Hava Kirliliği





Atmosferde toz, duman, gaz, koku ve saf olmayan su buharı şeklinde bulunabilecek kirleticilerin, insanlar ve canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyecek ve/veya maddi zararlar meydana getirecek miktarlara yükselmesi, “Hava Kirliliği” olarak nitelenmektedir. İnsanların çeşitli faaliyetleri sonucu meydana gelen üretim ve tüketim aktiviteleri sırasında ortaya çıkan atıklarla hava tabakası kirlenerek, yeryüzündeki canlı hayatı olumsuz yönde etkilenmektedir. Havayı kirleten maddelerin sınır değerleri (havada zararlı olmayacak derecedeki en yüksek değerleri), her ülkenin ilgili kuruluşları tarafından yönetmeliklerle belirlenir.

Kirletici maddelerin niteliğine göre, canlılara vereceği zarar şekil ve dereceleri de değişir. Hava kirliliğine karşı alınabilecek önlemler, kirlilik kaynağına göre (fabrika, termik santral, konutlar, taşıt araçları) çok çeşitlidir.

Atmosferi meydana getiren gazların karışımlarından oluşan hava, Canlı organizmanın yaşam sürecindeki en önemli öğelerden biridir. Bir insanın günde yaklaşık olarak 2.5lt. su, 1.5 kg. besin, 10 - 20 m3 hava gereksinimi vardır. Açlığa 60 gün, susuzluğa 6 gün dayanabilen insan, havasızlığa ancak 6 dakika dayanabilmektedir.
Havanın Bileşimi
Atmosferde bulunan gazları üç gurupta inceleyebiliriz.
1. Havada devamlı bulunan ve miktarları değişmeyen gazlar (Azot, Oksijen, Asal gazlar)
2. Havada devamlı bulunan ve miktarları azalıp çoğalan gazlar (Karbondioksit, Su buharı, Ozon)
3. Havada her zaman bulunmayan gazlar (Kirleticiler)

HAVA KİRLİLİĞİNİN KAYNAKLARI

Doğal Kaynaklar: Yanardağ volkan faaliyetleri, orman yangınları ile bitki örtüsü ve doğanın tahrip edilmesi örnek olarak verilebilir. Yapay kaynaklar: İnsanların faaliyetleri sonucu oluşan kaynaklardır. Bunlara ısınma amacıyla konutlarda yakıt kullanımı, sanayi faaliyetleri sonucu oluşan kullanımlar ve trafik kaynaklı kirlilikler verilebilir.
Havanın Bileşimi
Atmosferde bulunan gazları üç gurupta inceleyebiliriz.
1. Havada devamlı bulunan ve miktarları değişmeyen gazlar (Azot, Oksijen, Asal gazlar)
2. Havada devamlı bulunan ve miktarları azalıp çoğalan gazlar (Karbondioksit, Su buharı, Ozon)
3. Havada her zaman bulunmayan gazlar (Kirleticiler)

HAVA KİRLİLİĞİNİN KAYNAKLARI

Doğal Kaynaklar: Yanardağ volkan faaliyetleri, orman yangınları ile bitki örtüsü ve doğanın tahrip edilmesi örnek olarak verilebilir. Yapay kaynaklar: İnsanların faaliyetleri sonucu oluşan kaynaklardır. Bunlara ısınma amacıyla konutlarda yakıt kullanımı, sanayi faaliyetleri sonucu oluşan kullanımlar ve trafik kaynaklı kirlilikler verilebilir.
1)) İÇ ORTAM HAVA KİRLİLİĞİ
İnsanların yaşadıkları,çalıştıkları,dinlendikleri kısaca bir günlük zaman diliminin yaklaşık %90 ını geçirdikleri ortam ta kapalı yada yarım kapalı mekanlardır.Bulunduğumuz bu mekanların havasını ise yine kendi faaliyetlerimiz sonucu oluşturduğumuz gaz,toz ve organik buhar emisyonları ile kirletmekteyiz.Öyleki bazen bina içi hava kalitesi dış ortam hava kalitesi ile kıyaslanamayacak kadar kirli olabilmektedir.

Kapalı ortamlardaki hava kalitesini etki eden faaliyetlere;
-Isıtma ve soğutma sistemleri,
-Sigara içilmesi,
-Bina yapım ve izolasyon maddeleri,
-Aşırı kalabalık
-Mobilyalar ve döşeme maddeleri ve temizlik faaliyetleri,
-Kişisel bakım faaliyetleri
-Hobi ( lehim,tamirat,ilaçlamavb) faaliyetleri,
-Elektrikli ve Elektronik ev aletlerinin çalıştırılmaları örnek olarak verilebilir.

Kapalı ortamlardaki hava kalitesinin kötü olması durumunda baş ağrısı, gözde kaşıntı, boğaz koruması, halsizlik , genizde yanma, dikkatin dağılması, işe konsantre olamama ve kokulara karşı aşırı duyarlılık yada duyarsızlık gibi şikayetler artmaktadır.
Ayrıca özellikle iş yerlerindeki kapalı ortamlarda çalışan yada vakit geçiren kişilerde ise daha ciddi şikayet ve rahatsızlıklara rastlanmaktadır. Bu tip şikayetlere neden olan kapalı ortamlar( bina içi mekanlar) hasta binalar buralardan kaynaklanan sorunlar ise hasta bina sendromları olarak tanımlanmaktadır. Kapalı ortamlardaki hava kalitesini etkileyen gazlar ve tozlar gibi kirleticilerin konsantrasyonları yetersiz havalandırma, uygun olmayan sıcaklık ve nem durumlarında artarak riskli durumların oluşmasına katkı sağlamaktadırlar.

Bu nedenle kapalı alanlarda maruz kalınan risk ve tehlikelerin tespiti son derece önemlidir. Bu konuda yapılmış olan pek çok çalışma ve bu çalışmalar sonucunda belirlenmiş olan limit değerler mevcuttur.İnsan sağlığına etki eden iç ortam kirleticilerinin çoğu hayatın vazgeçilmez birer parçasıdır. Bu maddeler fiziksel ve kimyasal özellikleri sebebiyle uçuculuk göstermektedirler. Bu nedenle iç ortam hava kalitesinin tespiti ve kirleticilere yönelik alınacak tedbirler insan sağlığı açısından çok önemlidir.
2) SERA GAZLARI
Karbondioksit
Bu gaz, fosil yakıtların (petrol ve türevleri, kömürlerin ve doğal gazın) sanayide kullanılması sonucunda oluşarak atmosfere karışmaktadır. Atmosfere karışan karbondioksidin %80 – 85’i fosil yakıtlardan, %15-20’si de canlıların solunumundan ve mikroskobik canlıların organik maddeleri ayrıştırmasından kaynaklanmaktadır (Mitscherlich 1995).

Bu nedenle sanayileşme devriminden önce atmosferdeki toplam karbondioksit miktarı 600 milyar ton tahmin edildiği halde, bugün bu miktarın yaklaşık 750 milyar tona çıktığı bildirilmektedir (Houghton et al. 1994’e göre Kadıoğlu 2001)

Bir yandan fosil yakıt kullanımının hızla artışı, öte yandan fotosentez için tonlarca karbondioksit harcayan ormanların ve bitkisel planktonların tahribedilmesi , atmosferdeki karbondioksit miktarını son 160 bin yılın en yüksek düzeyine ulaştırmıştır. Yapılan ölçmeler, bu artışın devam ettiğini göstermektedir.

Bilim insanlarının son zamanlarda geliştirdikleri matematiksel bilgisayar modellere göre, CO2 yoğunluğunun iki katına çıkması halinde küresel sıcaklığın 3°С artacağı hesaplanmıştır.
Bu sonuç, karbondioksitin küresel ısınmadaki etki derecesinin ne kadar yüksek olduğu konusunda bir fikir vermektedir. Gerçekten sera gazları içinde karbondioksit, küresel ısınmada % 50 paya sahiptir. Bunun nedeni, hem miktarının çok hem de karbondioksit moleküllerinin atmosferdeki ömrünün 50 – 100 yıl gibi çok uzun olmasıdır. O nedenle küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerin başında karbondioksit salınımının azaltılması gelmekte ve bu hususta uluslar arası düzeyde olağanüstü çabalar harcanmaktadır.

Metan
Bu gaz organik artıkların oksijensiz ortamda ayrışması (anaerobik ayrışma) sonucunda meydana gelmektedir. Başlıca kaynakları pirinç tarlaları, çiftlik gübreleri, çöp yığınları ve bataklıklardır. Metan moleküllerinin ömrünün ve miktarının az olması nedeniyle, küresel ısınmadaki etki payı % 13 kadardır.

Azot Oksitleri
Bu sera gazının kaynakları egzoz gazları, fosil yakıtlar ve organik maddelerdir. Küresel ısınmadaki payı % 5’dir. 

Kloroflourkarbon Gazları (CFC-H)
Bu sera gazları için doğal kaynak yoktur. Spreylerdeki püskürtücü gazlar, soğutucu aletlerde kullanılan gazlar, bilgisayar temizleyiciler, bu gazların başlıca yapay kaynaklarıdır. Küresel ısınmadaki payları % 22 oranındadır. 

Ozon
Yeryüzüne yakın atmosfer tabakalarındaki ozon’un başlıca kaynağı, egzoz gazlarının 2/3’ünü oluşturan azotoksitlerin ultraviyole ışınları ile fizikoşimik reaksiyona girmesidir. Bu reaksiyon sonucunda bol miktarda ozon meydana gelir ve atmosferde birikir. Yalnız, bu gazın oluşumu egzoz gazlarına ve güneşin ışınlarına bağlı olduğu için (geceleri üretilmez) miktarı çok değildir. Küresel ısınmadaki sera etkisi % 7 kadardır.

Su Buharı
Küresel ısınmada sera etkisi bakımından en başta gelir. Ancak yeryüzüne yakın atmosfer içindeki miktarı çok nadir hallerde yükselir. Bol miktarda bulunduğu atmosfer katmanı genellikle bulutların oluştuğu yükseklerdeki atmosfer tabakalarındadır. O nedenle daha çok güneşten gelen ışınları tutmada ve yükseklere yansıtmada (albedo) etkilidir. Buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, küresel ısınmanın temel nedeni, bol fosil yakıt kullanılmasıyla atmosfere salınan karbondioksit miktarının çok yüksek miktarlara ulaşmasıdır. Miktar ve atmosferde kalma süresinin çok yüksek olması nedeniyle küresel ısınmada, sera gazları içindeki etki payı da çok yüksek olmaktadır (%50).



Atmosferdeki karbon dioksit ve diğer sera gazlarının ulaştığı birikim düzeyi, sanayi devriminden bu yana hızla yükselmiştir. Atmosferdeki sera gazı birikimlerinin artmasına en başta fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma ve diğer insan etkinlikleri yol açmış; ekonomik büyümeyle nüfus artışı bu süreci daha da hızlandırmıştı. Sanayi Tesislerinden Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği' nde de sera gazları konusunda Avrupa Birliği Ülkeleri ile beraber getirilen sınır değerleri ile ilgili bilgilere ulaşılabilir.