEYSEL AKIS [ Runoff ] Yeryüzünde akarak yada toprak yüzeyinden sizarak
yüzeydeki su olusumlariyla yeniden birlesen su ve yagmur suyu.
YÜZEYSEL AKIS EROZYONU [ Runoff erosion ] Yüzeysel akisin yol açtigi erozyon;
erozyona ugrayan toprakta bitki örtüsünün yerinden sökülmesiyle sonuçlanir.
ZAR SÜZGEÇLER [ Membranes ] Suyun aritilmasinda, tuzunun giderilmesinde ve
ayrica sinai süreçlerde kullanilan, zardan yapilma filtreler.
ZARARLI [ Noxious ] Fiziksel yönden zararli olumsuz etkilere sahip.
ZEHIRLI MADDELER [ Toxic substances ] Degisik biçimlerde maruz kalma sonucu
zarara yol açabilen kimyasal maddeler.
ZIFT [ Bitumen ] Yüzeyleri havanin etkilerine karsi dayanikli kilmak ya da yol
yüzeylerini kaplamakta kullanilan petrol kalintisi.
ZIMMERMAN ISLEMI [ ZIMPRO = Zimmerman process ] Basinç altinda, kapali bir
kapta BOI-biyolojik Oksijen Ihtiyacini azaltmak için, lagim çamurunun islenmesinde
kullanilan sir sulu oksitleme islemi.
ZIMPRO [ Zimmerman process ] Zimmerman islemi.
ZOOPLANKTON [ Zooplankton ] hayvansal plankton.